EJER Congress 2019, Ankara, Türkiye, 19 - 22 Haziran 2019, ss.97-98
Yıkıcı depremler konusunda uzun bir geçmişe sahip olan Türkiye, aktif tektonik hareketlerin güçlü olduğu bir sahada yer almaktadır
(Bozkurt, 2001). Alp- Himalaya kenet kuşağında yer alan Anadolu’nun tektonik yapısında Paleo ve Neo-Tetis sistemlerinin etkisini
görmek mümkündür (Şengör, 1980; Şengör ve Yılmaz, 1983). Tektonik kökenli depremler yerkabuğunda aktif faylara bağlı olarak
meydana gelmektedir. Faylarla depremler arasındaki ilişki, elastik kırılma (elastic rebound theory) teorisi ile açıklanmaktadır. Bu
teoriye göre; faylanma hareketi öncesi, fayın her iki yanında meydana gelen elastik deformasyon sonucunda kayaç içerisinde biriken
enerjinin, kayaç kütlesinin elastik dayanıklılık gücünü aşması sonucu bu alanda kırılma meydana gelmektedir. Kırılma sonucu ortaya
çıkan enerji sismik dalgalar halinde yayılarak depremleri oluşturmaktadır. Türkiye, aktif fay hatları nedeniyle yoğun sıklıkla
depremlerin yaşandığı bir ülkedir. Ülkemizde en şiddetli ve yıkıcı depremler; Anadolu’nun aktif tektoniğini belirleyen Kuzey Anadolu
Fay hattı (KAF), Doğu Anadolu Fay hattı (DAF) ve Batı Anadolu horst-graben sistemleri boyunca meydana gelmiştir (Ketin, 1998).
KAF hattı, hemen hemen Karadeniz kıyısına paralel şekilde, Karlıova ile Ege Denizi arasında uzanan yaklaşık 1200 km.
uzunluğunda, sağ-yanal doğrultu atımlı bir transform fay olup, Avrasya ve Anadolu levhaları arasında yer almaktadır (Barka, 1983).
KAF hattı, ABD’de bulunan San Andreas fayına büyük benzerlik göstermektedir (Ketin, 1976). Barka (1983) çalışmasında ise, KAF
ve DAF zonlarının bazı kesimlerinde benzer özelliklerinin olduğunu belirtmiştir. Batı Anadolu Fay hattı (Batı Türkiye, Ege denizi ve
Yunanistan) yeryuvarı üzerinde hızla genişleyen alanlardan biridir (Seyitoğlu & Işık, 2015). Ege’nin kırıklı yapısında horst ve
grabenler geniş bir yer tutmaktadır. Ege grabenler bölgesinin oluşumundan bu yana %50 oranında bir kuzey-güney genişleme
geçirdiği sonucuna varılmıştır. Bu durum Ege Bölgesi’nin tektonik yönden aktif yapısını ortaya koymaktadır (Şengör, 1980).
Türkiye, tarih boyunca can ve mal kaybına yol açan, birçok depreme maruz kalmıştır. Bu durum; ülkemizde depremsellik gerçeğini
ve depremlerin oluşumu, etkileri ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olmamız gerekliliğini ortaya koymaktadır. Depremler konusunun,
özellikle, ders müfredatları içerisinde ele alınmasında, yapılandırmacı yaklaşım prensiplerine göre; eleştirel ve yaratıcı düşünme
becerisi, empati becerisi, problem çözme becerisi, karar verme becerisi, bilişim teknolojilerini kullanma becerisini ön plana çıkararak,
öğrencilere aktarılması önemlidir (MEB, 2005). Öğrencilere depremler ve fay konusunun ezbercilikten öte, öğrenciyi öğrenmenin
merkezine alarak, neden-sonuç ilişkisi içerisinde öğretilmesi gerekmektedir. Bu aşamada, öğrenen bireylerin derse katılımının
sağlanması ve dersin öğrenilmesi konusunda, günümüz bilişim teknolojilerinin coğrafya konularının öğretiminde kullanılması,
özellikle de Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamında hazırlanan materyallerin kullanımı önem arz etmektedir (MEB, 2018). Kullanılan
materyaller sayesinde öğrencilerin coğrafya dersine bakış açısı olumlu yönde değişmektedir. Coğrafi sorgulama becerisinin
geliştirilmesi ve kalıcı izli öğrenmede coğrafi bilginin görselleştirilmesi gereklidir (Bednarz ve Bednarz, 1995). Çok yönlü analiz
fonksiyonlarıyla birlikte, coğrafya öğretiminde bilişim teknolojilerinin aktif olarak kullanımı önemlidir (Kerski, 2001; Bevainis, 2008;
Artvinli, 2010).
Ortaöğretim coğrafya derslerinde coğrafi bilgi sistemlerinin deprem-fay ilişkisinin öğretilmesinde önemli faydaları olacağından yola
çıkılarak, çalışmanın problemi ‘‘Türkiye’deki fay hatlarıyla depremler arasındaki ilişkinin CBS ortamında hazırlanan materyallerle
belirlenmesi’’ olarak belirlenmiştir. CBS ortamında hazırlanan materyallerin kullanılmasının, öğrenci başarılarına etkisinin deneysel
yöntemle araştırılması çalışmanın önemini vurgulamaktadır.