Cerrah Tarafından Uygulanan İntraoperatif Ultrasonografinin Neoadjuvan Tedavi Uygulanan ve Uygulanmayan Hastalarda Cerrahi Sınırı Öngörmede Karşılaştırmalı Analizi


Creative Commons License

Taşdöven İ., Kozan R., Engin H., Bahadır B., Karadeniz Çakmak G.

21.Ulusal Cerrahi Kongresi, 16. Cerrahi Hemşireliği Kongresi, Antalya, Türkiye, 11 - 15 Nisan 2018, ss.62

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.62
  • Gazi Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

GİRİŞ: Meme kanserinin güncel tedavisinde tercih edilen yöntem olan meme koruyucu cerrahide (MKC) başarı kriteri sağlam cerrahi sınırı kabul edilebilir kozmetik sonuç ile ilk ameliyatta sağlamaktır. Negatif cerrahi sınır mastektomi gereksinimini ortadan kaldırmanın yanısıra prognozda da en önemli parametrelerden biridir. Bu nedenle en az sağlam doku kaybı ile bu amaca ulaşmak adına önerilen yöntemler büyük ilgi çekmektedir. İntraoperatif ultrasonografi (IOUS) ile gerçek zamanlı rehberlikle gerçekleştirilen eksizyon tek basamaklı cerrahide negatif sınır sağlamaya hizmet eden önemli bir tekniktir. Neoadjuvan kemoterapi (NAC) lokal ileri evre meme kanserinde güncel yaklaşım olup evre azalması sağlamarken, tümörün biyolojisi ile ilgili klinisyenlere değerli bilgiler vermektedir. Çalışmamızın amacı IOUS’u NAC uygulanan ve uygulanmayan hastalarda sağlam cerrahi sınır tespiti açısından karşılaştırılarak, tekniğin güçlü ve zayıf noktalarının belirlenmesidir.

METOD: 2014-2017 yılları arasında bölümümüzde IOUS rehberliğinde MKC uygulanan NAC almamış (NAC-) 208 hasta ile NAC uygulanmış (NAC +) 194 hastanın verileri karşılaştırıldı. Cerrah tarafından yapılan intraoperatif gerçek zamanlı sonografik cerrahi sınır incelemesi, spesmenin her sınırının sonografik ve makroskopik değerlendirilmesi, tümör yatağının sonografik analizi ile rezidü tümör dokusu kalmadığının teyidi ve kalıcı değerlendirme için tümör yatağının altı ayrı sınırından alınan kavite örneklenmesi metodolojimizin standart basamaklarıydı. Yöntem palpe edilebilir olma durumundan bağımsız olarak aynıydı. Kalıcı patolojik analizde invaziv tümörlerde mürekkeple boyanmış cerrahi sınırda tümör olmaması, duktal karsinoma in- situ (DCIS)da ise cerrahi sınırdan >2mm uzaklığa kadar tümör olmaması yeterli olarak sınıflandırıldı.

BULGULAR: IOUS’un tümör lokalizasyonunu doğru olarak tespit etmedeki sensitivitesi NAC alımından bağımsız olarak %100 bulundu. NAC+ patolojik tam yanıt olmayan 112 hastanın %96.3’ünde, NAC- 208 hastanın ise %91.8’inde IOUS sağlam cerrahi sınır sağladı. Spesmen sonografisiyle NAC+ grupta %98.9 (665/672) sağlam sınır sağlanırken, NAC– olgularda bu oran %97,6 (1218/1248) olarak bulundu. Vaka bazlı karşılaştırıldığında pozitif sınır NAC+ hastaların %71.4’ünde (5/7), NAC- hastaların ise %95.4’ünde (16/17) doğru olarak tespit edildi. NAC+ grupta spesmen sonografinin sınırı doğru olarak belirleyemediği iki vakanın kalıcı kesit sonuçları invaziv lobüler karsinom olarak raporlanırken, NAC- vakalarda saf veya invaziv duktal karsinom ile birlikte DCIS tespit edildi. NAC- hastaların %2.4’ünde ikincil cerrahi gereksinim doğarken, NAC+ hastaların kavite örneklemelerinin negatif olması nedeniyle ek cerrahi girişim gerekmedi. Grupların hiç birinde sınır pozitifliği nedeniyle mastektomi uygulanmadı.

SONUÇ: IOUS rehberlikli MKC sağlam cerrahi sınırın ilk cerrahi girişim sırasında sağlanması, reoperasyon olasılığı ve mastektomi gereksiniminin giderilmesi adına neoadjuvan tedaviden bağımsız oldukça etkin ve yararlı bir yöntemdir. Olası sınır pozitifliğinin giderilmesi açısından özellikle NAC+ hastalarda kavite örneklemesi reeksizyon gereksinimini azaltan bir faktör iken, DCIS veya lobüler histolojinin sonografinin tanısal kesinliğini sorgulayan en önemli parametreler olduğu vurgulanmalıdır