Kemaloğlu Y. K. (Yürütücü), Korkmaz H. H., Yaprak Kemaloğlu P.
Dünya Bankası Destekli Proje, 2009 - 2010
Bu proje kapsamında; ileri-çok
ileri işitsel yetersizlikten etkilenerek konuşma yetilerini de kaybetmiş olan
lise ve üniversite çağındaki gençler ele alınmıştır. Bu projenin sonuçları,
işitme yetisini kaybetmiş olmasına karşın erken (re)habilitasyon ve erken ve
yeterli bir özel eğitimle konuşma yetisini kazanmış olan işitsel yetersizlikten etkilenen (İYE bireyleri de
bir oranda ilgilendirse bile, asıl hedef grubumuz, doğal iletişimi “işaret
dili” ve “dudak okuma” ile sağlayan Sağırlardır.
Bizim bu proje kapsamında birlikte
çalıştığımız ve daha iyi bir yükseköğrenim süreci için önerilerde bulunduğumuz
gençler, ister işitme cihazı kullansın isterse kullanmasınlar, işaret dili ile iletişim kuran bireylerdir. Bu proje
kapsamında işitme seviyelerinin ne olduğu önemsenmemiş olmakla birlikte, büyük
kısmı, ileri-çok ileri derecede işitme yetisini kaybedenlerden oluşmaktadır. Bu
proje için önemli olan, bir bireyin işitsel yetersizliğinden dolayı konuşma
dışında bir iletişim yöntemi kullanmak durumunda kalması ve bu nedenle de
yükseköğrenime ulaşma noktasında toplumun geri kalanına göre bariz olarak
dezavantajlı olmasıdır.
İşaret dilini anadil olarak benimseme büyük bir çoğunlukla doğuştan ya da hayatın ilk 1–2 yılı içinde işitme kaybı olanlarda ortaya çıkan
bir durumdur ve genellikle ileri-çok ileri derecedeki İYE’lerde görülür.
Orta-ileri ve daha düşük seviyedeki işitme kayıplarında da değişik derecelerde
konuşma yetersizliği olsa bile, bunların genellikle “dilsiz” olarak ifade
edilecek bir konuşma bozukluğu ortaya çıkmaz (ilave
nörolojik veya gelişimsel sorunları olanlar istisnadır).
Günümüzdeki olanaklar, işitme kaybının derecesi ne olursa olsun, erken tanı (hayatın ilk 3 ayı içinde), erken
(re)habilitasyon (hayatın ilk 6 ayında)
ve erken ve yeterli özel eğitimle ileri-çok ileri seviyede de olsa İYE’lerin
konuşma gelişimini sağlamasına olanak verir. Ancak, 2 yaşına kadar
(re)habiltiasyon yapılmamış İYE’lerde daha sonraki dönemlerde konuşma
gelişiminin başarılabilmesi, son derece güç ve ileri-çok ileri seviyede işitme
kaybı olanlardaysa neredeyse imkânsızdır. Yukarıda da belirtildiği gibi, bu
proje kapsamına giren gençler, işaret dilini asıl iletişim yöntemi olarak
benimsemiş bireylerdir. Bunların arasında bir dereceye kadar konuşma gelişimi
olanlar olsa bile, bu bireyler iletişimde, yani “bilgi, düşünce, istek ya da
amacın aktarılması”nda, işaret dilini tercih etmektedirler. Bu bağlamda, bu
proje kapsamındaki Sağırların konuşma yetenekleri sorgulanmamıştır. Çünkü
konuşma yeteneğini doğal olarak geliştiren ve bunu iletişim yöntemi olarak
kullanabilen İYE gençlerin ülkemiz şartlarında “işitme engelliler” okullarına
gitmeleri beklenmediği gibi, az-çok konuşabilir olsalar da eğer işaret dili
onlar için esas iletişim tercihi haline gelmişse, bu olgular da birer Sağır olarak kabul edilmek durumundadır.
Pek çok gelişmiş demokraside;
ailelere, işitme kaybı olan çocuklarını hangi şekilde (re)habilite etmek
istedikleri konusunda (konuşma ya da işaret dili)
seçim yapma hakkı verilmektedir. Örneğin; İngiltere’de tarama testinde işitme
kaybı saptanan bebeğin evine gelen sosyal hizmet uzmanı, aileye işitme cihazlarıyla
(re)habilitasyon ve ardından “oral” (konuşmayı
hedefleyen) özel eğitim seçeneğiyle erken yaştan işaret dili merkezli
bir özel eğitim seçeneğini bir arada tanıtmakta ve tercih yapmalarını
istemektedir. Ülkemizde bu şekilde bir sistem yoktur; hatta Türk Ceza Kanunu’na
göre, çocuğunu (bilgilendirilmesine rağmen)
var olan tanı, işitme cihazıyla (re)habilitasyon ve özel eğitim olanaklarından
yararlandırmayan ebeveynlerin çocuklarının haklarını ihlal ettikleri iddia
edilebilir (ayrıca bugüne kadar ülkemizde
işaret dili tabanlı bir özel eğitim/eğitim süreci de geliştirilmemiştir; bu
konu ayrıca ele alınacaktır). Bu bağlamda; bu proje kapsamında
incelenen bütün
Sağrılar, aslında ülkemizde mevcut
sistem içinde, erken yaşta işitme cihazıyla (re)habilite edilme olanağına
kavuşturulamamış ya da denenmiş ama başarısız olunmuş olgulardır. Diğer bir ifadeyle, ülkemizde sağlık ve
eğitim mevzuatının kabul ettiği tek sistemden bir şekilde fayda sağlamayanlar,
bu projenin hedef grubunu oluşturmaktadırlar. Bu durum, projenin uygulama
aşamaları ve öneriler kısmı incelenirken akılda tutulması gereken önemli bir
husustur.
Bu projenin amacı; Dünya
Bankası’nın düzenlediği “Yaratıcı Kalkınma Fikirleri Yarışması”na başvurulurken
Sağır lise ve üniversite öğrencilerinin yükseköğrenim/üniversite kavramlarına
bakışının anlaşılması ve daha fazla Sağırın yükseköğrenime katılması ve
katılanların da başarısının artırılmasına yönelik somut önerilerin saptanması,
olarak ifade edilmiştir. Ancak; uzun yıllardır bu camia içinde olan ve/veya
onlara hizmet sunan bir ekip olmamıza rağmen, yapılan anket çalışmaları ve
birebir görüşmeler sırasında karşımıza çıkan durum, Sağır camiasının
yükseköğrenim sorununun diğer problemlerinden ayrıştırılarak incelenemeyeceği ve
çözülemeyeceği noktasına bizi getirmiştir. Raporda detaylı olarak anlatılmaya
çalışılan bu sorunun irdelenmesi, son derece önemlidir. Bu konunun her boyutuyla
incelenmesi için farklı bilim dalları birlikte ve ayrı ayrı faaliyette bulunmak
durumundadır.