Metal destekli sabit bölümlü protez uygulanan bireylerde olası genotoksik hasarın incelenmesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2014

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Gülce Alp

Danışman: YAVUZ BURGAZ

Özet:

Metal destekli seramik restorasyonların metal alt yapısında Ni-Cr alaşımı yaygın olarak kullanılan bir materyaldir. Nikel-krom alaşımları Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından insan karsinojeni veya olası karsinojen olarak belirlenen toksik metalleri içerir. Bu alaşımlarla ilgili in vivo genotoksisite çalışmalarının yetersizliği, çalışmamızı bu konuya yönlendirmiş ve metal destekli seramik restorasyon uygulanan hastalarda genotoksik hasarın oluşup oluşmadığının saptanması amaçlanmıştır. Test metodu olarak bukkal epitelde mikroçekirdek sitom yöntemi (BMCyt) kullanılmıştır. Test grubu olarak, sabit bölümlü protez uygulanacak 40 hastada operatif işlemler öncesi, protez simantasyonu öncesi, protez uygulamasından bir hafta, bir ay ve üç ay sonrası bukkal sürüntü örnekleri alınarak mikroçekirdek (MÇ) testi yapılmıştır. Mikroçekirdek değerlendirilmesinde boyama yöntemi olarak Feulgen Fast Green (FFG) kullanılmıştır. Ayrıca, her ölçümle birlikte tükürük örnekleri de alınarak indikatör çubukları ile farklı ölçüm zamanlarında pH değerleri saptanmıştır. Sigaranın karsinojenik etkisini değerlendirmek amacıyla, sigara kullanan ve kullanmayan kişilerde tükürükte Enzim İmmun Analiz (EIA) mikroplaka kiti ile kotinin analizi yapılmıştır. Alaşımların genotoksik hasar oluşturabilmesi için gerekli olan metal alaşımlarının korozyon davranışı, indüktif eşleşmiş plazma optik emisyon spektrometresi (ICP-OES) yöntemi ile değerlendirilmiştir. Sonuç olarak soy olmayan baz metal alaşımlarının zamanla genotoksik hasarı arttırdığı ve 3 ay gibi bir süre içerisinde bile onarılmadığı gözlenmiştir. Ayrıca, sigaranın bukkal epitel hücrelerinde MÇ ve sitotoksisiteyi arttıran önemli bir faktör olduğu görülmüştür. Bu çalışma bu tip alaşımlarla yapılan ilk in vivo mikroçekirdek çalışması olma özelliği göstermektedir.