Çoklu İlaç Alım Şüphesiyle Çocuk Yoğun Bakımda Takip Edilen Dirençli Kardiyojenik Şok Olgusu


Creative Commons License

Uzun Ö., Akkuzu E., Kavgacı A., Tokgöz S.

66. Türkiye Milli Pediatri Kongresi, Girne, Kıbrıs (Kktc), 5 - 09 Ekim 2022, ss.66

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Girne
  • Basıldığı Ülke: Kıbrıs (Kktc)
  • Sayfa Sayıları: ss.66
  • Gazi Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş

Kalsiyum kanal bloker ve beta bloker ilaç zehirlenmeleri, ciddi toksisiteye neden olurlar ve mortalite hızları oldukça yüksektir. Kalsiyum kanal bloker (KKB) toksisitesinde bradikardi ve vazodilatasyona bağlı hipotansiyon gelişerek yaşamı tehdit edebilecek metabolik asidoz ve şok gibi klinik tablolar ortaya çıkabilmektedir. Beta bloker (BB) doz aşımında da en yaygın bulgular bradikardi ve hipotansiyondur. Birlikte alımlarda mortalite daha da yüksek olabilmektedir. Olgumuzda bu ajanların birlikte ve yüksek doz alınımına rağmen takibinde çoklu tedavi modaliteleri uyguladığımız ve şifa ile taburcu ettiğimiz hasta deneyimimizi anlattık.

Olgu

Daha önce bilinen hastalığı olmayan 16 yaşında kız hasta, kendini kötü hissetmesi nedeniyle dış merkez başvurusunda hipotansiyonu ve bradikardisi gözleniyor. Tekrarlayan sıvı ve introp tedavisi sonrası bulguları devam eden hasta Çocuk Yoğun Bakım Ünitesine kabul edildi. Kabulünde genel durumu kötü, bilinç konfü, GKS 10, kan basıncı 70/40 mmHg, nabız 50/dk, SPO2 %98, ateş 36,6 0C olarak görüldü. Hastanın fizik muayenesinde pupilleri dilate ve nabızları filiformdu. Hastanın EKG’sinde atriyo-ventriküler blok saptandı. Hastanın yaşı ve net olmayan öykü nedeniyle KKB veya BB ajan toksisitesi düşünülerek hastaya Ca-glukonat ve glukagon uygulamaları yapıldı, kan şekeri yüksek olan hastaya insülin infüzyonu başlandı. Hastanın inotrop ihtiyacı kademeli arttı ve takiplerinde solunumu yüzeyelleşen hasta entübe edildi, ardından kardiyopulmoner arrest olan hastaya 5 dakika resüstasyon uygulandı. Yüksek doz inotrop tedaviye rağmen hipotansiyon ve bradikardisi devam eden hastaya trans venöz pace yerleştirildi, uygun hızda ayarlandı ve ECMO hazırlığı yapıldı. İşlem sonrası inotrop ihtiyacı kademeli azaldı. İdrar çıkımı olmayan ve ağır metabolik asidozu devam eden hastaya yüksek volümlü sürekli venö-venöz hemodiyafiltrasyon (CVVHDF) başlandı. Takibinde inotrop ihtiyacı devam eden ve aile öyküsünden çoklu ilaç alım şüphesi bulunan hastaya terapötik plazma değişimi (TPE) yapıldı. Yatışının 30. saatinde bulguları düzelen hastanın CVVHDF tedavisi sonlandırıldı, ekstübe edildi ve pace ihtiyacı kalmadı. Hastanın taburculuk öncesi sonuçlanan numune analizlerinde Diltiazem 26278 μg/L, Metoprolol 821 μg/L olarak saptandı. KKB ve BB ajanların birlikte alındığı bir toksisite tablosu olarak kabul edildi.

Tartışma

KKB ve BB birlikte alımı kardiyojenik şok ve martalite açısından oldukça risklidir. Olgumuzda literatürdeki vakalara göre daha yüksek doz ve KKB -BB birlikte alımı olmasına rağmen ECMO ihtiyacı olmadan sağ kalım sağlanmıştır. Bulgular, diltiazem ve metoprolol açısından ekstrakopariyal tedavilerin etkinliği tartışmalı olsa da olgumuz için faydalı olduklarını düşündürmektedir.

Sonuç

KKB ve BB zehirlenmelerinde öykü net olmasa bile kuvvetli şüphe durumunda medikal tedaviler ivedilikle başlanmalı ve yetersiz kaldığı durumlarda geç kalınmadan transvenöz pace uygulanmalıdır. Gerekli durumlarda CVVHDF ve TPE tedaviye eklenmelidir ve ECMO hazırlığı yapılmalıdır.