Uluslararası Gazi Sağlık Bilimleri Kongresi, Ankara, Türkiye, 15 Aralık 2021, ss.53-54
İnsanlık tarihi; sadece sanat, bilim ve kültürün öyküsü olmayıp aynı zamanda savaşların, şiddetin ve insanların yol
açtığı felaketlerin de öyküsüdür. Pek çok kayıpla birlikte zorunlu göç; yerinden edilmiş ve ev sahibi bireyler için
travmatik etkileri olan bir deneyimdir. Ölüm, yaralanma, şiddet, ailenin parçalanması, tanıdık ekolojik çevreden
ayrılma, geçim kaynaklarını kaybetme, değerli nesneleri kaybetme, sosyal destek ağlarının parçalanması,
ötekileştirilme, temel ihtiyaçlara erişememe gibi durumlar göç sürecinde ruh sağlığını tehdit eden risk faktörleri
arasındadır. Yerinden edilmiş bireyler bu risk faktörlerinin birçoğuna eş zamanlı ve tekrarlı şekilde maruz bırakılarak
çoklu travmatik deneyimler yaşamaktadırlar. Dolayısıyla benzer deneyimlerle kitlesel bir haraketlilik olan zorunlu
göç, tüm aktörlerin ruh sağlığını birçok açıdan ortak noktalarda etkilemektedir. Ancak bu durum zorunlu göçün
etkilerinin tüm sosyal aktörler için aynı veya benzer olduğu anlamına gelmemektedir. Zira çocuk, yaşlı, kadın
ve engelli gibi kırılgan gruplar; zorunlu göçün ruh sağlığı açısından etkilerini daha derin deneyimlemektedirler.
Nitekim bireyin nesnel olaya ilişkin öznel yorumu, travmanın niteliğini belirlemektedir. Dolayısıyla zorunlu
göçün birey için ne kadar travmatize edici olduğu; deneyimin yaşandığı yaşa, bağlanmanın derinliğine, ayrılma
kararının alınmasında bireyin ne denli aktif olunduğuna, ayrılıklara katlanma açısından psikolojik sağlamlığına ve
aktif sosyal destek ağlarına bağlıdır. Bu minvalde mevcut çalışmalarla birlikte yerinden edilmiş bireylere yönelik,
ortak deneyimlerden yola çıkan ancak birey veya gruba özgü risk ve koruyucu faktörleri görmezden gelmeyen,
kapsayıcı, çok disiplinli mikro, mezzo, makro müdahalelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu gereklilikle
çalışmanın amacı; zorunlu göçle oluşan psikolojik travmayı kırılgan grupların ruh sağlığı açısından ortak ve farklı
deneyimleri üzerinden irdelemektir. Bu noktada zorunlu göç sürecinde kırılgan grupların travmalarının nesnel
boyutu olarak ortak deneyimleri ve öznel boyutu olarak gruplara özgü deneyimler ele alınmıştır. Sonuç olarak
ortak noktaların yanında bağlama, bireye ve gruba özgü farklılıklara da odaklanan bir perspektifi benimsemek,
gerek birey gerekse toplum açısından koruyucu, önleyici, tedaviye yönelik müdahaleler, travma sonrası büyüme
ve entegrasyon için önemlidir.
Human history is not just the story of art, science, and culture, it is also the story of wars, violence, and human
disasters. Forced migration with many losses is an experience with traumatic effects for displaced and host
country individuals. Situations such as death, injury, violence, family breakdown, separation from the familiar
ecological environment, loss of livelihoods, loss of valuable objects, fragmentation of social support networks,
marginalization, and inability to access basic needs are among the risk factors that threaten mental health.
Displaced individuals experience multiple traumatic experiences by being exposed to many of these risk factors
simultaneously. Therefore, forced migration which is mass mobility with similar experiences affects the mental
health of all actors in many ways in common. However, this does not mean that the effects of forced migration
are similar for all social actors. Because vulnerable groups such as children, the elderly, women, and the disabled
experience the effects of forced migration more deeply. Actually, the individual’s subjective interpretation of the
objective event determines the nature of the trauma. Therefore, the quality of trauma in forced migration depends
on the age of experience, the depth of attachment, psychological resilience in terms of enduring separations,
and active social support networks. In this context, multidisciplinary micro, mezzo, and macro interventions that
are based on common experiences but do not ignore individual or group-specific risk and protective factors
should be carried out. The study aims to examine the psychological trauma caused by forced migration through
the common and different experiences of vulnerable groups in terms of mental health. Consequently, adopting
a perspective that focuses on context, individual and group-specific differences as well as common points is
important for preventive, therapeutic interventions, post-traumatic growth, and integration.