MAMOGRAFİDE SAPTANAN YAPISAL DİSTORSİYONLARDA MEME MR’IN TANISAL ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ


Creative Commons License

Avdan Aslan A., Gültekin S.

26. Türk Manyetik Rezonans Derneği Yıllık Bilimsel Toplantısı, Ankara, Türkiye, 26 - 28 Mayıs 2022, ss.117

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.117
  • Gazi Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

MAMOGRAFİDE SAPTANAN YAPISAL

DİSTORSİYONLARDA MEME MR’IN TANISAL

ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Aydan Avdan Aslan, Serap Gültekin

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı

 

Giriş-Amaç: Primer yapısal distorsiyon meme kanseri açısından şüpheli olup, non-palpabl meme kanserlerinin en sık üçüncü bulgusudur (1). Ancak radial skar ve sklerozan adenozis gibi benign patolojiler de yapısal distorsiyona yol açabilmektedir (2,3). Dijital mamografi, yapısal distorsiyonun tayininde etkili bir yöntem olmakla birlikte, benign-malign ayırımında etkinliği sınırlıdır. Bunun yanında, mamografide saptanan yapısal distorsiyonların büyük oranda US karşılığı bulunamamakta ve bu durum biyopsi verifikasyonunu zorlaştırmaktadır

(4). Bu nedenle yapısal distorsiyonları tespit ederken natürü konusunda da fikir veren görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Meme MR’ın, meme kanseri tanısında en duyarlı görüntüleme yöntemi olduğu gösterilmiştir (5). Ancak literatürde MR’ın rolünü

spesifik olarak yapısal distorsiyonlarda değerlendiren sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır (6,7). Bu nedenle bu çalışmadaki amacımız mamografide saptanan yapısal distorsiyonlarda meme MR’ın tanısal etkinliğini değerlendirmektir.

 

Yöntem-Gereçler: Merkezimizde 2015 ile 2022 tarihleri arasında mamografide izole primer parankimal distorsiyon saptanan ve problem çözücü amaçlı meme MR çekimi yapılmış hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Bu hastalardan MR sonrası distorsiyona yönelik kor biyopsi, cerrahi eksizyon yapılmış veya >12 aylık takip görüntülemede stabil kalmış 53 hasta çalışmaya dahil edildi. MR görüntülemede distorsiyona karşılık gelen lokalizasyonda kontrast tutulumu varsa pozitif yoksa negatif olarak değerlendirildi. >12 aylık takip görüntülemede farklılık göstermeyen distorsiyonlar benign olarak kabul edildi. MR için duyarlılık, özgüllük, pozitif öngörü değeri ve negatif öngörü değerleri hesaplandı.

 

Bulgular: Çalışmaya dahil olan hastaların yaş ortalaması 51.04 (39-72) idi. Mamografide saptanan distorsiyonların 16’sının (%30.2) US karşılığı mevcut idi. Hastaların 16’sında (%30.2) meme MR incelemesinde distorsiyon lojunda kontrast tutulumu izlenirken 37’sinde

(67.9%) patolojik kontrast tutulumu saptanmadı. Malign ve benign hastalar arasında MR’da kontrast tutulumu ve US korelasyonu varlığı açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmıştır (p<0.001) (Tablo-1). Meme MR’da kontrast tutulumu saptanan 16 hastadan 14’üne (%87.5) kor biyopsi veya cerrahi eksizyon yapılmıştır. İki hasta ise takip edilmiş olup ≥12 aylık takipte farklılık göstermemiştir. Kor biyopsi/eksizyon yapılan 14 hastanın 7’si (%50) malign, 3’ü (%21.4) atipili kolumnar hücre değişikliği, 4’ü (28.5%) ise benign olarak raporlanmıştır.

Malign hastaların 5’i (%35.7) İDK, 1’i (%7.1) DKİS ve 1 hasta (%7.1) KLL tutulumu tanısı almıştır. Benign tanılar arasında 1 hasta (%7.1) duktal epitel hiperplazi, 1 hasta (%7.1) apokrin metaplazi, birer hasta da radiyal skar ve kompleks sklerozan lezyon (%14.2) tanısı almıştır. Hastaların 39’u (%73.5) >12 aylık takip görüntülemede farklılık göstermemiş olup ortalama takip süresi 30.6 ay (12-77 ay) idi. MR’ın mamografide saptanan distorsiyonlarda malignite saptamada duyarlılığı %100, özgüllüğü %86.0, pozitif öngörü değeri %62.5, negatif öngörü değeri %100 olarak hesaplanmıştır (Tablo2,3).

 

Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızda meme MR’ın yapısal distorsiyonlarda malign-benign ayırımında güvenilir bir görüntüleme yöntemi olduğu gösterilmiş olup literatürde benzer çalışmaları desteklemektedir. Meme MR sayesinde gereksiz biyopsilerin sayısında azalma sağlanabilir.