Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği 45. Ulusal Kurultayı, Ankara, Türkiye, 28 Ekim - 01 Kasım 2023, (Yayınlanmadı)
Ortognatik
Cerrahi Hastalarının Tedaviye Başlama Nedenlerinin ve Tedavi Memnuniyet
Düzeylerinin Belirlenmesi
İlknur Akbulut, Mehmet Furkan Uyanık, Serhat Şibar,
Ayşe Gülşen
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik, Rekonstrüktif ve
Estetik Cerrahi Anabilim Dalı, Ankara
Giriş:
Ortognatik
cerrahi, orta ila şiddetli dentofasiyal deformiteleri ve oklüzyon problemlerini
düzeltmek için endike bir cerrahi müdahale türüdür ve amacı, uygun bir fasiyal
denge ve oranı sağlamanın yanı sıra doğru işlevsellik sağlamaktır. Bununla
birlikte algılanan kişilik özelliklerinde somut bir iyileşme etkisinin olduğu
da gösterilmiştir.
Cerrahi
sonuçların hastalar için tatmin edici olup olmadığını değerlendirmek ve
hastaların beklentilerini anlamak ortognatik cerrahide olumlu sonuçlar elde
etmek ve hasta memnuniyeti sağlamak adına önem teşkil etmektedir.
Amaç-Yöntem:
Bu
çalışmamızda kliniğimizde 2019-2022 yılları arasında opere edilen ve tedavisi tamamlanan
ortognatik cerrahi hastalarının, tamamladıkları tedaviyle ilgili geriye dönük
değerlendirmeleri hazırlanan anketle dökümente edildi ve bu değerlendirmelerde
etkili olabilecek parametrelerin belirlenmesi amaçlandı.
Kliniğimizde ortognatik cerrahi geçiren,
ameliyatının üzerinden en az 1 yıl geçmiş, ortodontik tedavisi dahil tüm
tedavisi tamamlanmış, dudak- damak yarığı öyküsü olmayan, önceden geçirilmiş
ortognatik cerrahi öyküsü olmayan, yaşları 19-40 arasında değişen toplam 54
hastanın (22 erkek ve 32 kadın) 11 soruluk anketimizi internet üzerinden
yanıtlamaları istendi. Hastalar çift çene, bilateral sagittal split osteotomi
(BSSO) ve Le-Fort 1 osteotomi uygulanan hastalar olarak 3 gruba ayrıldı.
Genioplasti ile kombine edilmiş girişimler ise çalışma dışı bırakıldı.
Anketimizde,
hastalara ortodontik tedavilerinin ne kadar sürdüğü, tedaviye başlama nedenleri
(diş görünümünde iyileşme, yüz görünümünde iyileşme, çiğneme fonksiyonunda
iyileşme, konuşma fonksiyonunda iyileşme ve varsa diğer seçenekleriyle), mevcut
deneyimlerine göre tedaviyi tekrar seçip seçmeyecekleri (kesinlikle evet,
muhtemelen evet, kararsızım, muhtemelen hayır, kesinlikle hayır) ve tedavi
sürecinde en çok zorlandıkları husus/hususların neler olduğu soruldu (ameliyat
sonrası sıvı gıdayla beslenme, kilo kaybı, ödem vb durumlar, ortodontik
tedavinin zorluğu/ ağrılı bir süreç olması, ameliyat sonrası gelişen
komplikasyonlar, ameliyat sonrası uzun hastane yatış süresi, ameliyat sonrası
yoğun bakımda yatmış olmak, ameliyat nedeniyle iş/eğitim hayatına uzun bir süre
ara verilmesi, tedavi süresince herhangi bir hususta zorlanmadım, diğer
seçenekleriyle birlikte).
Anket
verilerimize göre yaş, cinsiyet ve tedaviye başlama nedenleri arasındaki
ilişki; aynı zamanda hasta memnuniyet puanları, tedaviyi tekrar seçme eğilimi
gibi değişkenlerle uygulanan cerrahi işlemler arasındaki ilişki oransal olarak
karşılaştırıldı ve hastalarımızın tedavi süresince en çok zorlandığı
husus/hususlar oransal olarak belirlendi.
Veriler
Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) (Versiyon 25.0, IBM Corp,
Armonk, NY, ABD) ile analiz edildi ve istatistiksel anlamlılık değeri p<0,05
olarak belirlendi.
Bulgular:
Anketimize
katılan 54 hastadan 26’sı çift çene, 15’i BSSO, 13’ü Le-Fort 1 grubundaydı.
Hastalarımıza cerrahi uyguladığımız ortalama yaş 23,81±5,8; hastaların ortalama
tedavi süreleri 40,2±16,8 ay olarak belirlendi. BSSO, çift çene ve Le-Fort 1
grupları arasında ameliyat uygulanan yaş, anketin uygulandığı yaş, cinsiyet,
tedavi süresi gibi değişkenlerin dağılımı benzerdi.
Ankete
katılan 54 hastadan %72,22'si (39 hasta) yüz görünümünde iyileşme, %66,6’sı (36
hasta) diş görünümünde iyileşme, %64,8’i (35 hasta) çiğneme fonksiyonunda
iyileşme, %37,03’ü (20 hasta) konuşma fonksiyonunda iyileşme nedeniyle tedaviye
başladığını belirtti. Kadınlarda daha yüksek oranda çiğneme fonksiyonunda
iyileşme ve temporomandibuler eklem ağrısı / disfonksiyonunda iyileşme
talebiyle başvuru olduğu görüldü. 30 yaş üzerinde konuşma fonksiyonunda
iyileşme beklentisi ve özgüven eksikliği bildiren hasta olmadı.
Hasta
memnuniyet ölçeği puanı ile ameliyat uygulanan yaş, cinsiyet, ameliyat türü,
tedavi süresi gibi değişkenler arasında ilişki bulunamadı (p>0,05). Benzer
şekilde tedaviyi yeniden düşünme kararının ameliyat yaşı, cinsiyet, ameliyat
türü ve tedavi süresi ile ilişkisi yoktu (P>0,05). Beklendiği gibi, hasta
memnuniyeti ölçeğiyle tedaviyi yeniden tercih etme seçimi çok güçlü bir
korelasyon gösterdi (p<0,001).
Postoperatif
dönemde hastaların en çok zorlandığı durumun ameliyat sonrası sıvı gıdayla
beslenme, kilo kaybı, ağrı, şişlik gibi durumlar olduğu görüldü (39 hasta-
%72,22).
Tablo
1’de yaş ve cinsiyete göre tedaviye başlama nedenlerinin dağılımı verilmiştir.
Tartışma:
Maloklüzyona
sahip kişiler normal oklüzyonu olan kişilere göre daha kötü psikolojik, sosyal
ve fiziksel yaşam kalitesine sahiptir. Aynı zamanda maloklüzyon psikososyal
sıkıntıya, konuşma ve çiğneme problemlerine yol açabilir.
Yaşa
ve cinsiyete göre ortognatik tedaviyi esasen tercih etme nedenleri çalışmamızda
olduğu gibi farklılıklar gösterebilir. Çok sayıda çalışma, temporomandibuler
eklem bozukluklarının prevalansının özellikle emosyonel nedenlerle kadınlarda
baskın olduğunu bildirmiştir. Çiğneme fonksiyonunda ve temporomandibuler eklem
ağrısı/disfonksiyonunda iyileşme gibi fonksiyonel beklentilerle ortognatik
cerrahiye başvuran hasta popülasyonumuzun ağırlıklı olarak kadınlardan oluşması
özellikle emosyonel etkilerin maloklüzyonun temporomandibuler eklem üzerindeki
olumsuz etkisini pekiştirmesiyle açıklanabilir.
Temporomandibuler
eklemle ilgili şikayetlerin yaygın olmasına paralel olarak diş ve yüz
görünümünde iyileşme dışında çiğneme fonksiyonunda iyileşme ve
temporomandibuler eklem bozukluklarının düzeltilme beklentisi de 30 yaş
üzerinde ortognatik cerrahi için başvuran/ yönlendirilen hastaların önemli bir
kısmının başvuru sebebi olabilir.
Tüm
bilinen olumlu etkilerinin yanında ortognatik cerrahi genellikle öncesinde var
olan ve sonrasında da var olacak ortodontik tedaviyle beraber sürdürülen uzun
ve zahmetli bir süreci gerektirir. Ameliyat sonrası sıvı gıdayla beslenme, kilo
kaybı, ödem gibi durumlar, ortodontik tedavinin zorluğu/ ağrılı bir süreç
olması, ameliyat sonrası gelişen komplikasyonlar, ameliyat sonrası uzun hastane
yatış süresi, ameliyat sonrası yoğun bakımda yatmanın gerekebilmesi, ameliyat
nedeniyle iş/eğitim hayatına uzun bir süre ara verilmesi gibi durumlar hasta
için zorlayıcı olabilir. Yine hastanın yaşı, cinsiyeti, tedavi süresi,
emosyonel durumu, çevresi ve arkadaşlarının söylemi hastanın tedaviye bakış
açısını değiştirebilir. 2 hastamız dışında anket uyguladığımız 52 hasta tedavi
süreciyle ilgili olan bu olumsuz durumlardan en az 1 durumla ilgili tedavi
süresince zorlandığını bildirmesine rağmen hastalarımızın %87,03’ü (47 hasta)
"tedaviyi tekrar seçer miydiniz?" sorusuna “muhtemelen evet” veya “kesinlikle
evet” cevabını verdi.
Sonuç:
Ortodontik
tedavi ile kombine edilen ortognatik cerrahi, orta ila şiddetli dentofasiyal
deformitelerin düzeltilmesi için altın standart olarak kabul edilmektedir.
Hastaların tedaviye başlama motivasyonları farklı etkenlere göre değişkenlik
gösterebilir ve bu etkenlerin bilinmesi hasta beklentilerini anlamak için
önemlidir. Aynı zamanda ortognatik cerrahinin sonucunu görmek uzun ve zahmetli
bir süreci gerektirmesine rağmen ameliyat dramatik bir dentofasiyal iyileşme
hali sağladığı için hastanın tedavi memnuniyeti bu olumsuz durumlardan belirgin
olarak etkilenmez.
Tablo
1: Yaş ve cinsiyete göre hastaların tedaviye başlama nedenleri
Tablo
2: “Tedaviyi tekrar seçer miydiniz?” sorusunun cevap dağılımı ve hastaların
tedavi memnuniyet puanlamaları
Tartışma:
Maloklüzyona sahip kişiler
normal oklüzyonu olan kişilere göre daha kötü psikolojik, sosyal ve fiziksel
yaşam kalitesine sahiptir. Aynı zamanda maloklüzyon psikososyal sıkıntıya,
konuşma ve çiğneme problemlerine yol açabilir.
Yaşa ve cinsiyete
göre ortognatik tedaviyi esasen tercih etme nedenleri çalışmamızda olduğu gibi farklılıklar
gösterebilir. Çok sayıda çalışma, temporomandibuler
eklem bozukluklarının prevalansının özellikle emosyonel nedenlerle kadınlarda
baskın olduğunu bildirmiştir. Konuşma ve çiğneme gibi fonksiyonel nedenlerle
ortognatik cerrahiye başvuran hasta popülasyonumuzun ağırlıklı olarak
kadınlardan oluşması özellikle emosyonel etkilerin maloklüzyonun temporomandibuler
eklem üzerindeki olumsuz etkisini pekiştirmesiyle açıklanabilir.
Temporomandibuler
eklemle ilgili şikayetlerin yaygın olmasına paralel olarak diş ve yüz
görünümünde iyileşme dışında çiğneme fonksiyonunda iyileşme ve temporomandibuler eklem bozukluklarının
düzeltilme beklentisi de 30 yaş üzerinde ortognatik cerrahi için başvuran/
yönlendirilen hastaların önemli bir kısmının başvuru sebebi olabilir.
Tüm bilinen olumlu
etkilerinin yanında ortognatik cerrahi genellikle öncesinde var olan ve
sonrasında da var olacak ortodontik tedaviyle beraber sürdürülen uzun ve
zahmetli bir süreci gerektirir. Ameliyat sonrası sıvı
gıdayla beslenme, kilo kaybı, ödem gibi durumlar, ortodontik tedavinin zorluğu/
ağrılı bir süreç olması, ameliyat sonrası gelişen komplikasyonlar, ameliyat
sonrası uzun hastane yatış süresi, ameliyat sonrası yoğun bakımda yatmanın gerekebilmesi,
ameliyat nedeniyle iş/eğitim hayatına uzun bir süre ara verilmesi gibi durumlar
hasta için zorlayıcı olabilir. Yine hastanın yaşı, cinsiyeti, tedavi süresi,
emosyonel durumu, çevresi ve arkadaşlarının söylemi hastanın tedaviye bakış
açısını değiştirebilir. 2 hastamız dışında anket uyguladığımız 52 hasta tedavi
süreciyle ilgili olan bu olumsuz durumlardan en az 1 durumla ilgili tedavi süresince zorlandığını bildirmesine
rağmen hastalarımızın %87,03’ü (47 hasta) tedaviyi tekrar seçmeyle ilgili
olumsuz bir geri bildirimde bulunmadı.
Sonuç:
Ortodontik
tedavi ile kombine edilen ortognatik cerrahi, orta ila şiddetli dentofasiyal deformitelerin
düzeltilmesi için altın standart olarak kabul edilmektedir. Hastaların tedaviye başlama motivasyonları farklı etkenlere göre
değişkenlik gösterebilir ve bu etkenlerin bilinmesi hasta beklentilerini
anlamak için önemlidir. Aynı zamanda ortognatik cerrahinin sonucunu görmek uzun
ve zahmetli bir süreci gerektirmesine rağmen ameliyat dramatik bir dentofasiyal
iyileşme hali sağladığı için hastanın tedavi memnuniyeti bu olumsuz durumlardan
belirgin olarak etkilenmez.
Anahtar kelimleler:
hasta memnuniyeti, ortognatik cerrahi, tedavi sonucu