COVID-19 PANDEMİSİNDEN ÖĞRENDİKLERİMİZ, GELECEK ÖNGÖRÜLERİ VE YARININ PLANLANMASI


Şenol E., Yıldız Y.

Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği, İstanbul, 2020

  • Publication Type: Book / Vocational Book
  • Publication Date: 2020
  • Publisher: Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği
  • City: İstanbul
  • Gazi University Affiliated: Yes

Abstract

Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde pnömoni olgularında meydana gelen artıştan kısa bir süre sonra, 7 Ocak 2020’de, bu hastaların bronkoalveolar lavaj sıvısından gerçek zamanlı ters transkriptaz polimerize zincir reaksiyonu (qRT-PCR) yöntemi ile etken izole edilmiş ve daha önce insanlardan izole edilmemiş yeni bir Coronavirus olarak tanımlanarak ilk genom dizisi 10 Ocak’ta virological.org’da yayınlanmıştır. Başlangıçta, 2019- yeni Coronavirus (2019-nCoV) olarak adlandırılan bu virüs, Betacoronavirus ailesine ait olup, daha sonra bugünkü tanımıyla, Severe Acute Respiratory Sendrom-Coronavirus-2 (SARS-CoV-2) olarak tanımlanmıştır. Bu hızlı ve olumlu gelişmeler, hassasiyeti ve özgüllüğü yüksek birçok qRT-PCR testinin geliştirilmesine olanak tanımış, SARS-CoV-2’nin <10 kopyasını tespit eden ve SARSCoV veya diğer insan coronavirusleri ile çapraz reaksiyona girmeyen testler sayesinde dünya çapındaki birçok laboratuvar artık SARS-CoV-2’yi test edebilir hale gelmiştir. Enfeksiyöz SARS-CoV-2, maymun hücre kültürüne inoküle edilmiş ve insan solunum epitelinde sitopatik etkisi gösterilmiştir. Hastalığı geçiren kişilerin serum örneklerinden elde edilen IgM ve IgG sınıfı antikorların hücre kültürlerinde virüsü nötralize ettiği gösterilmiş, nötralizan antikorlar ile virüsle enfekte hücreler indirek immunefloresan yöntemiyle tespit edilebilmiştir. COVID-19 ile “mevsimsel grip” ilişkili pnömoni arasındaki temel fark, COVID-19’un ko-morbid durumu olmayan, genç hasta grubunda da ağır hastalık tablosuna sebep olabilmesidir. Etkili aşısının veya tedavisinin olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, SARS-CoV-2 yayılımını azaltmak için halihazırda mevcut olan tek yöntem, enfekte kişileri belirlemek ve izole etmektir. COVID-19 salgını, bulaşıcı hastalıkların kontrolünde, tanının temel rolünü çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Klinik pratikte, hasta kişileri hızlıca belirlemek ve yönetmek amacıyla, moleküler ve serolojik yöntemlerin yanında, radyolojik temelli yaklaşımlar ile tanısal ve bazı belirlenmiş laboratuvar testleri ile de prognostik sınıflandırma yaklaşımı kullanılmaktadır. SARS-CoV-2 enfeksiyonu açısından yüksek riskli ciddi vakaların, doğru tanı yanında erken tespiti ve yönetimi birçok klinisyen için günümüzün en büyük mücadelesidir. Hastalık tanısındaki süregiden belirsizlik nedeniyle, enfeksiyon kontrolü ve sağlık çalışanı sağlığı konularındaki sorunlar da devam etmektedir.