I. Ulusal Biyoloji Eğitimi Kongresi, Ankara, Türkiye, 27 - 28 Mayıs 2016, ss.108
Mobil teknolojiler ve mobil uygulamaların önlenemez yükselişi ve gücü iş, sağlık, eğitim
gibi neredeyse tüm alanları etkisi altına almıştır. Mobil öğrenme özellikle eğitim alanında
öğrenmeye yeni bir perspektiften bakılmasını sağlayarak eğitim araştırmalarını gerçek
anlamda etkilemektedir. Mobil öğrenmeye, e-öğrenmenin ya da uzaktan öğrenmenin bir
uzantısı olarak ya da uzaktan ve e-öğrenmeden farklı, kendine özgü bir çalışma alanı olarak
daha fazla dikkatleri üzerine çeken yeni bir öğrenme türü olduğu şeklindeki iki ayrı
paradigma ile yaklaşılmaktadır. Ancak her iki paradigmadan çıkan ortak sonuç, PDA’lar,
dizüstü bilgisayarlar, tablet bilgisayarlar ve güçlü özelliklere sahip cep telefonları gibi
kablosuz ve taşınabilir cihazlarların kullanıldığı, öğrenme ve öğretme sürecindeki bu
kavram “mobil öğrenme”dir. Mobil öğrenmeyle öğrenciler sürekli okul sıralarında ve
bilgisayar başında oturmaktaki zincirlerini kırar ve kendi istedikleri gibi öğrenme ortamını
kişiselleştirerek kendi öğrenmelerini gerçekleştirirler. Gerek sınıf içindeki formal
öğrenmede gerekse sınıf dışındaki informal öğrenme ortamlarda mobil cihazların ve mobil
uygulamaların kullanımı öğrenenler açısından oldukça yararlıdır. Örneğin, mobil cihazların
kolay taşınabilir, hafif ve internet bağlantısı olması sayesinde yürürken, koşarken, sporda,
evde, durakta, parkta, sınıfta, laboratuvarda yani her yerde kolayca öğrenme gerçekleşebilir.
İstedikleri zaman tekrar yapabilirler. Konuların üç boyutlu ve mobil artırılmış gerçeklik
uygulamaları ile işlenebileceği gibi öğrenen de istediği zaman bu tür mobil uygulamaları
bireysel olarak kullanabilir. Mobil öğrenme tasarımlarında davranışçı, yapılandırmacı,
durumsal, sorgulamaya dayalı, işbirlikli, informal, otantik, senaryo tabanlı öğrenme,
probleme dayalı öğrenme, hayat boyu öğrenme yaklaşımları ve sosyo-kültürel kuramın
ilkelerinden yararlanmaktadır. Mobil öğrenme birçok öğrenme yaklaşımıyla yakından
ilişkili olduğundan öğretmenler tarafından rahatlıkla tercih edilebilir ve farklı öğretim
yaklaşımlarına uygun olarak düzenlenip kullanılabilir. Mobil öğrenme ortamları tasarlarken
bir öğretmenin dikkate alması gereken en önemli şey, öğrenenlerin bu öğrenme türüne nasıl
baktıklarını bilmeleridir. Çünkü öğrenenlerin olumlu ya da olumsuz bakış açıları
öğretmenin hem dersin planlanmasında hem işlenmesinde hem de değerlendirmesinde
öğretmenin tercihlerini etkileyecektir. Dolayısıyla hem öğretmen hem de öğrenenler olumlu
tutuma sahip olursa etkili ve verimli bir mobil öğrenme gerçekleşecektir. Öğretmen
adaylarının ise olumlu ya da olumsuz tepkide bulunma eğilimlerinin belirlenmesi onların
gelecekte bu öğrenme türüyle ilgili nasıl bir yol izleyeceklerinin ipuçlarını verecektir.
Ülkemizde biyoloji öğretmen adayları ile mobil öğrenmeyi içeren herhangi bir çalışmanın
96
yapılmamış olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmada biyoloji öğretmen adaylarının mobil
öğrenmeye ilişkin tutumlarının belirlenmesi hedeflenmiştir. Araştırmada tarama modeli
kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da bulunan bir üniversitede Biyoloji
Öğretmenliği Programında öğrenimine devam eden 1. sınıftan 5. sınıfa kadar olan öğretmen
adayları oluşturmuştur (N=79). Araştırmada veri toplama aracı olarak 4 faktörlü ve toplam
21 madde içeren Çelik (2013) tarafından üniversite öğrencileri için geliştirilen 5’li likert
tipindeki “M-Öğrenme Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 20 paket
programı kullanılmıştır. Uygulanan ölçeğin iç tutarlık katsayısı (Cronbach alpha) 0.92
bulunmuştur. One Way ANOVA testi sonuçlarına göre öğrencilerinin tutum puanları
ortalamaları arasında sınıf düzeylerine göre anlamlı düzeyde bir farklılık göstermektedir,
F(3,75)=4.733, p=<.05. Dunnett T3 testi sonuçlarına göre bu fark 1. sınıf ve 5. sınıf arasında
olup, 5. sınıf lehinedir. Verilerin yorumlanması için kullanılan ölçek aralıkları; 4.20-5.00
aralığı çok yüksek düzeyi, 3.40-4.19 yüksek düzeyi, 2.60-3.39 orta düzeyi, 1.80-2.59 düşük
düzeyi ve 1.00-1.79 çok düşük düzey biçimindedir. Sınıf düzeylerine göre tutum puanları
ortalamaları X1.sınıf=3.05 ve X2.sınıf=3.34 orta düzeye, X4.sınıf=3.66 ve X5.sınıf=3.71 yüksek
düzeye karşılık gelmektedir. Genel olarak ise katılımcıların mobil öğrenmeye yönelik
tutumlarının yüksek düzeyde (X1.-2.-4.-5.sınıf=3.49) olduğu tespit edilmiştir. Araştırmanın etki
büyüklüğü η²=.16 olarak bulunmuştur. Cohen’e (1988) göre bu değer büyük etki büyüklüğü
kategorisinde yer almaktadır. Öğrencilerin tutum puanları ortalamalarına ilişkin varyansın
.16’sının sınıf düzeylerindeki farklılıklardan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Araştırmada
ortalamalar arasındaki farkın tespit edilebilmesine yönelik istatistiksel test gücü ise .88
olarak hesaplanmıştır. Araştırmalarda hesaplanan istatistiksel test gücünün .80 ve üzerinde
olması beklenmektedir. Bu araştırmada hesaplanan test gücü değeri istenilen değerin
üzerinde bulunmuştur. Ülkemiz bağlamında eğitimin genellikle kağıt, kalem, yazı yazma ve
yüz yüze öğrenme gibi çok derin temellere sahip olduğu düşünüldüğünde, öğrenenlerin
öğrenme sürecinde kullanımına alışkın olmadıkları mobil öğrenmeye karşı direnç
göstermemeleri ve olumlu tutuma sahip olmaları memnuniyet vericidir. Sınıflar arasındaki
artan düzey farklılıklarının, öğrenenlerin ortaöğretimde sınavlara dönük geleneksel
öğretime alışkın olmaları ancak zamanla aldıkları pedagoji eğitimleri ile öğrenmenin
çeşitlenebileceğinin farkına varmaları ile açıklanabilir. Ayrıca mobil öğrenmenin sunduğu
özgür öğrenme ortamını kendi yaşantıları yoluyla fark etmeleri de etken olabilir. Gelecekte
çeşitli projeler kapsamında sınıflarında mobil öğrenmeyi aktif kullanmaları beklenen
öğretmen adaylarının bu öğrenme türü ile doğrudan ders almamalarına karşın olumlu
tutumları, öğretim planlayıcıları için bu tür öğretim deneyimlerinin planlı olarak öğrenim
süreleri içinde verilmesi gerektiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Biyoloji Öğretmen Adayları, Mobil Öğrenme, Öğretmen Eğitimi,
Tutum