MIDDLE EAST INTERNATIONAL CONFERENCE ON CONTEMPORARY SCIENTIFIC STUDIES-V, Ankara, Türkiye, 27 - 28 Mart 2021, cilt.3, ss.93-109
Binalar
yapay çevreyi şekillendiren önemli mimarlık ve mühendislik yapılarından
biridir. Bina tasarımında kurgulanan işlevleri yerine getirmek veya vurgulamak
amacıyla farklı yapısal elemanlar kullanılmaktadır. Örneğin; prestij sağlamak,
estetik bir görünüm elde etmek, yer alacağı çevreye uyum sağlamak, arsadan
yatayda ve düşeyde olabildiğince faydalanma isteği gibi nedenlerle tasarımcı
farklı çözümlere gidebilmektedir. Konsollar, bu çözümlerden birisi olarak,
tasarım konseptinin güçlendirilmesinde rol oynayan önemli bir yapı elemanıdır.
Konsol, yapılarda düşey doğrultudan yataya doğru
çıkma yapan bir eleman olup, bir ucu boşlukta iken, diğer ucundan
mesnetlenmektedir. Yapılarda konsol strüktürünün uygulaması, gelişen teknoloji
ile birlikte yeni malzeme ve yapım sistemlerinin ortaya çıkması, bu sistemlerin
bilgisayar programları tarafından modellenebilir olması, bilinçli tasarım stratejileri gibi mimarlık ve
mühendisliğin fiziksel olanaklarının da kullanılmasıyla ileri seviyelere
taşınmaktadır. Böylece en iyi çözümlerin
geliştirilmesi ve risklerin üstesinden gelinmesi uygulamaların da günden güne
artmasına olanak sağlamaktadır. Ayrıca, yapılarda konsollarla geçilen açıklık
boyutlarının artması, yüksek yapılardaki yükseğe çıkma arzusuna benzer olarak,
tasarımcılar arasında bir prestij unsuru olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışmada, nitel araştırma
yöntemlerinden veri toplama ve iz sürme metotları kullanılarak tasarımcıları konsol
bina yapmaya teşvik eden temel sebepler üzerine inceleme yapılmış, konsolların
birçok farklı amaca hizmet etmekte olduğu gözlemlenmiş ve bu kapsamda temel
başlıklar oluşturulmuştur. Bu başlıklara göre konsollar; mimari nitelik olarak
hafızada yer etmek ve anıtsal bir etki bırakmak için simgesel anlamda, yapıda
öne çıkarılmak istenen bölümün vurgulamasında, cephe hareketliliğinin
sağlanmasında, arazi ile bütünleşik tasarım gerçekleştirmek ve topografyaya
minimum müdahale ederek yapının konumlandırılmasında, manzaradan faydalanmak
amacıyla binanın çevresi ve çevre potansiyelinin optimizasyonu, iklim
elemanlarına karşı önlem olarak pasif tasarım gerçekleştirilmesinde, geniş
açıklık gerektiren mekanların üst örtü tasarımında, yoğun kullanıma sahip olan
kamusal alanlarda kullanılmaktadır. Oluşturulan bu temel başlıklar altında
değerlendirilmek üzere, özellikle yüksek teknoloji ile birlikte anılan
High-tech ve Dekonstrüktivizm mimari akımlarının
önde gelen mimarlarının yapıları arasından konsol yapı örnekleri seçilmiştir.
Seçilen örnekler üzerinden mimarların konsolu
kullanma anlayışı değerlendirilmeye çalışılmıştır. Yapılan bu değerlendirme,
teknoloji ve mimarlık arasındaki ilişkiyi konsol yapılar üzerinden ele alması
ve strüktürel bir davranışı tasarımla ilişkilendirmesi açısından oldukça
önemlidir. Her iki akımda da konsol, yapıda öne çıkarılmak istenen
bölümün vurgulanması, topografyaya minimum müdahale, manzaradan faydalanma gibi
amaçlarla tercih edilmiştir. Ancak konsolun üst örtü ve kamusal alan
sağlamak amaçlı kullanımı Dekonstrüktivizim akımında görülmekte fakat High-tech
akımında görülmemektedir. Konsol elemanının pasif tasarımda iklim
kontrolü sağlamak amacıyla kullanımının, sadece High-tech akımı mimarlarından Norman
Foster ve Michael Hopkins
tarafından tercih edilmiş olması dikkat çeken diğer bir husustur. Bu noktada,
akımın gereği olan ekosisteme ve iklime duyarlı yapılar üretebilmek hedefinin
etkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca
her iki akımda da yapı malzemesi açısından sağladığı tasarım esnekliği,
hafiflik ve strüktürel kaygılardan dolayı çelik kullanımının konsollarda sıklıkla
tercih edildiği görülmüştür.
Sonuç olarak
strüktür mimari tasarımın ayrılmaz bir parçasıdır ve sadece taşıyıcı özelliği
ile değil mimarın talep ettiği farklı anlamları yansıtması açısından da
kullanılabilmektedir. Bu açıdan konsollar geçmişte olduğu gibi gelecekte de
binaların vurgulayıcı ve strüktürel olarak zorlayıcı ögeleri olmaya devam
edecektir.
Buildings are one of the important
architectural and engineering structures that create the artificial
environment. Different structural elements are used to fulfill or emphasize the
functions set up in building design. For example, the designer may turn to
different solutions for reasons such as providing prestige, obtaining an
aesthetic appearance, adapting to the environment in which it will be located,
and the desire to make use of the land horizontally and vertically as much as
possible. Cantilevers, as one of these solutions, are an important structural
element that plays a role in strengthening the design concept.
A
cantilever is a structural element that extends horizontally and is supported
at only one end. The application of the cantilever structure in buildings is
carried to advanced levels with the use of physical possibilities of architecture
and engineering, such as the emergence of new materials and construction
systems with the developing technology, the modeling of these systems by
computer programs and conscious design strategies. Thus, the development of the
best solutions and overcoming the risks ensure that the applications are
increasing day by day. In addition, similar to the desire to rise in high-rise
buildings, the increase in the dimensions of the spans passed by the
cantilevers in the buildings appears as an element of prestige among designers.
In this
study, by using data collection and tracing methods, one of the qualitative
research methods, the main reasons that encourage designers to build cantilever
buildings are examined. It has been observed that the cantilever serve many
different purposes and in this context, main titles have been created. According to these titles cantilevers are used;
in order to take place in the memory as an architectural quality and leave a
monumental effect, in a symbolic sense, in the emphasis of the part desired to
be highlighted in the building, in providing facade movements, in creating
designs integrated with the terrain and positioning the building with minimal
intervention to the topography, in optimizing the environment and
environmental potential of the building in order to benefit from the landscape,
in the realization of passive design as a precaution against climatic elements,
in the roof skin design of places requiring long spans, and in public areas
that have intensive use. In order to be evaluated under these basic titles,
cantilever building samples were selected among the buildings of the leading architects
of the High-tech and Deconstructivism architectural movements, which are known
with high technology. The way the architects use the cantilever has been tried
to be evaluated through the samples chosen. This evaluation is very important
in terms of considering the relationship between technology and architecture
through cantilever structures and associating a structural behavior with
design. In both architectural movements, the cantilever was used for purposes
such as emphasizing the part to be highlighted in the building, minimum
intervention in the topography, and taking advantage of the landscape. However,
the use of the cantilever to provide a roof cover and public space is seen in
the Deconstructivism movement, but not in the High-tech movement. It is not
used for these purposes in Deconstructivism. Another remarkable point is that
only architects of the high-tech movement, Norman Foster and Michael Hopkins,
preferred to use cantilever to provide climate control in the building. At this
point, it is thought that they are affected by the goal of building structure
to the climate and ecosystem responsive, which is a requirement of the
High-tech movement. In addition, it has been observed that the use of steel is
frequently preferred in cantilevers due to the design flexibility, lightness,
and structural concerns it provides in terms of building materials in both
movements.
As a result, the structure is an
integral part of architectural design, and can be used not only for its
load-bearing feature but also to reflect the different meanings claimed by the
architect. In this respect, cantilevers will continue to be the accent element
and structurally compelling elements of the buildings in the future as in the
past.