COVID-19 PNÖMONİSİ İLE BAŞVURAN HASTALARDA AKCİĞER TUTULUMU İLE BÖBREK HASARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2021

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Dr. Ece Gül KÖSE HAMİDİ

Danışman: Kadriye Altok

Özet:

İki bin on dokuz yılının sonlarında, in’in Wuhan kentinde akut solunum yetmezliğine sebep olabilecek derecede ağır pnömoni vakalarının etkeni olarak tespit edilen Koronavirüs (2019-nCoV), aylar içinde tüm Dünya’ya yayılarak milyonlarca insanda morbidite ve mortalitelere sebep olmuştur. COVID-19 özellikle akciğerlerde pnömonik infiltrasyonlara sebep olmanın yanında sistemik olarak pek çok organı etkilemektedir. Akciğerlerden sonra en sık tutulan organlardan biri de böbreklerdir.
COVID-19 hastalarında akut renal hasar gelişimi morbidite ve mortalite riski ile direkt ilişkili olduğu için böbrek tutulumunun tespiti ve risk faktörleri önem kazanmaktadır. Böbrek tutulumunun etiyolojisi halen netleştirilememekle beraber birden fazla (multifaktöryel) nedene bağlı olduğu düşünülmektedir. Virüsün ACE-2 reseptörü aracılığıyla direkt renal tübüler epitel ve podositlere sitopatik etkisi vardır ve bunun sonucunda kollapse glomerulopati ve bowman kapsülünden protein kaçağına sebep olur. Bir diğer akut böbrek hasarı sebebi, viral enfeksiyon sonrası gelişen glomerulopatilerdir. Ön planda fokal segmental glomeruloskleroz ve membranöz glomerulopatidir. Etiyolojide rolü olduğu düşünülen bir diğer faktör ise virüs kaynaklı spesifik immünolojik mekanizmalara ve immünkompleks birikimlerine bağlı böbreğin direkt hasara uğramasıdır.
Sınırlı birkaç çalışmada, COVID-19 pnömonisi derecesi ile akut böbrek hasarı gelişimi arasında ilişki kurulmuştur. Bu nedenle bu çalışmada, COVID-19 pnömonisi ile başvuran hastalarda akciğer tutulumu ile böbrek hasarı arasındaki ilişkinin değerlendirilmesini amaçladık. alışmaya, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Nisan 2020 ile Kasım 2020 tarihleri arasında PCR Assay
vi
ile tanısı doğrulanmış COVID-19 pnömonisi tanısı ile hastanemize başvuran, uygun kriterleri karşılayan 341 hasta dahil edilmiştir.
alışmanın sonuçlarına bakıldığında; 152 (%44,6) hastada KDIGO kriterlerine göre ABH’ın geliştiği, 149 (%43,7) hastada hematüri, 201 (%58,9) hastada ise proteinürinin var olduğu belirlenmiştir. İki yüz elli altı (%75,1) hastada ise bu üç (hematüri, proteinüri ve kreatinin yüksekliği) bulgudan en az birinin var olduğunu saptanmıştır. Hastanede yatış sırasında 38 (%11,1) hastanın hayatını kaybettiğini belirlenmiştir. Hastaları pnömoni şiddetine göre gruplara ayırdığımızda; akciğer BT’sine göre pnömonisi yaygın olan hastalarda ABH gelişim oranının daha yüksek olduğu, serum kreatinin ve BUN düzeylerinin daha yüksek olduğu, GFH’ın daha düşük olduğu, proteinüri ve ölüm insidansının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca akciğerde pnömoni tutulum şiddeti ile ABH, serum kreatinin, BUN, GFH ve proteinüri ile korelasyon olduğu saptanmıştır. Yapılan çok değişkenli analizde de akciğer tutulum yüzdesinin yüksek olmasının, ABH gelişimi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.
COVID-19 nedeniyle hastanede takip edilen hastalarda hastaların yatışı sırasında yaygın olarak kullanılan akciğer tomografisi bulgularının ağırlığı ve yaygınlığının, ABH gelişmesi ve ABH’nın ağırlığı açısından bir öngörü oluşturabileceği düşünülmektedir. Olası renal tutulum veya ABH gelişimi açısından risk grubundaki hastalarda destekleyici tedavi ve ek nefrotoksik faktörler dikkate alınmalıdır. Hipovolemiden kaçınmak için kontrollü sıvı desteği, nefrotoksik ilaçlardan kaçınma, serum kreatinin ve idrar çıkışının düzenli takibi, hemodinamik monitorizasyonun hastaların kliniğinin daha da kötüye gitmesini engelleyebileceği düşünülmektedir.