KALSİFİKASYON DIŞI BULGULARLA PREZENTE OLAN DUKTAL KARSİNOMA İN SİTU OLGULARINDA CERRAHİ EKSİZYON SONRASI İNVAZİV KANSER SAPTANMA RİSKİNİ ÖNGÖREN FAKTÖRLER


Creative Commons License

Avdan Aslan A., Gültekin S.

43. Ulusal Radyoloji Kongresi, Antalya, Türkiye, 1 - 06 Kasım 2022, ss.156-157

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.156-157
  • Gazi Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş-Amaç: Duktal karsinoma in situ (DKİS) rutin taramada saptanan meme kanserlerinin %30’unu, semptomatik hastalarda saptanan meme kanserlerinin ise yaklaşık %5’ini oluşturmakta olup son yıllarda görülme sıklığında artmıştır (1). DKİS’in en sık bulgusu mamografide saptanan mikrokalsifikasyonlar olup %80-90 oranında mikrokalsifikasyon ile prezente olmaktadır (2). Ancak kitle, yapısal
distorsiyon, asimetri ile de bulgu verebilmektedir. Yapılan çalışmalarda kalsifik ve nonkalsifik DKİS olgularının klinik ve patolojik bulgularının farklı olduğu gösterilmiştir (3). Nonkalsifik DKİS olgularının kalsifik DKİS olgularına göre daha sıklıkla düşük grade’li ve non-komedo tipte olduğu rapor edilmiştir (4). DKİS’da cerrahi sonrası invaziv kanser saptanma oranı yapılan çalışmalarda yaklaşık %20-30 oranındadır (5). İnvaziv kanser saptanması ile aile öyküsü ve ileri yaş ilişkili bulunmuştur (6). Ancak klinik ve patolojik özelliklerinin farklı olduğu göz önüne alındığında nonkalsifik DKİS olgularını invaziv kanser saptanma riski açısından ayrıca değerlendiren sınırlı çalışma mevcuttur (7). Bu nedenle bu çalışmadaki amacımız kalsifikasyon dışı bulgularla prezente olan DKİS olgularında cerrahi sonrası invaziv kanser saptanma oranını saptamak ve bu risk ile ilişkili olabilecek faktörleri değerlendirmektir.
Yöntem-Gereçler: Merkezimizde Ocak 2013 ile Aralık 2021 tarihleri arasında biyopsi ile DKİS tanısı alan hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Bu hastalardan kalsifikasyon dışı bulgular ile prezente olan ve mamografi incelemesinde mikrokalsifikasyon saptanmayan 35 olgu çalışmaya dahil edildi. Olguların klinik bulguları, biyopsi ve cerrahi sonrası histopatolojik verileri kayıt edildi. Cerrahi sonrası invaziv kanser saptanma oranı hesaplandı. Cerrahi sonrası invaziv kanser saptanan ve saptanmayan hastaların klinik ve patolojik özellikleri ki-kare ve t-testi kullanılarak karşılaştırıldı.

Bulgular: Çalışmaya dahil olan hastaların yaş ortalaması 51.04 (28-84) idi. Birinci derece yakınlarında meme kanseri görülme oranı
%5.7 (2/35) idi. Hastaların 6’sının (%17.1) kişisel meme kanseri öyküsü mevcuttu. Hastaların 13’ü (%37.1) semptomatik idi. Çalışmaya
dahil olan tüm hastaların mamografi ve ultasonografi görüntülemesi mevcuttu. Mamografide ve ultrasonda en sık saptanan bulgu
kalsifikasyon içermeyen kitle idi. Mamografide hastaların 16’sında (%45.7) patolojik bulgu saptanmazken, 12’sinde (%34.3) kitle, 6’sında (%17.1) asimetri, 1’inde yapısal distorsiyon izlendi. Ultrasonda ise hastaların 18’inde (%51.4) kitle, 13’ünde (%37.1) fokal hipoekoik alan, 3’ünde (%8.6) ise duktal değişiklik saptandı. Ultrasonda bulgu saptanmayan 1 hastada (%2.9) MR görüntülemede kitlesel olmayan kontrastlanma alanı izlendi. Hastaların 11’inin MR görüntülemesi mevcut olup en sık görülen MR bulgusu kitlesel olmayan kontrastlanma alanı idi (8/11, %72.7). Kor biyopsi sonuçlarında göre nükleer grade; 13 hastada (%37.1) grade 1, 10 hastada (%28.6) grade 2, 12 hastada (%34.3) grade 3 olarak rapor edilmiştir. Östrojen reseptör (ER) pozitifliği %60 (21/35) oranındaydı. Biyopside nekroz saptanma oranı %51.4 (18/35) idi. Cerrahi sonrası 7 hastada (%20) invaziv kanser saptandı. İnvaziv kanser saptanan ve saptanmayan hastalar arasında klinik ve patolojik bulgular açısından anlamlı fark saptanmadı.
Tartışma-Sonuç: Çalışmamızda kalsifikasyon dışı bulgularla prezente olan DKİS olguları cerrahi sonrası invaziv kanser saptanan ve
saptanmayan olgular olarak ikiye ayrılmış olup bu iki grup arasında klinik ve patolojik bulgular açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır. Lamb ve ark. yaptığı çalışmada ise invaziv kanser saptanma riski ile ileri yaş ve ailede meme kanseri öyküsü bulunması ilişkili bulunmuştur (7). Bu konuda arttırılmış olgu sayıları ile yapılacak yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.