ÖKTEM M. (Yürütücü), PİRİYEVA A., TAKE KAPLANOĞLU G., EMNİYET SERT A. A.
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2020 - 2021
Adneksiyal torsiyonda dokuya zarar veren bir durumdur. Dokuya zarar veren etmen sadece iskemi olmayıp aynı zamanda detorsiyon sonrası oluşan reperfüzyon sırasında ortaya çıkan serbest oksijen radikallerinin yarattığı reperfüzyon hasarı da önemli derecede rol oynamaktadır. Literatüre baktığımızda overlerde iskemi reperfüzyon hasarını önlemek amacıyla koruyucu etkiye sahip olduğu düşünülen birçok madde kullanılmıştır. Resveratrol antioksidan etkinliğe sahip olan, reperfüzyon hasarını azalttığına dair klinik çalışmalar yapılmış bir maddedir. Aynı şekilde nifedipinin kalpte iskemi reperfüzyon hasarını azalttığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.Bu çalışmalardan yola çıkılarak resveratrol ve nifedipinin over dokusunda reperfüzyon hasarı üzerindeki etkisinin araştırılıp gelecekte bu ilaçların bu yönde kullanılabilirliği değerlendirilecektir. Bu çalışmada 4 grup Spraque Dawley rata (I. Kontrol grubu, II. İskemireperfüzyon yapılan grup, III. İskemi-reperfüzyon yapılıp nifedipin verilen grup, IV. İskemireperfüzyon yapılıp resveratrol verilen grup) belirlenen süre aralığında deneysel prosedür uygulanacaktır. Deneysel prosedür tamamlandıktan sonra, biyokimyasal olarak serum Anti Müllerian Hormon (AMH) düzeyi belirlenecektir. Elde edilen over dokusundan alınan kesitlerde immünohistokimyasal olarak AMH ve Vasküler Endoteliyal Büyüme Faktörü-R (VEGF-R) işaretlemesi yapılacaktır. Hematoksilen-eozin ile boyanan preparatların primordiyal folikül, antral folikül, atretik folikül ve corpus luteum sayımı yapılacaktır. Ayrıca ovaryum dokusu örneklerinde TAS ve TOS düzeylerinin belirlenmesi (Erel 2004) gerçekleştirilecektir. Projemiz kadın hastalıkları ve doğum anabilim dalı yürütücülüğü, histoloji ve embriyoloji anabilim dalı ve biyokimya anabilim dalı işbirliği ile gerçekleştirilecektir. Çalışmamızda adneksiyal torsiyon olgularına uygulanan detorsiyon tedavisinin yanı sıra verilebilecek medikal tedavileri belirlemek ve bu tedavilerin etkinliğini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Bu nedenle Klinik uygulamalara temel oluşturulacağı için kadın sağlığının ve fertilitesinin korunması açısından son derece önemli bir yaygın etkiye sahip olacağı öngörülmektedir.