Kimyasal Pandemi: Endokrin Bozucular, Oya Ercan,Şükran Darcan, Editör, Sonçağ Akademi, Ankara, ss.1-36, 2023
Bugün bizler
ofisimizdeki bilgisayarların, oturma odamızdaki koltukların, mutfağımızdaki
plastik gıda ambalajlarının, buzdolabımızdaki alüminyum kutuların,
çocuklarımızın odalarındaki oyuncaklarının ve çantalarımızdaki el kreminin
varlığını sorgusuz sualsiz kabul ederek yaşamımızı sürdürüyoruz. Çünkü günümüz
bilim ve teknolojisinin yardımıyla hayatımızı kolaylaştıran, keyifli hale
getiren bu ürünlerin sağlığımız açısından da güvenli olduklarını düşünüyoruz.
Günlük hayatımızda bu ürünlerin pek çok kimyasaldan yapılan karışımlar olduğunu
veya yapılarında çok sayıda farklı kimyasalları içerebileceklerini
düşünmüyoruz. İnsan yapımı kimyasalların günlük hayatın bir parçası haline
geldiği bir dünyada yaşıyoruz.
Diğer bir değişle modern yaşam, farkına varmadığımız veya varıp da göz ardı
ettiğimiz kimyasal maddelere olan maruziyetin kaçınılmaz olarak artması
sonucunu da beraberinde getirmektedir. Bu kimyasallara maruz kalma ve
potansiyel olumsuz etkilere ilişkin hem halkta hem de sağlık otoritelerindeki
endişeler, özellikle Endokrin Bozucular
(EB) olarak adlandırılan kimyasalların (EBK) rollerine ait her geçen gün
artan sayıda rapor ve araştırmalara bağlı olarak, yükseliş göstermektedir.
Çünkü başta hormonlarımızın yapım ve etkilerinde olmak üzere, endokrin
sistemimizin işleyişinde değişikliğe neden olabilme kapasitesine sahip bu
eksojen bileşikler, diyabet, üreme, nörogelişimsel hastalıklar, meme ve prostat
kanseri gibi pek çok hastalığın görülme sıklığının artmasında, şu an için
suçlanan ana kimyasallar grubunu oluşturmaktadırlar. EB bileşiklere
maruziyetlere bağlı olarak gelişen toksik etkiler hakkında bilgilerimiz halen
“çocukluk” döneminde olup, maruziyetler sonucu gelecek nesillerin yaşamını ve
sağlığını etkileyebilen kanıtlar ortaya konuldukça üzülerek dersler çıkarmaya
başlamış bulunmaktayız. EB olarak tanımlanan kimyasallara oldukça farklı
kimyasal çeşitlilikte karşılaşılmakta olup, yirmi yıl öncesinin aksine,
günümüzde endüstriyel ve tüketici ürünlerinin bilinen veya potansiyel EBKları
içerebileceğine dair daha iyi yerleşmiş bir fikir birliği söz konusudur. Çünkü
günlük yaşantımızda bilerek veya bilmeyerek çeşitli tüketici ürünleri yoluyla
maruz kalabileceğimiz EBKlar, gıdamızdan soluk aldığımız havaya kadar
hayatımızın her anında yer alarak çok geniş bir yelpazede karşımıza
çıkmaktadırlar. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), Birleşmiş Milletler Çevre Koruma
Ajansı (UNEP), Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı (EPA), Avrupa
Birliği (AB) gibi düzenleyici otoriterlerin yanı sıra, başta Endokrin Derneği
olmak üzere pek çok bilimsel kuruluş tarafından EBlar küresel tehdit olarak
kabul edilmekte, sayılarının ve maruziyetlerinin azaltılmasına yönelik pek çok
programın geliştirilmesine çalışılmaktadır.