Milli Folklor, cilt.25, sa.128, ss.41-47, 2020 (AHCI)
Dede Korkut anlatılarının destandan hikâyeye geçişin izlerini taşıdığı sıklıkla dile getirilir. Ancak bu değişimin daha ziyade belirli kahramanlar ve bu kahramanların davranışları üzerinden gerçekleştiği bilinmektedir.
Bu çalışma, Dede Korkut anlatılarındaki kahramanların arkaik destan niteliği taşıyan destan kahramanlarından
farkını toplumsal normlar üzerinden göstermeyi hedeflemektedir. Dede Korkut anlatıları yazılışın tarihleri ile
içerdikleri kültürel öğeler açısından karşılaştırıldıklarında barındırdıkları motifler noktasında oldukça yoğun
masalsı formlar taşıdıklarını ifade etmek mümkündür. Bu yapısı itibarıyla yazıldıkları ya da istinsah edildikleri
tarihlerde hitap ettikleri kültür coğrafyasının bu metinleri büyük oranda içselleştirerek kabul ettiklerini öngörmek gerekmektedir. Dolayısıyla kahramanların tarihsel kimliği ile metinlerin yazılış/istinsah tarihleri arasında
sosyokültürel değişimin olmaması söz konusu değildir. Oğuz Kağan’ın dönüştürücü ve medeniyet inşa edici
tavrından kurulan düzenin veya toplumsal yapının şekillendiği yeni kültür atmosferi içerisinde kahramana yüklenen ya da kahramandan beklenen davranış ve eylemler farklılık arz edecektir. Sosyal yapıda meydana gelen
zihniyet değişimleri ve medeniyet dairesindeki farklılıklar çerçevesinde doğan bu yeni kahraman tipi ilerleyen
süreçlerde bilinçaltındaki kolektif yapıyla örtüşerek yeni şartlara uyum sağlamış olacağından kahramanları bu
açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Destan metinlerine sosyal açıdan yapılacak bu yöndeki bakış açıları arkaik destanların, Türk milletinin ilk dönem ürünleri olduklarından devlet ve imparatorluk yapılarının izlerini
taşımakla birlikte aynı zamanda törenin şekillenme sürecine ait izleri de barındırmaktadır. Töre bu anlamda
kahraman merkezli ve kahramanının toplumu dönüştürdüğü bir sürecin izlerini taşır. Medeniyet seviyesinde
meydana gelen değişimler, demografik ve kültürel yapıda meydana gelen farklılıklar doğal olarak toplumsal
kuralları ve anlatı türlerini etkiler. Bu etki toplumsal normları şekillendiren Oğuz Kağan’dan yakın tarihlere
gelinceye kadar geçen sürede kahramanın toplumu değiştirmesinden toplumun kahramanın davranışlarını değiştirmeye yönelik olacak çizgide bir gelişim göstermesine imkân verir. Dede Korkut anlatıları, arkaik destanlardan oluşum ve yazılış tarihine gelinceye kadar kültürel etkileşimler ve yeni kültürel daireler içerisinde şekillenir. Kahramanların sıra dışı bir duyuş, düşünüş ve hareket gerektiren eylemlerinde toplumun farklı istek ve
dilekleri bu noktada kendini açık bir şekilde gösterir. Kahraman, toplumun içerisinden çıkmış olmakla birlikte,
olaylara bakış ve yaklaşım tarzı itibarıyla toplumdan belirli oranda sıyrılarak kendine özgü bir yerde bulunur,
buna neden olan temel etken ise kolektif bilinçaltında yatan temel özellikleri bir şekilde gerçekleştirmek için
kahramandan toplumun beklentisidir. Dede Korkut anlatılarında kahraman bir yandan masalsı öğelerle bezeli
bir dünyanın içerisinde ejderhalarla savaşırken diğer yandan bu masal dünyasının tamamıyla dışında İslami
öğelerle bezenmiş bir şekilde kahramana yardımcı olan görklü Tanrıdan yardım isteyerek hareket etmektedir.
Kahramana yüklenen görevin bu anlamda İslamiyet öncesi kolektif bilinç ile İslamiyet sonrası öğelerden oluştuğunu ve kahramanın iki kültür arasında sıkışmış bir şekilde kendisine yüklenen sorumluluğu yerine getirmek
zorunda kaldığını belirtmek gerekmektedir.
It is often said that Dede Korkut narratives contain hints of transition from saga to story. However, it is
known that this transition occurs over specific heroes and their actions. This study aims to show the difference
of the heroes in Dede Korkut narratives from the heroes in the archaic epic narratives by means of social norms.
Comparing Dede Korkut narratives from the point of the times they were written and the cultural features they
contain, it is possible to say that they intensely contain story forms in terms of motifs they have. With this
structure, it should be predicted that the cultural region they addressed had substantially acknowledged these
texts by internalizing them when they were written or copied. Therefore, sociocultural changes between the
historical identities of the heroes and the dates when the texts were written/copied are inevitable. In the new
cultural atmosphere where the order or social structure was shaped by Oguz Kagan’s actions that transforming and building a civilisation, behaviours and actions associated to or expected from a hero would be changed.
Since this new type of hero, born in the frame of mentality changes in social structure and civilization, in the
following periods, would adapt to new conditions corresponding to subconscious collective structure, heroes
should be evaluated from this point of view. Reviewing saga texts from the social view, since they are products
of Turkish nation’s first era, archaic sagas, beside containing the traces of the structures of state and empire,
contain traces of the formation process of moral law (töre) as well. Moral law, in this point of view, has the
traces of a hero-centred process in which the hero transforms the society. Changes in the level of civilization,
demography and cultural structure, naturally affect the social rules and narration types. From Oğuz Kagan,
shaping the social norms, to recent times, this effect enables a progress where the hero changes the society
transforms to society changes the hero’s behaviours. Dede Korkut narratives form in the cultural interactions
and new cultural boundaries from archaic sagas until the time they are written. People’s different requests and
wishes can be clearly seen in the heroes’ actions which require extraordinary perception, thinking and movement. Although the hero is derived from the society, he differs from it to a certain extend in terms of his view
and approach to events and gets a distinctive place; the main factor of this is the society’s expectation from the
hero to fulfil the basic features in the collective subconscious. In Dede Korkut narratives, while fighting with
dragons in a world covered with epic elements, the hero, completely out of that epic world and covered with
Islamic features, moves by asking help from the glory God who helps the hero. It is necessary to state that, the
mission assigned to the hero consists of pre-Islamic collective consciousness and features after Islam, and he
must fulfil the responsibility that assigned to him stuck between two cultures.