Merkezimizdeki tiroid tru-cut deneyimimiz


Yalçın M. M., Sodan H. N., Cerit E. T., Eroğlu Altınova A., Aktürk M. Y., Baloş Törüner F., ...Daha Fazla

44. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi , İstanbul, Türkiye, 12 - 13 Mayıs 2023, ss.72

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.72
  • Gazi Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Amaç: Tiroid lenfoması ve anaplastik tiroid karsinomu nadir görülen ancak hızlı yönetilmesi gereken agresif malignitelerdir. Tiroid lenfoması; tiroid ilişkili malignitelerin % 0,4-5 ini oluşturur. Tedavide subtip sınıflandırmasının yapılması tedaviyi değiştirebileceği için prognozda etkili ve büyük öneme sahiptir, sıklıkla cerrahi dışı tedavi yöntemleri ile tedavi edilir. Anaplastik tiroid karsinomunun sıklığı ise % 2’den azdır ve prognoz oldukça kötüdür. Primer tedavisi cerrahidir. İkisinin ayırımı tedavi farklılığı açısından önem taşımaktadır. Özellikle de tiroid tru-cut biyopsisinin moleküler düzeydeki incelemeleri ayırıcı tanıda yardımcı bir yöntemdir. Tru-cut (kor) biyopsi; lokal anestezi ve ultrason eşliğinde 16-20 Gauge kalınlığında yaklaşık 2 cm doku almamızı sağlayan ve immunhistokimyasal işlemlere ve moleküler çalışma yapılmasına olanak sağlayan biyopsi çeşididir. Kanama riskinin fazla olması ve daha ağrılı olabilmesi nedeniyle başlangıç prosedürü olarak tercih edilmez. Ancak tiroid lenfoması ve anaplastik tiroid kanseri ayırımında erken tanı açısından anahtar rol oynar. Bu çalışmada kliniğimizde 2019-2022 yılları arasında yapmış olduğumuz tru-cut biyopsi sonuçlarını retrospektif olarak değerlendirdik.

Yöntem: 2019-2022 yıllarında yapılmış ve takibi tam olan 4 adet tru-cut biyopsi sonucu retrospektif olarak incelendi.

Bulgular: Hastaların 3’ü erkekti, ortalama yaş 51 yıldı. Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi (TİİAB) iki hastada mevcuttu fakat tanısal değildi. İşlem endikasyonunu; tiroid lojunda hızlı büyüyen ağrısız lezyon olan, bu nedenle tiroid lenfoması ve anaplastik tiroid kanseri olduğu düşünülen hastalar oluşturmaktaydı. Tru-cut biyopsiler; 3/4 hastada lenfoma tanısı, bir hastada az diferansiye tiroid karsinomu olarak sonuçlandı. Herhangi bir komplikasyon izlenmedi. Lenfoma tanısı alan ve dokudan immunhistokimyasal incelemeler yapılan 3 hasta kemoterapi aldı. Diğer hastaya tiroid cerrahisi yapıldı.

Sonuç: Sonuçlarımız tiroid lenfoması veya anaplastik tiroid kanserinden şüphelenilen hastalarda, vakit kaybetmemek adına TİİAB yerine yapılacak tru-cut biyopsisinin bu konuda uzmanlaşmış endokrinologlar tarafından güvenli bir şekilde yapılabileceğini göstermektedir.