Fakültemiz Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Esra Per ve Uzman Veteriner Hekim Gökçe Coşkun tarafından 3 Ekim 2024 tarihinde FutureMed COST Aksiyonu (CA22162)’nun Sanal Hareketlilik (Virtual Mobility) Programı kapsamında "Türkiye’de Vatandaş Bilimi ile Akdeniz Ekosistemlerinde İklim Değişikliği Farkındalığı" başlıklı bir video konferans düzenlendi.
Webinarda, FutureMed COST Aksiyonu, vatandaş bilimi projeleri ile iklim değişikliği ve Akdeniz ekosistemleri üzerine sunumlar yapıldı. Katılımcılar, anketler ve interaktif bölümler aracılığıyla geri bildirimlerde bulundu. Bu geri bildirimler, gelecekteki çalışmalar için değerlendirilecek.
Etkinliğin sonunda, Fakültemiz Biyoloji Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Zeki Aytaç, Türkiye’de bitkiler açısından iklim değişikliği göstergeleri ve vatandaş biliminin botanik alanındaki uygulamaları hakkında bilgiler sundu.
Video konferansı Fakültemiz adına Doç. Dr. Evren Görkem Özdemir yönetti. Bu webinar, Türkiye'de vatandaş bilimi ve iklim değişikliği farkındalığını artırma yönünde önemli bir adım olarak kabul edilmektedir.
İklim değişikliği ve yaban hayatı ticareti papağan neslini tehdit ediyor
31.05.2024İstanbul
Doç. Dr. Esra Per, iklim değişikliğine bağlı artan sıcaklıkların ve değişen yağış düzeninin, papağanların yuvalama alanlarını tahrip ettiğini, yasa dışı ticaretin de birçok papağan türünün neslini tehlikeye attığını bildirdi.
Papağanların korunması noktasında farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 31 Mayıs'ta kutlanan Dünya Papağan Günü dolayısıyla AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, dünyadaki papağan türlerinin aslen Güney Amerika, Avustralya, Asya ve Afrika'nın tropikal ormanlarında bulunduklarını ancak insan faaliyetleriyle dünya çapına yayıldıklarını söyledi.
Dünya genelinde yaklaşık 400 papağan türü bulunduğunu ancak iklim değişikliğine bağlı habitat kaybı, yasa dışı ticaret ve kaçak avcılık gibi nedenlerle bu türlerin yaklaşık üçte birinin neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Per, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın papağanların habitatlarını daraltarak besin kaynaklarını azalttığını ve üreme alanlarını bozduğunu vurguladı.
Per, "Artan sıcaklıklar, değişen yağış düzenleri, orman yangınları ve kuraklık gibi olaylar papağanların yuvalama alanlarını tahrip ediyor ve hayatta kalma ihtimallerini düşürüyor. Bu durum, özellikle göç eden ve belirli habitatlara bağımlı olan papağan türleri için büyük tehdit oluşturuyor." dedi.
İklim değişikliğinin yaşam alanlarını olumsuz etkilemesi nedeniyle göç eden papağan türlerinin rotalarının ve göç zamanlarının değişebileceğinden bahseden Per, Türkiye'de doğal yayılış gösteren bir papağan türü olmadığını ancak yaban hayatı ticareti nedeniyle 1975 yılından beri papağanların Türkiye'de gözlenebildiğini kaydetti.
"Türkiye'deki papağan nüfusu ve tür çeşitliliği artıyor"
Yeşil papağan ve İskender papağanının Türkiye’de şehir merkezlerindeki kentsel yeşil alanlarda varlık gösterdiğini anlatan Per, şöyle devam etti:
"Bu iki tür dışında kafes kaçkını olarak gözlenmekte olan 17 papağan türü arasında keşiş papağanı, turuncu kanatlı Amazon papağanı ve Senegal papağanı popülasyon kurma riski olan türler. Türkiye’de doğada görülen papağanların hem nüfusu hem de tür çeşitliliği her geçen yıl artıyor. Bu kuşlar ülkemize göç ederek yani uçarak gelmiyor. İnsanlar kasti veya kazara bu kuşları doğaya bırakıyor. Bu nedenle de her geçen yıl farklı yerlerden papağan kayıtları geliyor. İskender papağanının nüfusu, anavatanı olan Güney ve Güneydoğu Asya'da habitat kaybı ve yasa dışı avlanma nedeniyle azalırken bu tür, evcil hayvan ticaretiyle dünyanın diğer bölgelerine girdiriliyor. Türkiye'de de bu türün popülasyonu ve yayılış alanı artıyor. Vatandaşlar, benzerlikleri nedeniyle İskender papağanını sıklıkla yeşil papağanla karıştırıyor. Yeşil papağan İskender papağanından daha yaygın olup 39 ilde, özellikle de İstanbul, İzmir, Ankara, Yalova, Antalya, Şanlıurfa, Eskişehir, Hatay, Adapazarı, Bursa, Mersin ve Gaziantep'te görülüyor."
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN)’nin Kırmızı Listesi'nde nesli tehlike altında olan papağan türlerinin bulunduğunu hatta Brezilya'nın kuzeydoğusundaki tropikal kuru ormanlarda yaşayan ve parlak mavi tüyleriyle tanınan bir papağan türü olan Spiks arası adlı türün habitat kaybı ve yasa dışı ticaret nedeniyle vahşi doğada tükenmiş kabul edildiğini aktaran Per, bu listedeki türler arasında Türkiye’yi en çok ilgilendiren türün gri papağan olduğunu ifade etti.
Per, "Halk arasındaki popülaritesi nedeniyle uzun yıllar boyunca Türkiye’nin en çok ithal ettiği papağan türü olan gri papağanın nesli, yasa dışı ticaret ve habitat kaybı nedeniyle küresel düzeyde tehlike altında. Afrika'nın ekvatoral ormanlarında yayılış gösteren bu tür, zeki ve taklit yeteneği yüksek olduğu için evcil hayvan olarak popüler. Koruma çabalarıyla, bu türün doğal yaşam alanlarının korunması ve yasa dışı ticaretinin azaltılması hedefleniyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Keşiş papağanı ve yeşil papağan yerli türlerle rekabete girebilir"
Papağanların ekosistemde tohumların yayılmasına yardımcı olmak ve ormanların yeniden gençleşmesine katkıda bulunmak açısından önemli rolleri olduğuna değinen Per, papağanlar takımına ait türlerin neslinin tükenmesinin ekosistem üzerinde ciddi etkilere neden olabileceği uyarısında bulundu.
Papağanların doğrudan istilacı kuşlar olarak kabul edilemeyeceğini ancak bazı bölgelere insan etkisiyle yerleşerek yerel ekosistemler üzerinde olumsuz etkiler oluşturabildiğini dile getiren Per, "Özellikle keşiş papağanı ve yeşil papağan gibi türler, doğal yaşam alanları dışında tanıtıldıkları bölgelerde hızla çoğalarak yerel ekosistemler üzerinde baskı kurabilir. Bu papağanlar, yerli kuş türleriyle besin ve yuvalama alanları için rekabet edebilir, sosyal ve ekonomik zarar verebilir." sözlerini sarf etti.
Gelecek yıllarda Türkiye'de doğada popülasyonlar kurmuş farklı papağan türleriyle karşılaşılabileceği öngörüsünde bulunan Per, Türkiye’de karar verici kurumların önlem olarak yeşil papağan ithalatını yasakladığını ancak İskender papağanı ithalatının devam ettiğini, her iki türün de ülke içinde ticaretinin serbest olduğunu ve bu durumun bir biyogüvenlik sorunu oluşturduğunu işaret etti.
Per, "Kentsel yeşil alanlarda yuvalayan ve farklı hayvan türleri ile bir arada bulunan bu türler yasa dışı biçimde toplanıyor ve kafes kuşu olarak yasa dışı ticaret döngüsüne girebiliyor. Bu iki papağan türünün ticaretinin tamamen yasaklanması gerekli." diye konuştu.
Türkiye papağan sayımları araştırması
Son yıllarda büyük şehirlerde artan papağan popülasyonunu izlemek ve farkındalığı artırmak amacıyla 2016'da başlattıkları "Türkiye papağan sayımları" araştırması ile internet temelli bir vatandaş bilimi projesi yürüttüklerini belirten Per, şu bilgileri paylaştı:
"Bu çalışmada gönüllü gözlemcilerin papağan gözlemleri ile tür çeşitliliği, yayılış gösterdikleri yerler, nüfusları ve etkileri izleniyor. Araştırmanın başında Türkiye’de insan etkisiyle doğada üreyen iki tür; yeşil papağan ve İskender papağanının araştırılması hedeflenmişti. Aradan geçen zamanda vatandaşların çok farklı papağan türlerini de doğada gördüğü belirlendi ve kafes kaçkını statüsünde 17 papağan türü daha tespit edildi. Bu araştırmanın en önemli kısmını halka ulaşmak ve doğru bilgi vermek oluşturuyor. Sonraki süreçte gelen bilginin doğruluğu teyit ediliyor ve izleme yapılıyor. Öte yandan vatandaş bilimi, toplumda bilimsel farkındalığı ve doğa koruma bilincini artırarak sürdürülebilirlik çabalarına katkı sağlıyor."
Papağan dünyasının "en"leri
Doç. Dr. Esra Per'in verdiği bilgilere göre, çeşitli özellikleriyle diğerlerinden ayrılan bazı papağan türleri şöyle:
En kritik düzeyde nesli tehlike altındaki papağan türü Kakapu (Strigops habroptilus): İnsan etkisi, habitat kaybı, yırtıcı hayvanlar, düşük üreme oranı ve genetik çeşitlilik eksikliği nedeniyle popülasyonu azalıyor. Yeni Zelanda'ya özgü kuş, ayrıca uçamayan tek papağan türü.
En zeki papağan türü gri papağan (Psittacus erithacus): Batı ve Orta Afrika'da endemik olan tür çeşitli kelimeleri ve sesleri taklit edebilme kabiliyetinin yanı sıra problem çözme yeteneğiyle tanınıyor.
En uzun mesafe göç eden papağan türü göçmen papağan (Lathamus discolor): Güneydoğu Avustralya'da yaşayan ve nesli tehlike altında olan papağan türü, Tazmanya'ya göçü sırasında yaklaşık 1500 kilometre mesafe katedebiliyor.
En büyük papağan türü çivit mavisi ara (Anodorhynchus hyacinthinus): Yaklaşık 1 metre uzunluğundaki tür, güçlü gagası ve uzun kuyruğu ile dikkati çekiyor. Güney Amerika'da, özellikle Brezilya'nın Pantanal bölgesinde yayılış gösteriyor. Yasa dışı ticaret, habitat kaybı ve avcılık, türün popülasyonunu olumsuz etkiliyor.
En küçük papağan türü turuncu yüzlü cüce papağan (Micropsitta pusio): Ortalama 8,6 santimetre uzunluğunda ve 12 gram ağırlığında. Papua Yeni Gine'de yaşayan bu tür, hızlı hareketleri ile de biliniyor.
En uzun ömürlü papağan türleri mavi ve sarı ara (Ara ararauna): 50-60 yıl arasında yaşayabiliyor ve uygun koşullarda 70 yıla kadar ömür sürebiliyorlar.
En kısa ömürlü papağan türü pigme papağanlar (Micropsitta türleri): Genellikle 10-15 yıl gibi daha kısa bir ömre sahip bu küçük papağanlar Papua Yeni Gine ve çevresindeki bölgelerde doğal olarak bulunuyorlar.
En parlak renkli papağan türü güneş rengi papağan (Aratinga solstitialis): Parlak sarı, turuncu, yeşil ve mavi renklerle süslenmiş tüyleriyle tanınan papağan türü Güney Amerika'nın kuzeydoğusunda, özellikle Guyana ve Brezilya'da bulunuyor.
En büyük popülasyona sahip papağan türü muhabbet kuşu (Melopsittacus undulatus): Avustralya'nın doğal faunasının bir parçası olan muhabbet kuşu, aynı zamanda dünyada evcil hayvan olarak en çok tercih edilen papağan türü olarak biliniyor.
Papağanların korunması noktasında farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 31 Mayıs'ta kutlanan Dünya Papağan Günü dolayısıyla AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, dünyadaki papağan türlerinin aslen Güney Amerika, Avustralya, Asya ve Afrika'nın tropikal ormanlarında bulunduklarını ancak insan faaliyetleriyle dünya çapına yayıldıklarını söyledi.
Dünya genelinde yaklaşık 400 papağan türü bulunduğunu ancak iklim değişikliğine bağlı habitat kaybı, yasa dışı ticaret ve kaçak avcılık gibi nedenlerle bu türlerin yaklaşık üçte birinin neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Per, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın papağanların habitatlarını daraltarak besin kaynaklarını azalttığını ve üreme alanlarını bozduğunu vurguladı.
Per, "Artan sıcaklıklar, değişen yağış düzenleri, orman yangınları ve kuraklık gibi olaylar papağanların yuvalama alanlarını tahrip ediyor ve hayatta kalma ihtimallerini düşürüyor. Bu durum, özellikle göç eden ve belirli habitatlara bağımlı olan papağan türleri için büyük tehdit oluşturuyor." dedi.
İklim değişikliğinin yaşam alanlarını olumsuz etkilemesi nedeniyle göç eden papağan türlerinin rotalarının ve göç zamanlarının değişebileceğinden bahseden Per, Türkiye'de doğal yayılış gösteren bir papağan türü olmadığını ancak yaban hayatı ticareti nedeniyle 1975 yılından beri papağanların Türkiye'de gözlenebildiğini kaydetti.
"Türkiye'deki papağan nüfusu ve tür çeşitliliği artıyor"
Yeşil papağan ve İskender papağanının Türkiye’de şehir merkezlerindeki kentsel yeşil alanlarda varlık gösterdiğini anlatan Per, şöyle devam etti:
"Bu iki tür dışında kafes kaçkını olarak gözlenmekte olan 17 papağan türü arasında keşiş papağanı, turuncu kanatlı Amazon papağanı ve Senegal papağanı popülasyon kurma riski olan türler. Türkiye’de doğada görülen papağanların hem nüfusu hem de tür çeşitliliği her geçen yıl artıyor. Bu kuşlar ülkemize göç ederek yani uçarak gelmiyor. İnsanlar kasti veya kazara bu kuşları doğaya bırakıyor. Bu nedenle de her geçen yıl farklı yerlerden papağan kayıtları geliyor. İskender papağanının nüfusu, anavatanı olan Güney ve Güneydoğu Asya'da habitat kaybı ve yasa dışı avlanma nedeniyle azalırken bu tür, evcil hayvan ticaretiyle dünyanın diğer bölgelerine girdiriliyor. Türkiye'de de bu türün popülasyonu ve yayılış alanı artıyor. Vatandaşlar, benzerlikleri nedeniyle İskender papağanını sıklıkla yeşil papağanla karıştırıyor. Yeşil papağan İskender papağanından daha yaygın olup 39 ilde, özellikle de İstanbul, İzmir, Ankara, Yalova, Antalya, Şanlıurfa, Eskişehir, Hatay, Adapazarı, Bursa, Mersin ve Gaziantep'te görülüyor."
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN)’nin Kırmızı Listesi'nde nesli tehlike altında olan papağan türlerinin bulunduğunu hatta Brezilya'nın kuzeydoğusundaki tropikal kuru ormanlarda yaşayan ve parlak mavi tüyleriyle tanınan bir papağan türü olan Spiks arası adlı türün habitat kaybı ve yasa dışı ticaret nedeniyle vahşi doğada tükenmiş kabul edildiğini aktaran Per, bu listedeki türler arasında Türkiye’yi en çok ilgilendiren türün gri papağan olduğunu ifade etti.
Per, "Halk arasındaki popülaritesi nedeniyle uzun yıllar boyunca Türkiye’nin en çok ithal ettiği papağan türü olan gri papağanın nesli, yasa dışı ticaret ve habitat kaybı nedeniyle küresel düzeyde tehlike altında. Afrika'nın ekvatoral ormanlarında yayılış gösteren bu tür, zeki ve taklit yeteneği yüksek olduğu için evcil hayvan olarak popüler. Koruma çabalarıyla, bu türün doğal yaşam alanlarının korunması ve yasa dışı ticaretinin azaltılması hedefleniyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Keşiş papağanı ve yeşil papağan yerli türlerle rekabete girebilir"
Papağanların ekosistemde tohumların yayılmasına yardımcı olmak ve ormanların yeniden gençleşmesine katkıda bulunmak açısından önemli rolleri olduğuna değinen Per, papağanlar takımına ait türlerin neslinin tükenmesinin ekosistem üzerinde ciddi etkilere neden olabileceği uyarısında bulundu.
Papağanların doğrudan istilacı kuşlar olarak kabul edilemeyeceğini ancak bazı bölgelere insan etkisiyle yerleşerek yerel ekosistemler üzerinde olumsuz etkiler oluşturabildiğini dile getiren Per, "Özellikle keşiş papağanı ve yeşil papağan gibi türler, doğal yaşam alanları dışında tanıtıldıkları bölgelerde hızla çoğalarak yerel ekosistemler üzerinde baskı kurabilir. Bu papağanlar, yerli kuş türleriyle besin ve yuvalama alanları için rekabet edebilir, sosyal ve ekonomik zarar verebilir." sözlerini sarf etti.
Gelecek yıllarda Türkiye'de doğada popülasyonlar kurmuş farklı papağan türleriyle karşılaşılabileceği öngörüsünde bulunan Per, Türkiye’de karar verici kurumların önlem olarak yeşil papağan ithalatını yasakladığını ancak İskender papağanı ithalatının devam ettiğini, her iki türün de ülke içinde ticaretinin serbest olduğunu ve bu durumun bir biyogüvenlik sorunu oluşturduğunu işaret etti.
Per, "Kentsel yeşil alanlarda yuvalayan ve farklı hayvan türleri ile bir arada bulunan bu türler yasa dışı biçimde toplanıyor ve kafes kuşu olarak yasa dışı ticaret döngüsüne girebiliyor. Bu iki papağan türünün ticaretinin tamamen yasaklanması gerekli." diye konuştu.
Türkiye papağan sayımları araştırması
Son yıllarda büyük şehirlerde artan papağan popülasyonunu izlemek ve farkındalığı artırmak amacıyla 2016'da başlattıkları "Türkiye papağan sayımları" araştırması ile internet temelli bir vatandaş bilimi projesi yürüttüklerini belirten Per, şu bilgileri paylaştı:
"Bu çalışmada gönüllü gözlemcilerin papağan gözlemleri ile tür çeşitliliği, yayılış gösterdikleri yerler, nüfusları ve etkileri izleniyor. Araştırmanın başında Türkiye’de insan etkisiyle doğada üreyen iki tür; yeşil papağan ve İskender papağanının araştırılması hedeflenmişti. Aradan geçen zamanda vatandaşların çok farklı papağan türlerini de doğada gördüğü belirlendi ve kafes kaçkını statüsünde 17 papağan türü daha tespit edildi. Bu araştırmanın en önemli kısmını halka ulaşmak ve doğru bilgi vermek oluşturuyor. Sonraki süreçte gelen bilginin doğruluğu teyit ediliyor ve izleme yapılıyor. Öte yandan vatandaş bilimi, toplumda bilimsel farkındalığı ve doğa koruma bilincini artırarak sürdürülebilirlik çabalarına katkı sağlıyor."
Papağan dünyasının "en"leri
Doç. Dr. Esra Per'in verdiği bilgilere göre, çeşitli özellikleriyle diğerlerinden ayrılan bazı papağan türleri şöyle:
En kritik düzeyde nesli tehlike altındaki papağan türü Kakapu (Strigops habroptilus): İnsan etkisi, habitat kaybı, yırtıcı hayvanlar, düşük üreme oranı ve genetik çeşitlilik eksikliği nedeniyle popülasyonu azalıyor. Yeni Zelanda'ya özgü kuş, ayrıca uçamayan tek papağan türü.
En zeki papağan türü gri papağan (Psittacus erithacus): Batı ve Orta Afrika'da endemik olan tür çeşitli kelimeleri ve sesleri taklit edebilme kabiliyetinin yanı sıra problem çözme yeteneğiyle tanınıyor.
En uzun mesafe göç eden papağan türü göçmen papağan (Lathamus discolor): Güneydoğu Avustralya'da yaşayan ve nesli tehlike altında olan papağan türü, Tazmanya'ya göçü sırasında yaklaşık 1500 kilometre mesafe katedebiliyor.
En büyük papağan türü çivit mavisi ara (Anodorhynchus hyacinthinus): Yaklaşık 1 metre uzunluğundaki tür, güçlü gagası ve uzun kuyruğu ile dikkati çekiyor. Güney Amerika'da, özellikle Brezilya'nın Pantanal bölgesinde yayılış gösteriyor. Yasa dışı ticaret, habitat kaybı ve avcılık, türün popülasyonunu olumsuz etkiliyor.
En küçük papağan türü turuncu yüzlü cüce papağan (Micropsitta pusio): Ortalama 8,6 santimetre uzunluğunda ve 12 gram ağırlığında. Papua Yeni Gine'de yaşayan bu tür, hızlı hareketleri ile de biliniyor.
En uzun ömürlü papağan türleri mavi ve sarı ara (Ara ararauna): 50-60 yıl arasında yaşayabiliyor ve uygun koşullarda 70 yıla kadar ömür sürebiliyorlar.
En kısa ömürlü papağan türü pigme papağanlar (Micropsitta türleri): Genellikle 10-15 yıl gibi daha kısa bir ömre sahip bu küçük papağanlar Papua Yeni Gine ve çevresindeki bölgelerde doğal olarak bulunuyorlar.
En parlak renkli papağan türü güneş rengi papağan (Aratinga solstitialis): Parlak sarı, turuncu, yeşil ve mavi renklerle süslenmiş tüyleriyle tanınan papağan türü Güney Amerika'nın kuzeydoğusunda, özellikle Guyana ve Brezilya'da bulunuyor.
En büyük popülasyona sahip papağan türü muhabbet kuşu (Melopsittacus undulatus): Avustralya'nın doğal faunasının bir parçası olan muhabbet kuşu, aynı zamanda dünyada evcil hayvan olarak en çok tercih edilen papağan türü olarak biliniyor.
https://www.dha.com.tr/foto-galeri/antalya-kus-turlerinden-327si-tehdit-altinda-2275180
Antalya kuş türlerinden 327'si tehdit altında
Antalya'nın kuşları, yaşadıkları tehditler ve önemli kuş alanları, uzman veteriner hekim Gökçe Coşkun ve Gazi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Esra Per'in kalemi ile kitaplaştırıldı. Bugüne kadar 338 türü kayıt altına alınan Antalya kuşlarından 236'sı kesinlikle korunması gereken, 91'i ise korunması gereken hayvan türleri arasında bulunuyor.
'Antalya Kuşlarının Önemli Yaşam Alanları' adlı kitap, uzman veteriner hekim Gökçe Coşkun ve Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi'nden Doç. Dr. Esra Per tarafından hazırlandı. Kitap, 6 Şubat tarihli depremde Adıyaman'daki Issias Hotel'in enkazında KKTC'li sporcular ve 32 tur rehberiyle birlikte hayatını kaybeden doğa dostu rehber Önder Cırık'a ithaf edildi.
Kitabın yazarları, Antalya'nın sahip olduğu doğal zenginliklerin en değerlilerinden birinin, kuşlar ile yaşam alanları olduğuna dikkati çekip, vatandaşların kentin barındırdığı kuş türleri ile çeşitliliği hakkında pek bilgi sahibi olmadıklarını belirtti. Yazarlar, kuş türleri bakımından oldukça zengin bir il olan Antalya'nın birçok nadir ve nesli tehlike altında türü de barındırdığını, ilin doğal yaşam alanlarına yapılan müdahalelerin, bu kuş türlerinin popülasyonunun azalmasına ve ortadan kalkmasına yol açtığını kaydetti.
338 TÜR GÖZLENDİ, BİRÇOĞUNUN NESLİ TEHLİKE ALTINDA
eBird (eKuşBank) verilerine göre; bugüne kadar Avrupa'da 869, Türkiye'de 493 kuş türünün kayıt altına alındığını kaydeden yazarlar, Antalya'da ise bugüne kadar toplam 338 kuş türü gözlendiğini açıkladı. Bu türlerden nesli tehlike altındaki türler şöyle sıralandı; "İnce gagalı kervançulluğu nesli küresel ölçekte, Avrupa ölçeğinde ve ulusal ölçekte kritik düzeyde CR tehlike altında. Balık baykuşu Avrupa ölçeğinde nesli tehlike altında EN, ulusal ölçekte ise CR. Bozkır kartalı küresel ölçekte EN, Avrupa ölçeğinde ve ulusal ölçekte ise CR. Küçük akbaba küresel düzeyde EN, Avrupa ölçeğinde ve ulusal düzeyde hassas VU. Mezgeldek ve bozkır delicesi küresel ölçekte NT, ulusal ölçekte CR statüsünde.
Çamur çulluğu tüm ölçeklerde NT. Kara akbaba, pasbaş patka ve sakallı akbaba küresel ölçekte NT ve ulusal ölçekte EN. Büyük su çulluğu ve poyrazkuşu küresel ve ulusal ölçekte NT. Kervan çulluğu, kızıl ardıç ve kızkuşu küresel ölçekte NT iken ulusal ölçekte önceliği düşük LC tür. Merkez Av Komisyonu (MAK) kararlarına göre Antalya kuşlarından 52 tür korunan yabani tür, 27 tür korunan av hayvanları, 3 tür dönemsel olarak avlanmasına izin verilen av hayvanları olarak listeleniyor. Ak kuyruklu kartal, gökdoğan, ince gagalı kervan çulluğu ve şah kartal, CITES Sözleşmesi Ek 1'de listelenmekte olup nesli tehlike altında olan bu türlerin ticareti yasaktır. Bern Sözleşmesi eklerine göre Antalya kuşlarından 236 tür kesinlikle korunması gereken hayvan türleri ve 91 tür korunması gereken hayvan türleri olarak listelenmektedir."
ANTALYA, BEŞİNCİ SIRADA YER ALDI
eBird 2022 verilerine göre; Antalya'da 589 kullanıcının toplam 3 bin 468 gözlem kaydı bulunduğunu belirten yazarlar, tüm yıllar göz önüne alındığında, 338 türle Antalya'nın Türkiye'de beşinci sırada yer aldığını açıkladı. Antalya'da toplamda 40'ı aşan kuş yaşam ve gözlem alanından en önemlileri Demre Kuş Cenneti, Side, Akseki, Patara, Avlan Gölü, Bağaçay, Denizkent, Manavgat Nehir Ağzı, Boğazkent gösterildi. Şehir merkezinde ise Cam Piramit, Akdeniz Üniversitesi ve Karaalioğlu Parkı sıralandı.
OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Gökçe Coşkun ve Doç. Dr. Esra Per, yaban hayatı ve kuşları olumsuz etkileyen faktörleri ise iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, su kirliliği, ormanların tahribi, erozyon, hava kirliliği, yaban hayatı ticareti, avcılık, toprak kirliliği olarak gösterdi. Antalya'da yaptıkları yaban hayatı rehabilitasyon çalışmasında gelen kuş vakalarının en büyük kısmını yüzde 47,09 ile travmanın oluşturduğuna dikkat çeken yazarlar, şu bilgileri verdi:
"Travma olguları genelde şehirde bulunan pencere camlarına çarpma ve araç çarpmaları ile meydana gelebildiği gibi evcil hayvan saldırıları sonucu da oluşmaktadır. Bunun yanında şehirleşme ile birlikte insanların bir süre sorumluluğunu üstlenip daha sonra sokaklara terk ettiği evcil hayvan sayısı da artmaktadır. Ne yazık ki bu durum yaban hayat unsuru olan canlıların doğal olmayan avcıları tarafından avlanmasına neden olmaktadır. Kuşların göç yorgunu olması ve öksüz yavru bireylerin yardıma muhtaç hale gelmesi, insan baskısı ve uygun habitatların yok olması sonucu meydana gelmektedir. Bu nedenle, doğal habitatların korunması ve insan faaliyetlerinin doğal yaşam alanlarına etkisinin azaltılması, yaban hayatının korunması açısından önemlidir."
https://kisadalga.net/haber/detay/istilaciyi-yok-etmek_34722
İstilacıyı yok etmek
Tarım ve Orman Bakanlığı, “istilacı tür” olarak nitelediği yeşil papağan nüfusunu kontrol amacıyla çok tartışılan bir proje yürütüyor. Ancak papağanların yok edilmesine gerekçe oluşturacak olumsuz etkiler henüz bilimsel olarak ortaya konamadı. Proje, bu olumsuz etkilerin gelecekte ortaya konacağı inancıyla yürüyor.
GÖKHAN TAN
Geçtiğimiz günlerde, özellikle büyük kentlerde görmeye alıştığımız yeşil papağanların bizzat Tarım ve Orman Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumluluğunda yürüyen bir proje ile yok edilmek istendiği ortaya çıktı. Çünkü devlet, görüntüsü ve sesiyle şehirlere renk katan papağanların istilacı tür olduğuna karar vermiş ve bulunduğu yerdeki doğal yaşamı olumsuz etkilediğine kanaat getirmişti. Yuvalardaki yumurtaların “etkisiz hale getirilmesi” yoluyla yavru çıkışının engellenmesi ve böylelikle papağan artışının önüne geçilmesi amaçlanıyordu.
Gelişmelerin kamuoyuna yansıdığı günlerde, projede görev alan bilimsel ekibin üreme mevsimini kaçırdığı ve bu nedenle papağan yumurtalarını tahrip etmeyi başaramadığı da ortaya çıktı. Ekip yuvalara ulaştığında yavrular yumurtadan çıkmıştı. Görünen o ki, Avrupa Birliği tarafından fonlanan ve “türün kontrol edilmesini ve yok edilmesini” hedefleyen TERİAS projesi, bitiş tarihi olan Kasım 2022’ye kadar bu amacına ulaşamayacak.
Ancak tartışma sona ermiş değil. Çünkü devlet yeşil papağanları “yok edilmesi gereken” türler arasında görüyor. Dolayısıyla şu iki soruyla ilerleyen yıllarda da sık sık karşılaşacağız:
Papağanlar Türkiye topraklarında istilacı mı? Ve eğer istilacı ise öldürülmeleri kaçınılmaz mı?
YEŞİL PAPAĞAN YABANCI İSTİLACI MI?
Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN), tarihsel ve doğal yaşam alanı dışında dağılım gösteren türü “yabancı tür” olarak niteliyor. Eğer bu tür yayıldığı coğrafyada sorunlara neden oluyorsa “istilacı yabancı tür” (İYT) olarak isimlendiriliyor.
Yabancı türler (egzotik, yerli olmayan ya da girdirilmiş tür de deniyor) ait olmadığı bir coğrafyaya çoğu kez insan eliyle taşınıyor. Örneğin ekolog ve doğa korumacı Kerem Ali Boyla’nın hatırlattığı, Pablo Escobar’ın şahsi hayvanat bahçesi için Kolombiya’ya getirdiği hipopotamlar gibi: Uyuşturucu baronunun 1993’te öldürülmesinin ardından çiftliğindeki diğer hayvanlar, ülkedeki diğer hayvanat bahçelerine dağıtılıyor. Ama bir başka yere götürülmesi zor olan su aygırları doğaya salınıyor; muhtemelen yaşayamayacağı düşünülüyor.
Gelgelelim doğaya salınan bir erkek ve üç dişi hipopotam, bugün gerçek yaşam alanı Afrika dışındaki en büyük su aygırı sürüsünü meydana getiriyor. Çünkü Kolombiya’da onları avlayan aslan ya da timsah gibi doğal düşmanları yok. Afrika’nın aksine üremelerine engel olan kuraklık da yaşanmıyor. Bu nedenle “kokain su aygırı” ülkenin ana nehri Magdelena çevresindeki ekosistemi alt üst etmeye aday.
Yeşil papağan (Psittacula krameri) Türkiye’de, ticari amaçla ülkeye sokulan kuşların kaçması ya da serbest bırakılmasıyla doğada yaşamaya başlıyor. 1970’lerin ortasından beri gözlemlenen türün sayısının giderek artmasında en çok kaçakçılık faaliyetlerinin etkili olduğu sanılıyor. Yeşil papağanın yabancı ya da egzotik bir tür olduğu şüphe götürmez. Ancak yabancı türün IUCN’in tanımına göre istilacı olarak nitelenmesi için, Türkiye’de doğa ve toplam için sorunlara neden olduğunun ortaya konması gerekiyor.
Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, bu sorunların ekolojik, ekonomik ve sosyal alanlarda ölçülebilir olması gerektiğini söylüyor. Çünkü yabancı bir türün bu alanlarda etkisi görülmediği sürece, istilacı statüsünde değerlendirilmesi mümkün değil.
TERİAS PROJESİ: “TÜRÜN KONTROL ALTINA ALINMASI VE YOK EDİLMESİ”
“Türkiye’deki Karasal Ortamlarda ve İç Sularda İstilacı Yabancı Türlerin Tehditlerinin Değerlendirilmesi” (TERİAS) projesine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı ve nihai faydalanıcı Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle Kasım 2019’da başlanıyor. 36 ay sürmesi planlanan projenin hedefleri arasında, içlerinde yeşil papağanının da bulunduğu altı türün kontrol altına alınması ve yok edilmesi de var.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üç bakanlığının dahil olduğu projede, Türkiye’deki yeşil papağanların hangi olumsuz etkilerinin tespit edilerek istilacı yabancı tür kabul ettiğinin bir cevabı yok. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nin, bilimsel bir dayanak gösteremeden papağanları istilacı ilan eden projeye hangi gerekçeyle fon sağladığı da cevapsız.
İlginç bir şekilde, yeşil papağanların olumsuz bir etkisinin bulunduğuna dair herhangi bir kanıt olmadığını, TERİAS projesinin yeşil papağan ayağının bilimsel danışmanı Doç. Dr. Kiraz Erciyas Yavuz da kabul ediliyor. Erciyas Yavuz, 25 Ekim 2021’de Ankara’da yaptığı sunumda şunu söylüyor:
“Yeşil papağanın sıvacı, sincap, leş kargası, küçük karga, sığırcık gibi türlerle çeşitli kovalama, kaçırma davranışı gözlense de tür ya da popülasyon üzerinde ciddi etkileri olup olmadığı konusunda herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. (…) bu türlerin popülasyonunu etkileyip etkilemediği ve etkiliyorsa ne düzeyde olduğu bilinmemekte olup destekleyici kanıtlar da yoktur.”
Bu sunumun, üç yıl sürmesi planlanan projenin neredeyse ikinci yılının sonunda yapılmış olması ayrıca dikkat çekici. Yeşil papağanları yok etme hedefiyle yürütülen projede, planlanan sürenin üçte ikisi geride kalmasına rağmen henüz papağanın yerel türler üzerindeki etkisine dair bir veri elde edilememiş. Tabii bu durum, “papağanların gerçek durumunu anlamak için bir çaba harcanıyor mu?” sorusunu akla getiriyor. Veri yok, kanıt yok. Ama proje, papağanların istilacı olduğu hükmüyle devam ediyor.
Erciyas Yavuz’un 5 Haziran 2022’da Hürriyet’ten Yücel Sönmez’e yaptığı açıklamada da durum çok farklı değil: “Türkiye’de elimizde çok veri olmamasına karşın sığırcık, sıvacı ve sincaplarla rekabet halinde ve bu türlerin yuva alanlarını işgal ediyor. Popülasyon düzeyinde bu türleri etkileyecek boyutta mı, söylemek için henüz çok erken ancak yeşil papağanların hızla arttığı göz ardı edilmemeli.”
İNANCA DAYALI YÖNETİM
“Yeşil papağan popülasyonunun kontrol altına alınması ve dağılmasının engellenmesi gerektiği” hükmüne varan bir başka rapor TÜBİTAK tarafından hazırlanmış. TÜBİTAK’ın 3 Nisan 2021’de Tarım ve Orman Bakanlığı 1. Bölge Müdürlüğü’ne ilettiği bu raporu hazırlama amacı yeşil papağanın ticari amaçla ithalatı hakkında Tarım ve Orman Bakanlığı’na görüş bildirmek. Kurum, raporu uzman akademisyenlerin görüşü doğrultusunda hazırladığını söylüyor ama bu uzmanların kim olduğunu belirtmiyor.
Mesele de zaten Türkiye’de papağanlar üzerine çalışan çok az uzman olması. Rapora kaynak gösterilen 19 makalenin 18’i yurt dışındaki çalışmalar. TÜBİTAK bu durumu raporda da dile getirilmiş: “Türkiye’de Yeşil papağanlar yeni yeni araştırılmaya başlanmıştır. Türün ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe ne tür etkilerinin olduğu henüz tam olarak bilinmemektedir. Kapsamlı izleme çalışmalarına ihtiyaç vardır.”
Kurum buna rağmen papağan nüfusunun oldukça hızlı arttığını, dağılım alanının genişlediğini ve bu nedenle de etkileri anlaşılana kadar mevcut popülasyonun kontrol altına alınmasını ve dağılmasının engellenmesi gerektiğini savunuyor. TERİAS projesinin bilimsel danışmanı Doç. Dr. Kiraz Erciyas Yavuz da Hürriyet’te aynı şekilde, “Nüfus ve yayılım arttıkça tarımsal ürünlere de zaman içinde etkileri olacaktır” diyor.
Dolayısıyla yeşil papağanların kontrol altına alınması -ve yok edilmesi- gerektiğini savunan resmi görüş, türün Türkiye’deki etkisini ölçen elle tutulur verilerden ziyade, gelecekte olumsuz sonuçlara neden olacağı inancına dayanıyor.
ALANDA TEK BİLİM İNSANI
TÜBİTAK raporunda Türkiye’den referans verilen tek çalışma, Doç. Dr. Esra Per’in 2018’de Zoology in the Middle East dergisinde yayınlanan ve yeşil papağanın 1975 ile 2015 arasında Türkiye’deki dağılımını inceleyen araştırması. Sürpriz olmayacağı üzere bu makalede de yeşil papağanların Türkiye’de herhangi bir olumsuz etkisinden bahsedilmiyor.
Türkiye’de papağanlar üzerinde uzun yıllardır aktif çalışan ve yayın yapan tek bilim insanı Doç. Dr. Esra Per, yeşil papağan projesinin AB’ye nasıl sunulduğunu bilmediğini söylüyor: “Belki ‘komşu ülkelerde istilacı oldu, biz de önlem almak istiyoruz’ denmiştir. Ama Türkiye’de elimizde net veri yokken başvuru yapıldığını biliyoruz.”
Geçmiş yıllarda Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin “En istilacı 100 tür” listesinde yer alan yeşil papağan artık bu listede değil. Peki komşu ülkelerde istilacı olarak tanımlanması yeşil papağanın yok edilmesi için Türkiye’ye gerekçe oluşturur mu?
Esra Per, yeşil papağanın istilacı olma potansiyeli taşıdığını ancak bunun sadece ülke bazında değerlendirilebileceğini söylüyor. Orta Afrika ve Asya kökenli tür, doğal yaşam alanının dışındaki 35 ülkede popülasyon oluşturmuş durumda. “Çok fazla ülkeye insan eliyle girdirilmiş. Ancak her ülkede istilacı olmuyor. Kimi ülkelerde çok yavaş çoğalıyor, etkisi görülmüyor” diyor Per.
TÜRKİYE’DE YEŞİL PAPAĞANIN ETKİSİ
Başta da değinmiştim: Yabancı bir türün “istilacı” statüsü kazanması için, yerleştiği yerde ekolojik, ekonomik ve sosyal sorunlara neden olması gerekiyor. Ekoloji ile başlayalım.
Esra Per’e göre yeşil papağanın yerel türleri tehdit ettiğine dair hiçbir ciddi bir veri yok:
“Türkiye’de sincapla, sığırcıkla yuva rekabetine girdiğini biliyoruz ama bunlar sadece anlık gözlemler. ‘Buradaki sığırcık popülasyonunu papağanlar azalttı ya da ‘şu türü ortadan kaldırdı’ gibi bir şey söyleyemiyoruz. Yeşil papağan Türkiye’de bu kadar güçlü bir etkiye sahip değil. Her ekosistem karmaşık ilişkiler ağından oluşuyor. Anlık gözlemler üzerinden de ekolojik etki gösterdiğini iddia edip, statüsünü istilacıya çeviremiyoruz. Şehirde nadir bir türle rekabete girerse ya da bir popülasyonu ortadan kaldırırsa durum değişir.”
EKONOMİK ETKİ
Papağanlarla ilgili belki de en büyük endişe, tarım alanlarına dadanması ve ekonomik değere sahip ürünlere zarar vermesi. Ancak Türkiye’deki yeşil papağanlar kentlerde yaşıyor ve egzotik ve yerli ağaçların meyve ve çiçekleriyle besleniyor. Yeterli besine ulaşabildiği için kent dışına çıkma ihtiyacı duymuyor.
Son altı yıldır “Türkiye Papağan Sayımları” adını verdiği, halktan gelen bildirimleri toplayan “vatandaş bilimi” temelli bir araştırma yürüten Esra Per, papağanların kentteki meyveleri tüketmesi kaynaklı bir rahatsızlığa tanık olmamış:
“Bildirimde bulunanlara etki ve davranış üzerine de sorular soruyorum. Özellikle papağanların meyveyle beslendiğine tanıklık edenlerle yazışıyorum. Şehirlerde meyveyle beslenmesinden kimse rahatsız olmuyor. Ama aynı insanlar ticari amaçla meyve yetiştirseydi, tahıl üretimi yapsaydı, papağanların gelmesini istemezdi. İsrail’de örneğin, meyvelere ve ekinlere zarar verdiği için papağanların varlığı ciddi problem oldu. Ama ülkenin ekonomik durumu iyi olduğu için ağaçlara tül gererek çözüm bulmaya çalışıyorlar. Bizde yeşil papağanlar ekili alanlarda görülmeye başlanırsa tülle önlem büyük ihtimalle uygulanamaz çünkü pahalı bir yöntem.”
Yeşil papağanların ekonomik etkisine dair bugüne kadar tek kayıt, 2021 sonbaharında, Ankara şehir merkezinde kaydedildi. 20 bireylik sürünün, Ankara Üniversitesi Gümüşdere yerleşkesindeki deneme tarlasında ayçiçeği ile beslendiği Sibel Bostancıoğlu tarafından gözlendi.
“Yeşil papağan için en önemli eşik, tarım alanlarına girmesi” diyor Esra Per, “meyve bahçelerine, tarım alanlarına giderse istilacı olduğu ön plana çıkabilir.”
Sosyal etkisi “karizmatik”
Etki değerlendirmesinin üçüncü boyutu sosyal etkinin, yani papağanın insanla ilişkisinin ölçülmesi.
“İnsanlar Türkiye’de doğaya uzak yaşıyor ve kuşları tanımıyor ama yeşil papağanın durumu farklı” diyor Esra Per: “Karizmatik bir kuş. Renkli görüntüsüyle, dikkat çekici ötüşüyle hem fark ediliyor hem de insanları etkiliyor. Hem Türkiye’de hem de başka ülkelerde çok güçlü bir pozitif sosyal etkisi var.” Akademisyene göre insanlar üzerindeki pozitif etkisi nedeniyle papağanlar üzerinde nüfus yönetimi uygulamak çok güç: “Bakanlık ‘Papağanları yok edeceğim’ dediğinde karşısında toplumu buluyor. Başka ülkelerde de bu durum yaşanıyor.”
Papağan sürüleri toplu halde ağaçlarda tünedikleri için çıkardıkları ses zaman zaman rahatsızlık verebiliyor. Tek bir ağaçta bin, bin 500 birey olabiliyor. Ancak bir süre sonra uykuya geçtikleri için neden olabilecekleri bu rahatsızlık da uzun sürmüyor: “Papağan sesi yüzünden illallah dedim, evimi satıp gideceğim’ diyen biri duymadım. Dolayısıyla negatif sosyal etkisi de düşük çıkıyor” diyor Esra Per.
Kentteki papağan yoğunluğuyla ilgili benzer bir tartışma, sadece Londra ve çevresinde 30 binden fazla bireyin bulunduğu İngiltere’de yaşandı. Çoğunluk, papağanların varlığını destekledi. Ve Kraliyet Kuşları Koruma Derneği (RSPB) şu açıklamayı yaptı: “Birleşik Krallık’ta bugüne kadar devam eden araştırmalarda, papağanların yerel karasal kuşlar için herhangi bir probleme neden olduğu tespit edilmemiştir. Ancak yaban hayatı ve tarım üzerinde negatif bir etkide bulunma ihtimaline karşılık, papağan nüfusunun takip edilmesi önemlidir.”
YA İSTİLACI OLURSA?
Esra Per’e göre ekolojik, ekonomik ve sosyal etkileri bir araya getirdiğiniz zaman papağan Türkiye’de istilacı değil. Peki bu durum değişebilir mi? Değişirse ne yapılabilir? İşte tartışmanın en hararetli kısmı da burası. Hali hazırda Türkiye’de devam eden TERİAS projesinin yöntemi hem yanlış, hem de etkisiz olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor.
Görüşüne başvurduğum her iki uzman da müdahalede geç kalındığını düşünüyor.
Kerem Ali Boyla “İstilacı bir türü ortadan kaldırmak için erken davranmak lazım. Belli bir eşik asıldıktan sonra yok etmek mümkün değil. Bakanlığın uygulamasının papağan popülasyonu üzerinde etkili olacağını sanmıyorum” diyor.
Esra Per’e göre 5 binin üzerinde papağanın yaşadığı İstanbul’da o eşik zaten aşıldı: “5 bin bireyi aşan bir popülasyon doğallaşmış kabul edilir. Bu tür doğallaştı, 16 yüzyılda Türkiye’ye getirilen kumru gibi oldu. Diğer şehirler için yapılabilir ama İstanbul için yapılabilecek bir şey yok. Geçmiş olsun.”
İTHALATI YASAK AMA TİCARETİ SERBEST
Her iki uzmana göre de yabancı bir türün çoğalmasını engellemenin ilk yolu, türün ülkeye girişini engellemek. Oysa yıllar yılı Türkiye’nin en çok ithal ettiği türlerden biriydi yeşil papağan. İthalatı nihayet, 7 Mayıs 2021’de yasaklandı. (Yazının başında geçen, TÜBİTAK’ın Tarım ve Orman Bakanlığı’nın talebiyle hazırladığı bilimsel görüş bu amaçla hazırlanmıştı.) Ancak burada da büyük bir tutarsızlık var çünkü ülkeye girişi yasak olan yeşil papağanın ülke içinde ticareti serbest. Tür, kuş pazarlarında hatta hayvan mağazalarında serbestçe satılıyor.
Esra Per, AB projesi hazırlanırken yeşil papağan ticaretinin de yasaklanacağını umduklarını ancak bir gelişme olmadığını dile getiriyor. Kerim Ali Boyla, türün bir taraftan ticareti devam ederken doğadaki bireyleri yok etme çabasının anlamsız olduğuna dikkat çekiyor.
Yeşil papağan aslında yavaş üreyen bir tür. Ama sayıları dönem dönem, katlanarak artıyor. İstanbul’da örneğin 90’lı yıllarda popülasyonun birdenbire 500 bireye çıktığı kayıtlara geçmiş. Esra Per’e göre bu ani artışların nedeni, kaçakçılık faaliyeti. Yakalanan kaçakçılar daha az ceza almak için kuşları topluca doğaya salıyor. “Zaten bu kadar çok sayıda kuş bırakmasalar, İstanbul’da bu kadar yüksek bir popülasyon kurması çok çok uzun yıllar alırdı. Vatandaşın elinden kaçırdığı tekil bireyler olsa popülasyon çok yavaş artardı” diyor Per.
İKİNCİ ÖNLEM: KAFESE ALMAK
İthalat, kaçakçılık ve ticaretin engellenmesi durumunda yabancı türün kontrol alınması mümkün. Esra Per, bu önlemlere rağmen sayıda hâlâ artış gözlenmesi durumunda hayvanın mutlaka doğadan toplanıp kafese alınması gerektiğini söylüyor. Bunu yapmanıza rağmen hayvan popülasyon kuruyor ve popülasyonun etkisi ortaya çıkıyorsa bu çok önemli. Etkisi yoksa istilacı sayılmıyor.”
Dünyada, papağanların tüfekle vurulduğu örnekler de var. Seyşeller’de, başta adaya endemik kara papağan olmak üzere yerel kuşları tehdit eden yeşil papağan 2013’te başlayan bir kampanyayla profesyonel avcılar tarafından öldürülmeye başlandı. Ağustos 2017’de, adadaki son yeşil papağan da vurulduğunda toplam 548 kuş yok edilmişti.
Esra Per’e göre istilacı kuşların vurulması, biyolojik istilalarda en hızlı sonuç veren yönetim yaklaşımı. Ama Türkiye’de uygulanabilir değil:
“Seyşeller’deki durum Türkiye’den çok farklı. Her şeyden önce Türkiye’deki yeşil papağanlar bozulmuş ekosistemlerde, yani şehirlerde yaşıyor. Kentin göbeğinde insanlarla birlikte yaşayan hayvanları vuramazsınız. Seyşeller’de yeşil papağanlar bir adada, kırılgan orman ekosisteminde insandan uzak yaşıyordu. Şeyseller’de yeşil papağanın yuva rekabetine girdiği tür adaya özgüydü yani endemikti; bu nedenle kamuoyunu ikna etmeleri zor olmadı.”
Bir milyondan fazla kuş gözlemcisinin olduğu İngiltere’de hayvanat bahçelerinden kaçan Amerikan dikkuyruk ördekleri ülkede doğal yayılış gösteren dikkuyruk ördekleri ile rekabet etmeye, bazen de çiftleşmeye başlayınca kamuoyu desteği ile tüm Amerikan dikkuyrukları avlanarak doğadan uzaklaştırıldı. Yabancı bir türün çok güçlü olumsuz etkileri olduğunda bu tür yaklaşımlar gündeme gelebiliyor.
EN ETİK, EN ETKİLİ, EN SÜRDÜRÜLEBİLİR YÖNTEM...
Yeşil papağan Türkiye’de bugüne kadar 34 şehirde kayda alındı. Esra Per, tüm bu şehirlere insan eliyle taşınan kuşun, yarı tropik bir tür olduğu için yeni ortama kolay uyum sağlayabildiğini, yeni popülasyonlar kurabildiğini söylüyor:
“Yeşil papağan yayılış alanını tarım arazilerine genişletirse, nadir bir türle rekabete girerse, bir türün popülasyonu ortadan kaldırırsa ya da bir halk sağlığı sorununa neden olursa durum değişir; türün ekolojisi, biyolojisi ve evrimine göre uygun yönetim yaklaşımları uygulanabilir. Bu durumda en etik, en etkili, en sürdürülebilir yöntemin bulunması gerekiyor. Ama şimdilik bir zararı yok. Yeşil papağanların ülkemizde 34 ilde doğada gözlendiğini dikkate alarak onları izlemeye ve etkilerini öğrenmeye devam edeceğiz.”
https://www.atlasdergisi.com/gundem/yesil-papaganlara-yasam-hakki.html
YEŞİL PAPAĞANLARA YAŞAM HAKKI
Türkiye’nin kentsel alanlarında insan etkisiyle üremeye başlayan yeşil papağanlar, karar verici kurumlar tarafından ulusal düzeyde “istilacı” ilan edildi ve nüfuslarının azaltılması için yuvalarındaki yumurtaların deforme edilmesi/bozulması kararıyla gündeme geldi. Peki, insan eliyle yapılan hataların sonucunda ülkemizde yayılan ve şimdi de yaşam hakları ellerinden alınmaya çalışılan bu türe gerçekten de “istilacı” diyebilir miyiz? Yanlış politikalar bizi nerelere sürükleyebilir?
Fotoğraf: Murat Koçaş / Validebağ Korusu, İstanbul
Türkiye uzun yıllardır hayvan ticareti ile yeşil papağan ithal ediyor. Aradan geçen zamanda kasten ve kazara insanlar tarafından doğaya bırakılan bu tür, sert iklimsel koşullara dayanıklı olduğu için doğada hayatta kalıp kentsel alanlarda üremeyi ve popülasyonlar kurmayı başardı. Ancak kentsel alanlarda yeşil papağan sayısının artması üzerine, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın türü “istilacı” ilan ettiği ve nüfuslarının azaltılması için bu ilkbaharda yuvalardaki yumurtaların deforme edilmesini planlandığı ortaya çıktı. Ancak söz konusu projede görevli danışmanların türün yumurtlama zamanını bilmemesi üzerine bu seferlik papağan yumurtalarının kurtulduğu ve yavruların büyümekte olduğu bilgisi geldi.
Tarım ve Orman Bakanlığı, geçtiğimiz yıl yeşil papağan ithalatını yasakladı. Ancak türün ülke içindeki ticareti devam ediyor. Altı yıldır yürüttüğü vatandaş bilimi projesi Türkiye Papağan Sayımları ile Atlas’ta da zaman zaman yeni bulgularına yer verdiğimiz Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Esra Per, “İnsan eliyle ülkemize getirilen yeşil papağanlar istilacılıkla suçlanırken, türün ülke içinde ticareti devam ediyor ve kaçak olarak kentsel park ve mezarlıklarda doğadan toplanıyorlar” diyor.
Atlas’a yaptığı açıklamada, “Maddi değeri olan ve yaban hayatı kaçakçılığında yeri olan yeşil papağanların popülasyonu, yumurtalara müdahale ile azalmayacaktır” diyen Doç. Dr. Per’e göre, türün ticareti yasaklanmadıkça, kaçakçılık konusunda cezai yaptırımlar artırılmadıkça ve vatandaşlar bilinçlendirilmedikçe popülasyon artmaya devam edecek.
Peki, yeşil papağanlara “istilacı tür” diyebilir miyiz? “Ülkemizdeki her yabancı türün öncelikli statüsü ‘egzotik’tir. Her egzotik tür ‘istilacı’ değildir. Hatta popülasyonların artması da bir egzotik türü istilacı yapmaz. Hem egzotik, hem de doğal yayılış gösteren türler ekolojik, ekonomik ve sosyal etkilerine göre istilacı olabilir. Bu aşamada etki değerlendirmesi yapılır. Yeşil papağanların ekolojik, ekonomik ve sosyal etkilerine dair ilk rastlantısal bulgulara papağan sayımları araştırması ile ulaştık. Ancak türün uluslararası düzeyde TR statüsü egzotikten istilacıya geçirilmedi. Çünkü biz bu bulguları nedenleri ile sorgulamaya ve araştırmaya devam ediyoruz” diye yanıtlıyor Doç. Dr. Per.
Doç. Dr. Per, yeşil papağanların kentsel alanlarda etki düzeylerinin şimdilik düşük olduğunu vurgulamakla birlikte önemli bir de uyarıda bulunuyor: “Yönetim sürecinde doğru yaklaşımlar geliştirilmesi gerekli. Ekolojik, ekonomik ve sosyal etkileri karşılaştırıldığında türün yayılışı bozulmuş ekosistemler olan kentsel alanlar ile sınırlı. Ancak yanlış politikalar türün yayılışını kırsal alanlara kaydırmasına neden olabilir.”
https://www.iha.com.tr/haber-uzmanindan-istilaci-papagan-uyarisi-1066886
ÇEVRE - 05 Haziran 2022 Pazar 13:29
Uzmanından 'istilacı papağan' uyarısı
Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, Türkiye'nin 34 ilinde insan etkisi ile yeşil papağanların popülasyonlarının arttığını belirterek, yeşil papağanların sayısının artması durumunda türün doğallaşacağını ve önceden kumru türünde olduğu bu hayvanların gibi her yerde görüleceğini dile getirdi.
Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, yeşil papağan popülasyonuna ilişkin İHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Egzotik bir türün, etkisinin görülmeye başlamasıyla istilacı tür olarak adlandırıldığını belirten Per, istila sürecinde yönetimlerin 4 aşamalı yaklaşımı olduğunu aktardı.
Per, Türkiye’de ilk kez 1975 yılında doğada papağanların görüldüğünü belirterek, “47 yıllık sürecinde sonunda da papağanlara dair farklı bildirimler gelmeye başladı. Papağanları doğada görmemizin temel sebebi, hayvan ticareti ve yaban hayatı kaçakçılığı. Vatandaşların evcil hayvan dükkanlarından satın aldığı kuşları bazen kazara doğaya kaçırması, bazen de yaban hayatı kaçakçılığı vakaları sırasında kasten doğaya bırakılmaları” dedi.
Yeşil papağanların yarı tropikal tür oldukları için doğada hayatta kalabildiklerini aktaran Doç. Dr. Per, bu türün insanlara bağımlı olmadan doğada yaşadıklarını, yavru yetiştirebildiklerini ve varlıklarını dört mevsim bulundukları yerde sürdürebildiklerini dile getirdi.
“Bu özelliğimizle Avrupa ülkelerinden çok farklı bir durumdayız”
Yeşil papağanların egzotik türler olduğuna dikkati çeken Per, şöyle devam etti:
“Türkiye’de normalde doğada olmaması gereken bir tür. Çünkü doğada evcil ve egzotik türlerin olmaması gerekiyor. Doğal yayılış gösteren türlerin olması gerekiyor. Ancak bu insan etkisi ile girdirilmiş türdür. Yani kendi kendine göç ederek gelmedi. İnsanlar ticaret yoluyla getirdiler bu hayvanı. Göçmen değiller. Kesinlikle uçarak, yani göç ederek gelmediler. 90’lı yıllar ile 2000’li yıllarda sayılarında ciddi bir artış oldu. Rakamsal olarak baktığımızda şu anda Türkiye’de 34 ilde yeşil papağan doğada gözlendi. 10 ilde de popülasyon kurduğunu biliyoruz. Bu oldukça dikkat çekici bir durum. Çünkü dünyanın başka ülkelerinde, özellikle Avrupa başkentlerinde de yeşil papağanlar doğada hayatta kalıyor ve popülasyon kuruyor. Ancak Türkiye’de 34 ilde görülmesi ve 10 ilde popülasyon kurması çok dikkat çekici. Bu özelliğimizle Avrupa ülkelerinden çok farklı bir durumdayız.”
Egzotik bir türün etkisi görülmediğinde istilacı olarak kabul edilemediğini söyleyen Doç. Dr. Per, etkisi görülmeye başladığında istilacı olarak kabul edilip çeşitli yönetim yaklaşımlarının uygulandığını belirtti.
“Kesinlikle doğadan yeşil papağanların toplanmaması, yerinin değiştirilmemesi gerekiyor”
Dört aşamalı yönetim yaklaşımlarından ilkinin türün ülkeye ya da yeni alanlara girişinin engellenmesi olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Per, şunları söyledi:
“Mesela Türkiye bu konuda önemli bir adım attı. 2021 yılında türün ithalatı yasaklandı. Ancak türün ülke içindeki ticareti serbest. Bundan dolayı da şu anda parklarda, mezarlıklardaki yeşil papağanların ticari bir değeri var. Doğadan toplanıp yasadışı bir şekilde ticaret döngüsüne sokuluyor. Bu da bir biyogüvenlik problemi. Dolayısıyla bunun önlenmesi gerekiyor. Birinci aşama bu. Biz bu aşamayı, önleyemezsek daha sonraki aşamalarda başarılı olmamız çok düşük bir ihtimal. İkinci aşamada ilk kayıtlar için vatandaşların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Mesela bazen vatandaşlar, doğada gördükleri yeşil papağanları alıp evlerine götürüyorlar. Ya da onlar da satabiliyor, birine verebiliyor ya da tekrar doğaya bırakabiliyor. Böyle durumlarda Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Müdürlüklerine başvurmak gerekiyor. Kesinlikle doğadan yeşil papağanların toplanmaması, yerinin değiştirilmemesi gerekiyor. Bu iki aşamada başarılı olunduğu zaman üçüncü aşamaya geçiliyor.”
“Üçüncü aşamaya geçip de yuvadan yumurtaların deforme edilmesi ya da bireylerin toplanması gibi çalışmalar başarıya ulaşmıyor”
İstila sürecinin üçüncü aşamasına değinen Per, "Bu ilk iki aşamada başarılı olmadığımız zaman, üçüncü aşamaya geçip de yuvadan yumurtaların deforme edilmesi ya da bireylerin toplanması gibi çalışmalar çok başarıya ulaşmıyor. Yapılabiliyor ama çok başarıya ulaşmıyor. Bu istila sürecinin bir de dördüncü aşaması var. Bu da popülasyonlar artık yönetilemeyecek kadar büyürse bir diğer örnek olarak kumru türünde olduğu gibi tüm Türkiye’de yaygınlaşabiliyor ve yaygınlaştıktan sonra doğallaşmış olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla bu tür artık yönetilemez bir duruma geliyor” diye konuştu.
Mustafa Cenik - Yunus Özkan
Kafes kaçkınının alanı genişliyor
01.03.2022 - 13:48 | Son Güncelleme :
Yeşil papağanların ekonomik etkisine dair ilk bulgu Ankara’da gözlemlendi. Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Esra Per, “Türkiye’de ilk kez papağanların ekili bir alanda ayçiçeği ile beslendiği tespit edildi” dedi.
Ankara’nın çeşitli yerlerinde görülen yeşil papağanların ‘istilacı tür’ olması dikkat çekerken, Türkiye’de papağanlar üzerine bilimsel araştırmalarıyla tanınan ve ‘Türkiye Papağan Sayımları’ adlı vatandaş bilimi projesini yürüten Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, Hürriyet Ankara’ya papağanlarla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Yeşil papağanların, 2021’in sonbahar mevsiminde Ankara Üniversitesi Gümüşdere Kampüsü’ndeki ayçiçeği ekili alandan beslendiklerinin tespit edildiğini anlatan Doç. Dr. Per, şunları söyledi:
PAPAĞANLARI SIK SIK GÖRÜYORUZ
“Yeşil papağan, ülkemizde doğada ilk kez 1975’te Çankaya’da kafes kaçkını olarak gözlendi. 1980’li yıllarda birkaç kafes kaçkını gözleminin ardından 1990’lı yıllarda yeşil papağanların Ankara’da doğada popülasyonlar kurduğunu öğrendik. Günümüzde ise Anıtkabir, üniversite kampüsleri ve kamu kurumlarına ait yerleşkelerde yeşil papağanları sık sık görüyoruz. Her geçen yıl Ankara’daki yayılış alanlarını genişletiyorlar. Ayrıca parklarda evlerin çevresindeki ağaçlardan beslenirken de gözlenebiliyorlar. Çığlığı andıran sesleri ve etkileyici görünümleri ile akıllarda kalıyorlar.
OLUMSUZ ETKİLERİ İÇİN İZLENMELİ
Papağanlar dünyadaki en karizmatik egzotik kuşlardandır, sonradan yerleştikleri ülkelerde halk üzerinde pozitif bir etkisi vardır ancak olumsuz etkileri de olabildiği için izlenmesi gerekiyor. Bunu yaparken de halka doğru mesajlar vermek gerekiyor. Son birkaç yıldır Türkiye’de vatandaşlar doğada üreyen popülasyonlar kurmuş olan yeşil ve İskender papağanını görünce tanımaya başladı, ancak ülkemizde başka papağan türleri de var. Bugüne kadar doğada 17 papağan türü gözlendi, ancak çoğu hayatta kalamıyor.
UÇARAK GELMİŞ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
Doğada gördüğümüz papağanların göçmen olduğuna dair yanlış bir kanı var. Bu canlılar ne doğal yayılış gösterdikleri ülkelerde ne de sonradan yerleştikleri ülkelerde göçmen değildir. Yeşil papağan, doğal yayılış gösterdiği bölgelerde yerli bir türdür ve ekolojisinde göç etme davranışı yoktur, İskender papağanı ise doğal yayılış gösterdiği bölgelerde dar bir alanda hareketlilik gösterebiliyor, ancak bu durum mevsimsel bir göç davranışı değil, dolayısıyla her iki türün de bölgelerinden Türkiye’ye uçarak gelmiş olması mümkün değil.
SAYISINDAKİ ARTIŞ İSTİLACI YAPMIYOR
Egzotik bir türün kendiliğinden veya insan etkisiyle bir ülkeye girdirilmesi onu istilacı yapmıyor, hatta birey sayısındaki artış da istilacı yapmıyor. Çevreye olan etkilerini dikkate almak gerekiyor. Yeşil papağanların popülasyonlarının artması onları istilacı yapmadı. Olumsuz ekolojik, ekonomik ve sosyal etkileri görülmeye başlandıktan sonra istilacı statüsü kazandılar. Ancak yeşil papağanlar kentsel alanlarda yaşadığı için bu etkiler günümüzde düşük düzeyde görülmektedir.
İLK KEZ ETKİSİ ANKARA’DA GÖRÜLDÜ
Türkiye’de yeşil papağanın ekolojik ve sosyal etkisini bir süredir görüyoruz, ekonomik etkiye dair ilk bulguya Sibel Bostancıoğlu’nun Ankara Üniversitesi Gümüşdere Kampüsü’ndeki gözlemi ile ulaştık. Türkiye’de ilk kez papağanların ekili bir alanda ayçiçeği ile beslendiği tespit edildi. Üniversite kampüsünde deneme tarlalarındaki ekinler ile beslenmesi kimseyi rahatsız etmezken eğer gelecekte yayılış alanlarını kırsal alanlara doğru genişletirler ise vatandaşların ekin tarlalarına ve meyve bahçelerine dadanmaları istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkacaktır.”
DOĞADAN TOPLANMASI BİYOGÜVENLİK SORUNUDUR
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geçen yıl yeşil papağanın uluslararası ithalatını yasaklayarak en önemli adımı attığını kaydeden Doç. Dr. Esra Per, “Daha önceki yıllarda ithal edilen bireylerin ülke içinde yasal ticareti birkaç yıl daha devam edecektir. Yeşil papağanların park ve mezarlıklarda yasa dışı biçimde doğadan toplandığını ve yeniden ticaret döngüsüne girdirilebildiği de biliniyor, bütün bunlar biyogüvenlik sorunudur. İthalat yasağının uygulamada başarılı olabilmesi için yasa dışı ticaret sorununun aşılması gerekiyor. Bir de ülke içindeki yasal ticaretinin kaç yıl daha devam edeceği bilinmiyor. Bu durumda ithalat yasağından sonraki süreci izlemek çok önemli” uyarısı da yaptı.
https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/ankara/kafes-kackininin-alani-genisliyor-42013641
Ankara’nın çeşitli yerlerinde görülen yeşil papağanların ‘istilacı tür’ olması dikkat çekerken, Türkiye’de papağanlar üzerine bilimsel araştırmalarıyla tanınan ve ‘Türkiye Papağan Sayımları’ adlı vatandaş bilimi projesini yürüten Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, Hürriyet Ankara’ya papağanlarla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Yeşil papağanların, 2021’in sonbahar mevsiminde Ankara Üniversitesi Gümüşdere Kampüsü’ndeki ayçiçeği ekili alandan beslendiklerinin tespit edildiğini anlatan Doç. Dr. Per, şunları söyledi:
PAPAĞANLARI SIK SIK GÖRÜYORUZ
“Yeşil papağan, ülkemizde doğada ilk kez 1975’te Çankaya’da kafes kaçkını olarak gözlendi. 1980’li yıllarda birkaç kafes kaçkını gözleminin ardından 1990’lı yıllarda yeşil papağanların Ankara’da doğada popülasyonlar kurduğunu öğrendik. Günümüzde ise Anıtkabir, üniversite kampüsleri ve kamu kurumlarına ait yerleşkelerde yeşil papağanları sık sık görüyoruz. Her geçen yıl Ankara’daki yayılış alanlarını genişletiyorlar. Ayrıca parklarda evlerin çevresindeki ağaçlardan beslenirken de gözlenebiliyorlar. Çığlığı andıran sesleri ve etkileyici görünümleri ile akıllarda kalıyorlar.
OLUMSUZ ETKİLERİ İÇİN İZLENMELİ
Papağanlar dünyadaki en karizmatik egzotik kuşlardandır, sonradan yerleştikleri ülkelerde halk üzerinde pozitif bir etkisi vardır ancak olumsuz etkileri de olabildiği için izlenmesi gerekiyor. Bunu yaparken de halka doğru mesajlar vermek gerekiyor. Son birkaç yıldır Türkiye’de vatandaşlar doğada üreyen popülasyonlar kurmuş olan yeşil ve İskender papağanını görünce tanımaya başladı, ancak ülkemizde başka papağan türleri de var. Bugüne kadar doğada 17 papağan türü gözlendi, ancak çoğu hayatta kalamıyor.
UÇARAK GELMİŞ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
Doğada gördüğümüz papağanların göçmen olduğuna dair yanlış bir kanı var. Bu canlılar ne doğal yayılış gösterdikleri ülkelerde ne de sonradan yerleştikleri ülkelerde göçmen değildir. Yeşil papağan, doğal yayılış gösterdiği bölgelerde yerli bir türdür ve ekolojisinde göç etme davranışı yoktur, İskender papağanı ise doğal yayılış gösterdiği bölgelerde dar bir alanda hareketlilik gösterebiliyor, ancak bu durum mevsimsel bir göç davranışı değil, dolayısıyla her iki türün de bölgelerinden Türkiye’ye uçarak gelmiş olması mümkün değil.
SAYISINDAKİ ARTIŞ İSTİLACI YAPMIYOR
Egzotik bir türün kendiliğinden veya insan etkisiyle bir ülkeye girdirilmesi onu istilacı yapmıyor, hatta birey sayısındaki artış da istilacı yapmıyor. Çevreye olan etkilerini dikkate almak gerekiyor. Yeşil papağanların popülasyonlarının artması onları istilacı yapmadı. Olumsuz ekolojik, ekonomik ve sosyal etkileri görülmeye başlandıktan sonra istilacı statüsü kazandılar. Ancak yeşil papağanlar kentsel alanlarda yaşadığı için bu etkiler günümüzde düşük düzeyde görülmektedir.
İLK KEZ ETKİSİ ANKARA’DA GÖRÜLDÜ
Türkiye’de yeşil papağanın ekolojik ve sosyal etkisini bir süredir görüyoruz, ekonomik etkiye dair ilk bulguya Sibel Bostancıoğlu’nun Ankara Üniversitesi Gümüşdere Kampüsü’ndeki gözlemi ile ulaştık. Türkiye’de ilk kez papağanların ekili bir alanda ayçiçeği ile beslendiği tespit edildi. Üniversite kampüsünde deneme tarlalarındaki ekinler ile beslenmesi kimseyi rahatsız etmezken eğer gelecekte yayılış alanlarını kırsal alanlara doğru genişletirler ise vatandaşların ekin tarlalarına ve meyve bahçelerine dadanmaları istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkacaktır.”
DOĞADAN TOPLANMASI BİYOGÜVENLİK SORUNUDUR
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geçen yıl yeşil papağanın uluslararası ithalatını yasaklayarak en önemli adımı attığını kaydeden Doç. Dr. Esra Per, “Daha önceki yıllarda ithal edilen bireylerin ülke içinde yasal ticareti birkaç yıl daha devam edecektir. Yeşil papağanların park ve mezarlıklarda yasa dışı biçimde doğadan toplandığını ve yeniden ticaret döngüsüne girdirilebildiği de biliniyor, bütün bunlar biyogüvenlik sorunudur. İthalat yasağının uygulamada başarılı olabilmesi için yasa dışı ticaret sorununun aşılması gerekiyor. Bir de ülke içindeki yasal ticaretinin kaç yıl daha devam edeceği bilinmiyor. Bu durumda ithalat yasağından sonraki süreci izlemek çok önemli” uyarısı da yaptı.
https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/ankara/kafes-kackininin-alani-genisliyor-42013641
İstanbul'un yuvasız kuşları: Papağanlar
'Kendi yuvasını yapamayan' nadir kuş türlerinden olan papağanlar, bulundukları bölgelerin yerli türleri ile yuva rekabetine giriyor. İstanbul'da da ağaçlı bölgeleri mesken tutan ve haklarında çok sayıda efsane bulunan papağanları işin uzmanına sorduk. Papağanlar İstanbul'a nasıl ve ne zaman geldi? İddia edildiği gibi istilacı bir tür mü? Onların varlığı iklim krizinin bir göstergesi mi? İşte papağan dosyası...
Rengarenk tüyleri ve insan sesi taklidi yapmalarıyla ünlü Papağanlar son yıllarda 'istilacı' damgasıyla ile karşı karşıya.
İstanbul’da özellikle Yıldız Parkı, Emirgan Korusu, Fenerbahçe Parkı, Validebağ Korusu, Gülhane Parkı, Florya Atatürk Ormanı, Edirnekapı Şehitliği gibi yerlerde görülen papağanlar sürekli tartışma konusu oluyor.
Son olarak İskender papağanları, ekolojiyi tehdit ettikleri iddiasıyla gündeme geldi. Papağanların, sincap ve kuşların yuvalarını istila etmeleri ve o türlerin azalmasına neden olmaları suçlanmalarını yorumlayan Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Doğada yeşil rengiyle gördüğümüz papağanların, insanın elinde kafeslerde yetiştirilmiş mavi, sarı ve beyaz renklerde mutasyonları da olabiliyor. Ancak evcil hayvan dükkanlarında satılan papağanların hepsi kafeslerde yetiştirilmiyor bazı bireyler doğadan toplanarak kafeslere alınıyor.
"YUVA YAPAMAYAN NADİR KUŞLARDAN"
Papağanların, çengel şeklindeki gagaları ile ceviz dahi kırabilirken yuva yapamadıklarına dikkat çeken Per, "Bu nedenle yerli türler ile ağaç kovuklarında yuva rekabeti yapıyorlar. Avrupa'da bazı ülkelerde alaca ağaçkakan, sıvacı ve noktül yarasası ile yeşil papağanın yuva rekabetine girdiği ispatlandı. Bizde buna dair bir gözlem ve kanıt yok. Dolayısıyla kentsel parklarda artık alaca ağaçkakan/sıvacı görmememizi ya da daha az görmemizi yeşil papağana ve İskender papağanına bağlayamayız" diye konuştu.
"Türkiye'de insanlar, doğada üreyen popülasyonlar kurmuş olan yeşil ve İskender papağanını görünce tanımaya başladı, ancak ülkemizde başka papağan türleri de var, bugüne kadar doğada 17 papağan türü gözlendi, ancak çoğu hayatta kalamıyor."
DOÇ. DR. ESRA PER"TÜRKİYE'DE HENÜZ İSPATLANMADI"
Ekosistemlerin karmaşık ilişkiler ağından oluştuğunu hatırlatan Per şunları kaydetti:
"Bu konuda yorum yapabilmek için o bölgede düzenli gözlem yapmak ve veri toplamak gerekiyor. Başka ülkelerde olduğu için 'Bizde de böyle bir durum var' diyemeyiz. Şimdilik bu konuda en dikkat çekici durum İskender Papağanı ve yeşil papağanın sincaplar ile yuva rekabeti yapması, kargalara karşı alan savunması yapması, sürü halinde uçarken martılar ve şahin ile etkileşimde olması, yine kendi gibi egzotik bir tür olan ‘çiğdeci’ ile yuva yeri rekabeti yapmasıdır. Sonradan yerleştikleri bölgelerde yeşil papağanları avlayabilen az sayıda tür var. Londra'da gökdoğanlar, yeşil papağan avlıyor. Türkiye'de benzer gözlemler olsa da bugüne kadar görüntüleyebilen olmadı..."
"Türkiye’de yeşil papağanın ekolojik ve sosyal etkisini bir süredir görüyoruz, ekonomik etkiye dair ilk bulguya Sibel Bostancıoğlu’nun Ankara Üniversitesi Gümüşdere Kampüsü'ndeki gözlemi ile ulaştık. Türkiye’de ilk kez papağanların ekili bir alanda ayçiçeği ile beslendiği tespit edildi. Yeşil papağanın özellikle İzmir'de kentsel alandan kırsal alana doğru yayılma riski var. Üniversite kampüsünde deneme tarlalarındaki ekinler ile beslenmesi kimseyi rahatsız etmezken gelecekte sürüler halinde vatandaşların ekin tarlalarına dadanması istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkacaktır."
"KUMRU DA YERLİ TÜR DEĞİL"
Doğadaki papağanların nüfusunun, insan nüfusu ile paralellik gösterdiğini belirten Doç. Dr. Per "Aslında kumru da bizim türümüz değil. 16'ncı yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu bu türü Anadolu ve Balkanlar'a Hindistan'dan getirmiş. Kumru her geçen yıl kentsel alanlarda yayılış alanını genişletmiş ve günümüzde kumruları Türkiye'nin her yerinde görebiliyoruz. Geçmişte kumrular günümüzde ise papağanlar ülkemizde kentsel alanlarda yayılışını genişletiyor. Aslında yeni bir türün bir bölgeye girmesi hiç kolay değil. Oranın yerli türleri direnç göstermekte, ancak bu direnç kentsel alanlarda düşük düzeydedir. Kentsel alanlarda insan nüfusu arttıkça papağanların kasti ve kazara doğaya bırakılma riski de artıyor. Durum böyle olunca yeşil papağanlar üç büyük şehirde neredeyse her yerde karşımıza çıkıyor ve bugüne kadar toplam 33 ilde doğada görüldü" dedi.
EGZOTİK TÜRLERE İTHALAT YASAĞI
Türkiye'de egzotik kuşlara dair ilk ithalat yasağının bu yıl içerisinde getirildiğini belirten Per şu tespitlerde bulundu:
"Tarım ve Orman Bakanlığı yeşil papağanın uluslararası ithalatını yasaklayarak en önemli adımı attı. Bununla birlikte daha önceki yıllarda ithal edilen bireylerin ülke içinde yasal ticareti birkaç yıl daha devam edecektir, ayrıca geçmiş yıllarda ülkeye yasa dışı biçimde kökeni belirsiz papağanların sokulmaya çalışıldığını biliyoruz"
“BİYOGÜVENLİK SORUNU”
"Yeşil papağanların park ve mezarlıklarda yasadışı biçimde doğadan toplandığını ve yeniden ticaret döngüsüne sokulabildiği de biliniyor ve bütün bunlar biyogüvenlik sorunudur. İthalat yasağının uygulamada başarılı olabilmesi için yasa dışı ticaret sorunun aşılması gerekiyor. Bu durumda yasaktan sonraki süreci izlemek çok önemli. Egzotik türlerin sonradan yerleştikleri ülkelerdeki ekolojik, ekonomik ve sosyal etkisine bakarak bir değerlendirme yapılabiliyor. Bu kapsamda hem İskender papağanının hem de yeşil papağanın etkilerini düşük seviyede görmeye başladık"
“YENİ STRATEJİLERE İHTİYAÇ VAR”
"Türkiye’de egzotik papağanlar ile ilgili yeni stratejiler geliştirilmelidir. Yabani kuşların uluslararası ticareti bazı hastalıkların yayılmasına neden olabilmektedir, bu nedenle yasa dışı ticaretin önlenmesi bir gerekliliktir. Yasa dışı papağan ticaretinin neden olduğu sorunlar ile mücadele ederken halkın bu türlere olan farkındalığının artırılması gerekmektedir."
Papağanların toplu olarak ilk kez 1997 yılında Atatürk Havalimanı Gümrüğü’nde kafeslerin kazara açılmasıyla doğaya salındıkları biliniyor. O tarihte İstanbul semalarına uçan papağan sayısı ise 180.
EFSANELER.... PAPAĞANLAR TÜRKİYE'YE NASIL GELDİ?
Papağanlarla ilgili çok sayıda efsane de var. Kimi 1980’li yılları kimi ise 1950'leri işaret ediyor. Papağanlarla ilgili en çok telaffuz edilen iddia ise onların 1990'larda, Atatürk Havalimanı'nın kargo bölümünden kaçtıkları. Bir başka iddia ise yine aynı yıllarda onları taşıyan kamyonun devrildiği ve böylece İstanbul semalarına dağıldıkları. Bir başka ‘efsane’ ise onların iklim krizine bağlı göç ettikleri.
Uzmanlara göre; papağanların Türkiye'deki varlığı bilinenden daha eski olabilir. İpek Yolu ticareti ile yüzlerce yıl doğudan batıya taşınmış olan hatta adını Büyük İskender'den almış olan İskender papağanı çizimlerinin eski mozaiklerde dahi görülüyor.
"PAPAĞANLAR GÖÇMEN DEĞİLDİR"
Bu iddiaları da yorumlayan Per, "Türkiye'de doğada gördüğümüz papağanların göçmen olduğuna dair yanlış bir kanı var. Bu canlılar ne doğal yayılış gösterdikleri ülkelerde ne de sonradan yerleştikleri ülkelerde göçmendir. Son yıllarda büyük şehirlerde karşımıza çıkan yeşil papağan ve İskender Papağanı yoğun olarak Hindistan ve Pakistan'da doğal yayılış göstermektedir, ayrıca yeşil Papağan Orta Afrika'da da yayılış göstermektedir" dedi ve ekledi:
"Yeşil papağan doğal yayılış gösterdiği bölgelerde yerli bir türdür ve ekolojisinde göç etme davranışı yoktur, İskender papağanı ise doğal yayılış gösterdiği bölgelerde dar bir alanda hareketlilik gösterebiliyor ancak bu durum mevsimsel bir göç davranışı değil dolayısıyla her iki türün de doğal yarış gösterdiği bölgelerden Türkiye’ye uçarak gelmiş olması mümkün değil. Belki ilk başta vatandaşların aklına iklim değişikliği gelebilir, ancak iklim değişikliği de papağanların Türkiye’ye ilk girişinde etkili olmadı."
"Her egzotik tür istilacı değildir. Bir türün sayısının artması onu istilacı yapmıyor ekolojik, ekonomik ve sosyal etkisine göre istilacı olarak değerlendiriliyor. Türün egzotik kökenli olması da istilacı kabul edilmesi için yeterli değil, yerli bir tür de etkilerine göre istilacı olabiliyor.Türkiye’de papağanlar dışında doğada karşımıza çıkan en dikkat çekici egzotik türler; su maymunu (koypu), kırmızı yanaklı su kaplumbağası, İsrail sazanı, balon balığı ve aslan balığıdır. Bu türlerin hepsinin yeni ülkelere girmesinde en temel faktörün doğrudan ve dolaylı olarak insan etkisi olduğunu görüyoruz."
DOÇ. DR. ESRA PERSEBEBİ HAYVAN TİCARETİ
Egzotik papağanları, doğada görmemizin nedeni olarak yasa dışı 'hayvan ticareti'ni gösteren Per, onlarla ilgili efsaneler için ise şu tespitlerde bulundu:
"Bu türleri Türkiye'de büyük şehirlerde ve bazı Avrupa başkentlerinde de görmemizin tek nedeni hayvan ticaretidir. Ticaret için getirilen bireyler kazara evcil hayvan dükkânları ve evlerden kaçabilmektedir ancak Türkiye’de yasa dışı ticaret vakaları da söz konusudur. Kaçakçılık yapan bazı kişilerin yakalanmamak için kuşların kafeslerini açtığına ve bu bireylerin de doğada görüldüğüne dair bildirimler var bu da İstanbul'daki binlerce sürülük yeşil papağan ve İskender papağanlarının neden görüldüğünü daha iyi açıklıyor."
DOĞAYA NASIL UYUM SAĞLIYORLAR?
Yeşil papağan ve İskender papağanının doğaya uyum sağlamalarında birden fazla faktörün etkili olduğunu belirten Per, "Öncelikle her iki tür de yarı tropikal ve soğuk iklimlere dayanıklı. Mesela tam tropikal olan muhabbet kuşları da kafes kaçkını olarak sık sık ülkemizde görülüyor ancak iklimsel zorluklar ve avcı türler sebebiyle gözden kayboluyor. Yeşil papağan ve İskender papağanı ise daha dayanıklı, kavgacı ve onları avlayabilen az sayıda tür var. Bir de kentsel alanlar eskiye göre daha ılıman, insan etkisi, iklim değişikliği ve küresel ısınma ile büyük şehirlerde kışlar eskisi kadar sert geçmiyor, yine şehirlerdeki park ve bahçelerde egzotik ve yerli ağaçların meyveleri ya da tohumları dört mevsim papağanlara besin sunuyor. Papağanların sokaklara bırakılan köpek mamaları ile beslendiklerine dair bir bulgu yok, kendi doğalarına uygun olarak ağaçlarda besleniyorlar. Papağanlar dayanıklı olunca, besin de bulunca ortama uyum sağlıyor, hayatta kalmayı başardıktan sonra da neslini devam ettiriyor. Böylece hem sayıları artıyor hem de yayılış alanları genişliyor" diye konuştu.
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/istanbulun-yuvasiz-kuslari-papaganlar-41966107
eBird 2002 yılında, kuşçuların bilgi ve tecrübelerini bir araya toplamak ve toplanan birikimi sivil toplumun kullanımına açarak bilim, doğa koruma ve eğitimde veri odaklı yaklaşımlara destek olmak misyonuyla kuruldu. Son 19 yılda eBird, dünya çapında yüzlerce ortağı, binlerce gönüllüsü ve yüz binlerce kullanıcısı ile küresel çapta işbirliği yapmakta olan bir topluluk haline geldi.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per, Türkiye’de Doğa Bilimlerinde Vatandaş Bilimi temelli en güçlü aracın eKuşBank (eBird) olduğunu belirtiyor. “Kuşlar yediden yetmişe herkesin ilgisini çekiyor. Vatandaşlar hem türleri tanımak hem de seslerini öğrenmek istiyor. eKuşBank ile vatandaşlar gözlem kayıtlarını sisteme kolayca girme imkanı buluyor, istedikleri türlerin Türkiye ve dünya dağılımlarını veri tabanının harita alt yapısını kullanarak öğrenebiliyorlar. Bu da vatandaşların sürece aktif katılımını sağlıyor. Özellikle Covid 19 sürecinde kentsel alanlardaki yaygın türler daha da dikkat çekmeye başladı. Büyük şehirlerde park ve bahçelerdeki papağanlar çarpıcı renkleri ve sesleri ile karizmatik bulunuyor. İnsan etkisi ile doğada karşımıza çıkan egzotik papağanlara dair veri akışı ve bilgi düzeyi vatandaşların değerli katkılarıyla her geçen yıl artıyor ve çeşitleniyor. Türkiye Papağan Sayımları ile vatandaşlar İstilacı Yabancı Tür (İYT) ve yerli tür kavramlarını öğreniyor, egzotik türleri izliyor ve bilimsel bir araştırmaya toplumsal katılım fırsatı buluyor. Bunun yanı sıra habitat parçalanması, habitat kaybı ve iklim değişikliği kuşları doğrudan etkiliyor ve bu etkiler eKuşBank veri tabanı ile izlenebiliyor.”
“2004 yılında Kuşları Korumak için Vatandaş Bilimi sloganıyla gönüllülerin kullanımına sunduğumuz eKuşBank büyük bir gönüllü ağının değerli katkıları ile bugünlere gelmiştir. Günümüzde üniversiteler, bağımsız araştırmacılar, gönüllü kuruluşlar ve karar verici kurumlar eKuşBank’ın veri alt yapısından etkin ve yaygın biçimde yararlanmaktadır. Bu bağlamda eKuşBank’ın veri sayısı, kalitesi ve doğa korumaya olan katkısı her geçen yıl artmaktadır.” – Doç. Dr. Esra Per, Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi
Toplumda kuş türleri hakkında farkındalık
Bu anket Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Esra Per tarafından "Ornitolojik Çalışma ve İzleme" dersi için oluşturulmuştur. Dersi alan öğrenciler bu anketi çevrelerindeki kişiler ile yapacak ve toplumda kuş türlerine olan farkındalık üzerine başlangıç düzeyinde bir değerlendirme yapılacaktır. Not: Bu anketi katkı sağlamak isteyen herkes doldurabilir.
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin düzenlemiş olduğu Doğada Bilim Doğada Sanat Akademisi'nin 19. Webinar'ında Su Kuşu Gözlemciliği'ni anlattım.
https://www.youtube.com/watch?v=jQ23yIxwPp8
https://www.sabah.com.tr/yasam/2021/07/04/5-bin-egzotik-misafir-icin-uyari-dogaya-salinmamali
Türkiye'de görülen papağanların anavatanlarının Afrika ve Güney Asya olmasına rağmen, günümüzde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün edebi istirahatgahı Anıtkabir'de, Ayasofya'nın ulu çınarlarında, bazen Milli Saraylar'ın manolyalarında karşımıza çıkabiliyor. Türkiye'de geçmişte sadece İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya'da görülen papağanlara kafes kaçkını 16 tür daha eklenerek sayıları 5 bin üzerine çıktı. Türkiye'deki yaşam alanları şehir merkezleri ile sınırlı olduğu için şimdilik ekonomik bir etkileri olmasa da akşam saatlerinde yüzlercesinin ağaçlara tünemeleri ve koro haline ses çıkarmaları insanları negatif etkilediğine dikkat çeken Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Doç. Dr. Esra Per, "Üreme popülasyonu kurmuş türlerin ülkedeki yayılış alanını daha da genişletmemesi için ticareti yasaklanmalıdır." uyarısında bulundu.
Türkiye'ye uzun yıllar kafes kuşu olarak getirilen papağanlardan "Yeşil" ve "İskender" türleri artık doğada sıklıkla karşımıza çıkıyor. İnsan etkisiyle kasti ya da kazara doğaya bırakılan papağanlardan yarı tropikal özellikte ve dayanıklı olan İskender ve yeşil papağanı doğada ürüyerek çoğalabiliyor. Her ne kadar Türkiye'nin üç büyük şehri İstanbul, İzmir ve Ankara'da yaygın olarak görülüyor olsalar da yeşil papağan bugüne kadar 31 ilde, İskender papağanı da 19 ilde tespit edildi. Bunların yanına bir de kafes kaçkını 16 tür daha eklenince Türkiye'deki papağan sayısı 5 bin üzerine çıkmış oldu. Türkiye'de 40 yılı aşkın süredir yaşamlarını sürdüren papağanlar özellikle İstanbul'un Gülhane Parkı, Yıldız Parkı, Validebağ Korusu, Florya Atatürk Parkı, üniversite kampüsleri, Ankara'da Anıtkabir, Kurtuluş Parkı, İzmir'de Bornova'da gruplar halinde görülüyor.
TÜRKİYE'YE "YEŞİL" VE "İSKENDER" TÜRLERİ YAYGIN
Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Doç. Dr. Esra Per, Türkiye'de görülen papağanların son durumu hakkında SABAH'a önemli açıklamalarda bulundu. Papağanlar doğal olarak tropikal bölgelerde yayılış gösteriyor. Ancak birçok Avrupa şehrinde ve 40 yılı aşkın süredir Türkiye'de, özellikle büyük kentlerin merkezlerinde de karşımıza çıktığına değinen Doç. Dr. Per, "Papağan sayımları gösteriyor ki, iki papağan türü Yeşil papağan ve İskender papağanı insan etkisiyle ülkemizde yayılıp doğada üreme popülasyonu kurmuş durumda. Yabancı türlerin yerli türler üzerinde olumsuz etkileri olabildiği için papağanların doğada üremeleri aslında istenmeyen bir durum" dedi.
NESLİ TÜKENMEKTE OLAN "LORD DERBY" İSTANBUL'DA ORTAYA ÇIKTI
Türkiye'de İskender ve yeşil papağan türleri dışında bir de kafes kaçkını 16 tür papağan tespit edildiğini söyleyen Doç.Dr. Per, şunları kaydetti: "Sultan papağanı gibi tam tropikal özellik gösteren türlerin doğada üreyen popülasyonlar kurması beklenmiyor. Ancak bazı dayanıklı türlerin gelecekte üreyen popülasyonlar kurma potansiyeli var. Güney Amerika'ya özgü olan ve ABD ile İspanya'da istilacı olduğu bilinen Keşiş papağanı bir çift olarak 2020'de İstanbul'da görüntülendi. Erikbaş papağan Hindistan'da yerli bir türdür ve bazen tarım zararlısı olabilmektedir. Yeşil papağana morfolojik olarak çok benzeyen bu tür Ankara ve İstanbul'da görüntülendi. Vatandaşlar bazen yeşil papağan ve İskender papağanı türlerini morfolojik benzerlikleri nedeniyle birbirine karıştırıyordu. Nesli tehlike altında bir tür olan Lord Derby papağanı Hindistan, Çin ve Tibet'te doğal yayılış göstermektedir Ağaç kesimi ve hayvan ticareti nedeniyle popülasyonu azalmıştır. Türkiye'de nadiren ticareti yapılan bu tür bir yıldır İstanbul Beylikdüzü'nde görüntüleniyor."
PAPAĞANLAR DİĞER HAYVANLAR İLE ETKİLEŞİM HALİNDE
İstilacı yabancı türlerin ekolojik, ekonomik ve sosyal etkilerin olabileceğini belirten Per, "Yeşil ve İskender papağanının gagası yuva yapmaya uygun olmadığı için ağaç kovuklarını yuva yeri olarak kullanıyor. Yerli türler ile yuva yeri için rekabet edebiliyor. Yeşil papağanlar ülkemizde özellikle; sincap, leş kargası, küçük karga, şahin ve gümüş martı ile etkileşim halinde. Avrupa'da yeşil papağanların gökdoğanlara av olduğu bilinmekte, ancak şimdilik Türkiye'den böyle bir av-avcı ilişkisine dair kaydın" olmadığını dile getirdi.
YÜZLERCE PAPAĞANIN ÇIĞLIKLARI RAHATSIZ EDEBİLİYOR
Egzotik papağanların ekonomik etkisi ekili alanlar ve meyve bahçelerine verdikleri zarar ile ölçüldüğünü söyleyen Per, şunları kaydetti: "Türkiye'deki yayılış alanları kentsel alanlar ile sınırlı olduğu için şimdilik ekonomik bir etkileri yok. Sosyo ekonomik olarak da taşıdıkları parazit ve patojenler ile halk sağlığı ve çıkardıkları sesler ile insan refahı üzerine etkileri olabiliyor. Ülkemizde şimdilik halk sağlığı üzerine olumsuz etkileri olmazken özellikle İstanbul'da akşam saatlerinde yüzlerce birey halinde ağaçlara tünemeleri ve koro haline ses çıkarmaları negatif bir etki olarak algılanabiliyor."
"YEŞİL" VE "İSKENDER" TİCARETİ YASAKLANMALI
Egzotik papağanlar Türkiye'nin doğal türü olmadığının altını çizen Per, "Kasıtlı ya da kazara doğaya bırakılmalarını önlemek için halkı bilinçlendirmek ve yabancı türler hakkında farkındalığı arttırmak gereklidir. Türkiye'de doğada karşımıza çıkan egzotik papağanlar ile ilgili yeni stratejiler geliştirilmelidir. Üreme popülasyonu kurmuş türlerin ülkedeki yayılış alanını daha da genişletmemesi için ticareti yasaklanmalıdır" dedi.
https://www.ariokullari.k12.tr/haberler/doc-dr-esra-per-ile-one-bird-one-world-kampanyasina-yonelik-cevrim-ici-soyleside-bir-araya-geldik/
Doç. Dr. Esra Per ile “One Bird, One World” Kampanyasına Yönelik Çevrim İçi Söyleşide Bir Araya Geldik
“Eko Okullar” ve “Çevrenin Genç Muhabirleri” programları kapsamında 8. sınıf öğrencilerimiz tarafından yürütülen “One Bird, One World” adlı kampanyaya yönelik olarak kuş türleri ile ilgili önemli araştırmalara imza atan Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Per’i, 6. sınıf öğrencilerimiz ile 4 Mart 2021 tarihinde çevrim içi söyleşide bir araya getirdik.
Doğayı ve yaban yaşamını koruma konusunda farkındalık oluşturmak, kuşlara ve tüm doğaya destek vermek amacıyla kampanyayı yürüten öğrencilerimiz; hem “3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü”nü kutladılar hem de kuşlar ile ilgili merak ettikleri sorulara konuk akademisyenden yanıt alma olanağı buldular.
Etkileşimli söyleşide Per; kuşların ekosistem için öneminden küresel ısınma ve değişen ekosistemle beraber kuşların sayısı azalmasına, büyük şehirlerde kuşlar için en büyük tehlikelerden kuşları korumaya yönelik doğru bilinen yanlışlara kadar pek çok konuda öğrencilerimizi bilgilendirdi.
Öğrencilerimizle bilgi dolu bir söyleşi gerçekleştiren Esra Per için hazırlanan teşekkür belgesi ve TEMA Vakfına değerli akademisyen adına okulumuz tarafından yapılan fidan bağışının belgesi, söyleşinin sonunda paylaşıldı.
Bizler de katılımı ve öğrencilerimizle doğayı ve yaban hayatını korumaya yönelik paylaşımları için Doç. Dr. Esra Per’e teşekkür ederiz.
We Have Had an Online Discussion With Academician Esra Per about the Campaign Titled “One Bird, One World”
Gazi University Faculty of Science Biology Department Lecturer Assoc. Dr. Esra Per came together with our 6th grade students in an interview titled “One Bird, One World” Campaign on March 4th, 2021.
Beş yıldır devam eden Türkiye Papağan Sayımları adlı Vatandaş Bilimi araştırmasına gelen bildirimler ile 2020 yılında popülasyonlarınının 5.000 bireyi aştığı tespit edildi. Sayımlar hakkında bilgi ve dikkat çekici tür fotoğrafları Atlas Dergisi işbirliğinde sürekli güncellenen bir sayfa ile vatandaşlar ile buluşuyor. Siz de doğada karşınıza çıkan papağanları bize bildirebilirsiz.
https://www.atlasdergisi.com/kesfet/5000-papagan-aramizda.html
T. C. Gençlik ve Spor Bakanlığı
#SenSorOYanıtlasın #Esra Per #Şehrin Kuşları Bu hafta değerli konuğumuz Esra Per ile ''Şehrin Kuşları'' konulu keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. https://www.youtube.com/watch?v=UNmRi94Ivto
Program İçeriğine Dair Konu Başlıkları
1. Doç. Dr. Esra Per kimdir?
2. Evcil hayvan dükkanlarında satılan papağanların öyküsü nedir ?
3. Parklarda, yeşil alanlarda ya da doğada gördüğümüz papağanlar Türkiye’ye
nasıl geldiler?
4. Türkiye Papağan Sayımları Projesi nedir?
5. Yabancı türler yerel ekosistemler için bir tehdit unsuru mu?
6. Ankara’da yeşil papağanlarla nerede karşılaşabiliriz?
7. Sıradan insanlar doğayı korumak için ne yapmalı (ya da ne yapmamalı)?
8. Doğa gözlemi yapmak niçin önemlidir? Doğa gözlemi yapmak isteyen
bireyler nereden başlamalı?
9. Çalışmalarınızdan nasıl haberdar olabiliriz?
Editör: Abdullah Akkoyunlu
Yönetmen: Mehmet Daldal
Montaj: Murat Duran
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin düzenlemiş olduğu Doğada Bilim Doğada Sanat Akademisi'nin 23. Webinar'ında Su Kuşu Gözlemciliği'ni anlattım.
https://www.youtube.com/watch?v=ONHYV1XCgGM&t=3162s
EvcilXYaban ekibini https://twitter.com/Evcilxy adresinden takip edebilir, ayrıca sahipli veya sahipsiz bir kedi ya da köpeğin yabani bir canlıyı avladığını/yaraladığını görürseniz Twitter üzerinden #EvcilXYaban etiketi ile paylaşımda bulunarak çalışmaya katkıda bulunabilirsiniz.