12. Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, , Muğla, Türkiye, 14 - 17 Eylül 2015, cilt.1, ss.8
Amaç: Türkiye’de deniz ve kıyı alanları konusunda yaşanan sorunların çözümüne ilişkin olarak yürütülen faaliyetlerin ne ölçüde başarılı olduğunun incelendiği çalışmamızda, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uyum süreci ve ilgili kurumların mevcut politikaları kapsamında, deniz ve kıyı alanlarında yaşanan sorunlardan biri olan gemi kaynaklı kirlilikler ve kirleticiye uygulanan ceza miktarları değerlendirilerek, cezaların caydırıcı olup olmayacağı sorgulanmıştır. Gereçler ve
Yöntemler: Türkiye’de deniz ve kıyı koruma konusunda oluşturulan politikaların incelenerek bu politikaların caydırıcılığı sağlamada ne kadar başarılı olduğu üzerine yapılan bu çalışmada deniz ve kıyı biyoçeşitliliğini tehdit eden unsurlardan biri olan gemi kaynaklı kirlilikler konusunda 2006-2014 yılları arasında deniz kirliliği denetimleri konusunda yetkilendirilmiş olan Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından tespit edilen kirlilik olaylarına ilişkin veri toplanmış olup kirlilik türleri, kirliliğin yoğunlaştığı iller ve nedenleri, deniz kirliliği konusunda ülkemizdeki mevcut uygulamalar ve uygulanan para cezalarının değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu değerlendirmeden yola çıkarak, Türkiye’nin deniz kirliliğini önleme ve kirleteni cezalandırma konusunda hangi aşamada olduğu, ceza sisteminin yeterliliği ve caydırıcılığı sağlama konusundaki etkinliği incelenmiştir.
Sonuç: Analizi yapılan tespit sayıları, Sahil Güvenlik unsurları tarafından icra edilen kontrollerin ve kirliliğin yoğunlaştığı noktalarda yapılan denetim faaliyetlerinin sayısına göre değişiklik göstermekle birlikte düşüşün yaşandığı yerlerde caydırıcılık oranının yükselmediği ve bunun tespit adedine yansımadığı gözlenmiştir. Çünkü ülkemizde tutulan kayıtlar tespit sayıları üzerinden yapılmakta, “kirliliği önleme” yerine kirlilik olduktan sonra “cezalandırma” sistemine yönelik tedbirler getirilmektedir. Üstelik mevcut ceza sistemi kirliliğin türü ya da kirliliğin boyutuna göre değil, geminin grostonuna göre düzenlendiğinden yeterli caydırıcılık sağlanamamaktadır. İlaveten kirlilik olaylarında (kaza olayları dışında) alanın temizlenmesine yönelik bir düzenleme bulunmadığından denizlerimiz her geçen gün daha fazla kirlenmektedir. Yapılan mevzuat ve saha incelemeleri neticesinde; çevre adına çıkarılan mevzuatın bazılarının “deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilirliği” adına değil “insan yaşamı ve sürdürülebilir kalkınma” hedefleri doğrultusunda oluşturulduğu (yani insanmerkezli ve yüzeysel bir koruma yaklaşımı güdüldüğü), birçok kıyı tesisinde yeterli atık kabul tesisinin bulunmadığı, özellikle turizm beldelerinde bulunan atıksu arıtma tesislerinin kapasite yetersizliği nedeniyle bu bölgelerde doğrudan denize deşarj yoluna gidildiği, kurumlar arasında yetki karmaşasından kaynaklanan sorunların yaşandığı, sorunların bölgelere göre farklılık gösterdiği ve bu konuda yerel yönetimlere verilen yetkinin yetersiz olduğu, merkezi otoritelere ise çok daha fazla yetki verilmesi nedeniyle, sorunların çözümüne yönelik yeterli ve kapsayıcı uygulamalar yürütülemediği tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Deniz kirliliği, kirlilik önleme, çevre mevzuat