Primer hiperoksalüri Tip 1'de genetik tanı


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2013

Öğrenci: EMEL ISIYEL

Danışman: SEVCAN AZİME BAKKALOĞLU EZGÜ

Özet:

Primer hiperoksalüri tip 1 (PH1) glioksilatın glisine dönüşümünde görev alan hepatik peroksizomal bir enzim olan alanin glioksilat aminotransferaz (AGT) enzimini kodlayan AGXT genindeki defektten kaynaklanan, otozomal resesif geçişli, nadir görülen bir hastalıktır. Alanin glioksilat aminotransferaz eksikliğinde glioksalat oksalata dönüşür ve çözünmez kalsiyum oksalat tuzu olarak oksalat böbrek ve diğer organlarda birikir. Tüm primer hiperoksalüri tiplerinin % 80?ini oluşturmaktadır. PH1 oldukça heterojen bir hastalıktır ve aynı genotipe sahip aile üyelerinde bile farklı klinik belirti ve bulgularla karşımıza çıkmaktadır. Nefrokalsinozis ya da nefrolitiazis, özellikle idrarda kalsiyum ve ürik asit atılımı normalken, oksalat kristalleri ile birlikte tekrarlayan nefrolitiazis, kalsiyum oksalat monohidrat taşı, nefrolitiazis ya da nefrokalsinozise ek olarak azalmış glomerüler filtrasyon hızı olanlarda PH1?den şiddetle şüphelenilmesi gerekmektedir. Erken tanı ve tedavi, özellikle bazı mutasyonlarda, hastalığın ilerlemesinin durdurulması, yavaşlatılmasında önemlidir. Pridoksinin özellikle p.Gly170Arg ve p.Phe152Ile mutasyonlarında olumlu etkilerinin olduğu bilinmektedir. Hastalığın tanısının konulması, SDBY ile başvuran olgularda, karaciğer ve böbrek naklinin birlikte olması gerekliliği nedeniyle de önemlidir. Hastalığın tanısında; idrar oksalat/kreatinin oranı, 24 saatlik idrarda oksalat atılımı, plazma oksalat konsantrasyonu, genetik analizler ve karaciğer biyopsisi ile AGT katalitik aktivitesinin ölçümünden yararlanılmaktadır (19). Çalışmamızda belirti ve bulguları ile PH1 olabileceğinden şüphe edilmiş hastalarda mutasyon analizi yapılmıştır. Hastalar için hazırlanan formlara özellikle PH1 için önemli olabilecek öykü, özgeçmiş ve soygeçmiş bilgileri sorgulanarak, fizik muayenedeki patolojik bulgular, laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri kaydedilmiştir. Seksen hastada AGXT geninde dizi analizi ile mutasyon araştırılmış ve 11 aileden 13 hastada (%16) hastalığa neden olan anlamlı mutasyon saptanmıştır. 11 aileden üçünde, sırasıyla, c.458T>A (p.L153X), c.733_734delAA (p.Lys245Valfs*11), c.52 C>T (p.L18F) olmak üzere yeni mutasyon, diğer sekiz ailede ise c.508G>A(p.G170R), [c.969_970delTG][p.Val324Glyfs*7], c.823_824dupGA (p.S275Rfs*38), c.52 C>T (p.L18F), c.166-1G>A, [c.121 G>C] [p. G41R] olmak üzere bilinen mutasyonlar saptanmıştır. Hastaların ilk şikâyetlerinin başlaması ile PH1 tanısından şüphelenme arasında 3 yıl, kesin tanı arasında ise 5,5 yıllık bir gecikme olduğu saptanmıştır. Mutasyon saptanan hastalarının %77?sinde anne-baba arasında akrabalık, %54?ünde ailede böbrek yetmezliği hikâyesi, %77?inde ise aile bireylerinden en az birinde böbrek taşı varlığı saptanmıştır. Kesin tanı aldıklarında 11 hastada (%85) evre 5D KBH, bir hasta evre 1 KBH, 1 hasta KBH olmaksızın nefrokalsinozis saptanmıştır. Beş hastada (%38) USG?de bilateral nefrolitiazis, altısında (%46) bilateral nefrokalsinozis ve/veya bilateral nefrokalsinozis, ikisinde (%16) ise bilateral nefrolitiazis ve parankim ekojenitesinde artış saptandı. Hastaların hepsinde renal tutulum, iki hastada kardiyak, iki hastada vasküler, bir hastada eklem ve yine bir hastada nörolojik olmak üzere sistemik tutulum saptandı. Hastalardan birine mutasyon analizi ile kesin tanı konulduktan sonra canlı vericiden eş zamanlı olarak karaciğer ve böbrek nakli gerçekleştirildi. Ağır morbidite ve mortalitesi nedeniyle PH1?de erken ve doğru tanı ile başlanacak destek tedavisi uzun ve kısa dönem sonuçlar açısından, KBH gelişmiş olgularda ise doğru nakil stratejisi açısından önemlidir. Kesin tanıda son yıllarda mutasyon analizleri sıklıkla kullanılmaktadır.