Nakil Ürünü ile Anafilaksi Gelişen İki Çocuk Olgu


Creative Commons License

Köken G., Polat Terece S., Ertoy Karagöl H. İ., Topuz Türkcan B., Kaya Z., Koçak Ü., ...Daha Fazla

16. Uluslararası katılımlı Çocuk Allerji ve Astım Kongresi, Girne, Kıbrıs (Kktc), 20 - 23 Ekim 2022, ss.219

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Girne
  • Basıldığı Ülke: Kıbrıs (Kktc)
  • Sayfa Sayıları: ss.219
  • Gazi Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş: Hematopoetik kök hücre transplantasyonunda (HSCT) kullanılan hematopoetik kök hücre

(HSC) ürünleri ile anafilaksi dâhil hayatı tehdit edici reaksiyonlar gözlenebilir.

Amaç: Burada HSCT’de kullanılan nakil ürünü ile anafilaksi gelişen iki çocuk olgu sunulmuştur.

Yöntem: Olgu-1:Talasemi major tanısı ile takipli 10 yaşındaki kız hasta allojenik kemik iliği nakil ürünü

infüzyonunun birinci gününde infüzyon bittikten yaklaşık 45 dakika sonra flushing, ürtiker, kaşıntı,

ishal geliştiği için danışıldı. Desatürasyonu ve hipotansiyonu olmamıştı. Anafilaksi olarak değerlendirilen

hastanın intramüsküler adrenalin ile intravenöz feniramin ve metilprednizolon tedavileri sonrası

şikâyetlerinin tamamen gerilediği öğrenildi. Reaksiyon sırasında gönderilen triptaz düzeyi 15,9 μg/L

idi. Nakil ürününde kriyoprezervasyonda dimetil sülfoksit (DMSO) kullanılmış ve eritrosit deplesyonu

uygulanmıştı. Transplantasyonun ikinci gününde premedikasyon protokolü değiştirilerek (metilprednizolon,

H1 reseptör blokörü, H2 reseptör blokörü, montelukast) nakil ürünü sorunsuz olarak verildi.

Olgu-2:Aplastik anemi tanısı ile takipli dokuz yaşındaki kız hasta allojenik kemik iliği nakil ürünü infüzyonunun

ilk gününde infüzyonun 15. dakikasında ortaya çıkan flushing, dispne, karın ağrısı ve kusma

şikâyetleri için danışıldı. Bu esnada oksijen satürasyonu: %90 (oda havasında), solunum sayısı:

30/dk, kalp tepe atımı: 120/dk, tansiyon 60/40 mmHg idi. Anafilaksi olarak değerlendirilen hastaya

intravenöz feniramin ve metilprednizolon tedavileri ile iki defa intramusküler adrenalin uygulandığı;

hipotansiyonu devam ettiği için serum fizyolojik ve intravenöz adrenalin infüzyonu başlandığı öğrenildi.

İnfüzyon tedavisi ile hipotansiyonu düzelmişti. Reaksiyon sırasında triptaz düzeyi gönderilememişti.

Kullanılan nakil ürününde kriyoprezervasyonda DMSO kullanılmış ve eritrosit deplesyonu

uygulanmıştı. Hastanın daha önce aferez trombosit süspansiyonu ile de anafilaksi öyküsü mevcuttu.

Transplantasyonun ikinci gününde premedikasyon protokolü değiştirilerek (metilprednizolon, H1 reseptör

blokörü, H2 reseptör blokörü, montelukast) nakil ürününün verilmesi planlandı. Ancak infüzyon

sırasında hastanın fokal nöbetleri olunca nakil sonlandırıldı.

Sonuç: HSC infüzyonu sırasında görülen reaksiyonlar sıklıkla kriyoprezervasyonda kullanılan DMSO

ile ilişkilendirilmiştir. Bizim olgularımızda da her iki nakil ürününde DMSO kullanılmıştı. DMSO ile

görülebilecek reaksiyonların yönetiminde; nakil öncesinde premedikasyon verilebilir, nakil ürününde

DMSO konsantrasyonu azaltılabilir veya farklı bir kriyoprotektif ajan kullanılabilir. Bizim olgularımızda

nakil ürünü, içeriğinde değişiklik yapılamadığı ve hastaların nakline devam edilmesi gerektiği için

premedikasyon protokolü değiştirilerek verilmiştir.