Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2008
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Arın TOMRUK
Özet:
Çalısmada, GSM benzeri pulslu RF sinyallere vücutlarının tümü maruz bırakılan aynı yas grubundaki hamile ve hamile olmayan Yeni Zelanda ırkı yetiskin tavsanlarla, anne karnında fetüs olarak bu alanlara maruz kalan yeni doğan yavruların karaciğer dokularındaki DNA ve lipid moleküllerinde meydana gelen oksidatif hasar biyokimyasal olarak incelendi. Toplam 36 adet hamile ve hamile olmayan Yeni Zelanda ırkı yetiskin tavsanlar; her biri 9 tavsandan olusan dört gruba ayrıldı: i. Grup I (Hamile olmayan- Kontrol ), ii. Grup II (Hamile olmayan-RF maruziyeti), iii. Grup III (Hamile-Kontrol), iv. Grup IV (Hamile-RF maruziyeti). Hamile yetiskinlere ait yeni doğanlarda iki grupta incelendi: v. Grup V (Grup III’ ün yeni doğanları ) ve vi. Grup VI (Grup IV’ ün yeni doğanları). Hamile ve hamile olmayan yetiskin tavsanlar 1800 MHz RF radyasyona günde 15 dakika olmak üzere 1 hafta boyunca maruz bırakıldı. Karaciğer DNA 8OHdG/dG miktarları, Andican ve ark. (2004) HPLC metodu ile karaciğer MDA seviyeleri ise Uchiyama ve Mihara (1978)’ nın spektrofotometrik yöntemi kullanılarak analiz edildi. Yetiskin maruziyet gruplarının (Grup II ve Grup IV) karaciğer DNA 8OHdG/dG miktarlarında kontrol gruplarına (Grup I ve Grup III) göre bir farklılık olmadığı, ancak Grup II ve Grup IV’ ün karaciğer MDA seviyelerinde, Grup I’ e göre istatistiksel anlamlı bir artısın olduğu tespit edildi. Anne karnında RF alanlara maruz kalan yenidoğan yavruların hem karaciğer DNA 8OHdG/dG miktarlarında hemde MDA seviyelerinde, anne karnında bu alanlara maruz kalmayan yavruların karaciğer DNA 8OHdG/dG miktarlarına ve MDA seviyelerine göre bir farklılık göstermediği de saptandı. Ayrıca, maruziyet sonrası hamile yetiskin tavsanların (Grup IV) vücut ağırlıklarında ise hamile kontrol grubuna (Grup III) göre çok az da olsa bir azalmanın olduğu ancak bu azalmanın istatistiksel bir anlam tasımadığı tespit edildi. Çalısmadan elde edilen veriler değerlendirildiğinde, 1800 MHz GSM benzeri RF alanlara tüm vücut maruziyetinin lipidlerde hasar meydana getirebileceği, bu hasarın dokuda meydana gelebilecek diğer oksijen toksisite olaylarının bir göstergesi olabileği ancak DNA’ da hasar meydana getirebilecek düzeyde olmadığı sonucuna varılmıstır. Literatür arastırmalarından elde ettiğimiz veriler doğrultusunda, cep telefonundan kaynaklı RF radyasyonun karaciğer dokusunda DNA ve lipidlerde meydana getirebileceği oksidatif hasarı arastıran çalısmaların henüz mevcut olmadığını görmekteyiz. Bu nedenle, bu çalısma gelecek hamile çalısmaları için referans olma özelliği tasımaktadır. Ayrıca, hamile bireylerin RF maruziyeti üzerine yapılacak arastırmaların sayıca arttırılması; ulusal ve uluslararası standartların olusturulması bakımından büyük önem tasımaktadır.