Uluslararası Kentleşme ve Çevre Sorunları Sempozyumu: Değişim/Dönüşüm/Özgünlük, Eskişehir, Türkiye, 28 - 30 Haziran 2018, ss.292-296
Günümüz kentlerinin biçimlenmesindeki en etkili araç olarak nitelendirilebilecek “kentsel
dönüşüm” pratiği, son yıllarda tarihi çevreleri canlandırma iddiasıyla sıkça başvurulan bir
yöntem olarak da karşımıza çıkmaktadır. Kentsel dönüşümün eylem alanındaki bu
genişleme, hem sosyal, hem fiziksel katmanların yok edilerek kentsel kimliğin ve belleğin
silindiği bir süreci beraberinde getirmiştir. “Var olanı koruma” yerine, “yeni yapı yapma”
motivasyonu ile gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri ile tarihi dokular büyük ölçüde
özgünlüğünü kaybederek, turistik tüketim ilişkilerinin şekillendirdiği kentsel alanlara
dönüşmektedir.
Bu bildiri, Ankara tarihi kent merkezinde gerçekleştirilen kentsel dönüşüm uygulamalarına
odaklanmaktadır. Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma İmar Planı'nın 2005 yılında iptal
edilmesiyle, tarihi kent merkezinin plan aracılığıyla korunma durumu sona ermiştir. Bu
gelişmeyle birlikte “kentsel dönüşüm” kapsamına giren bu alanlarda, dokunun özgün
niteliklerinin hızla yok edilerek, yeni yapı üretimine odaklanan bir süreç başlamıştır. Tarihi
dokuların büyük ölçüde tahrip edilmesine yol açan bu dönüşüm projeleri, koruma
disiplininin ürettiği terminolojiler aracılığıyla, var olanı sürdürmeye yönelik müdahaleleri
tanımlayan kavramlar ile kamuoyuna aktarılmaktadır. Restorasyon, rekonstrüksiyon,
iyileştirme, sağlıklaştırma, canlandırma kavramları, anlamlarının dışında kullanılarak, ortaya
çıkan bu dekorların tarihsellik algısına katkıda bulunmaktadır. Tarihi çevrelerin
özgünlüğünün neredeyse tamamen yok olmasıyla ve gerçekliğin yitirilmesiyle sonuçlanan
bu yaklaşımın kavramsallaştırılması için uygun bir terminoloji arayışı bu çalışmanın çıkış
noktasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, temelde yıkmak ve yenisini
üretmek üzerine kurulu bu dönüşüm yaklaşımına yönelik kavramsal bir açılım
geliştirilmesidir.
Bu kavramsal tartışmanın başlangıç noktasını, Jean Baudrillard’ın, çağımızı illüzyonlar
dönemi olarak adlandırdığı Simülakrlar ve Simülasyon (1981) adlı kitabındaki “her şeyin
imgeye dönüştüğü, anlamın zedelenerek, taklitlerin gerçeğin yerini aldığı” tespiti
oluşturmaktadır. Bu kavramsallaştırma çerçevesinde irdelendiğinde, yerin tarihi imgesini
kullanarak, “yer” ve “bağlam” ile ilişkilenerek kurgulanan dekorlar, birer simülasyon olarak
nitelendirilebilir. Tarihi çevrelerin, gerek fiziksel gerek sosyal bileşenlerinin yok edilmesiyle
başlayan süreç, simülasyonlar eşliğinde gerçekliğin yitirilmesiyle noktalanır. Sonuç olarak,
“kentsel dönüşüm” adı altında “tarihselliğin yeniden üretimi”nden söz etmek mümkündür.