serüven, Ankara, 2025
ÖNSÖZ İnsanlık tarih boyunca sayısız afetle karşı karşıya kalmış, yaşadığı kayıpların derin izleri toplumsal hafızalarda yer edinmiştir. Yaşanan her afet, toplumların sosyal, ekonomik ve çevresel dokusunda derin izler bırakmakta ve afetlerle etkin mücadele edebilmenin önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Yaşadığımız çağda afetlerin sıklığının artmasıyla birlikte, bu afetlerin sebep olduğu insani, sosyal, ekonomik ve çevresel zararların etkili bir şekilde azaltılması ve yönetilmesi giderek daha büyük önem taşımaktadır. Afetlerle mücadelenin temelinde hızlı, koordineli ve verimli bir müdahale sistemi oluşturmak yatmaktadır. Bu noktada “afet lojistiği” kavramı kritik bir rol üstlenmektedir. Elinizdeki bu eser, afet lojistiği alanında disiplinlerarası bir perspektifle hazırlanmış bölümlerden oluşmaktadır. Bölüm yazarlarımız; mühendislikten sosyal bilimlere, teknoloji yönetiminden çevre bilimlerine uzanan geniş bir yelpazede bilgi üretimini hedeflemiş ve bu doğrultuda özgün katkılar sunmuştur. Afetlerin öncesi, anı ve sonrasını kapsayan süreçlerde bilgi, koordinasyon ve lojistik kabiliyetin önemi; güncel literatür, saha tecrübeleri ve bilimsel yaklaşım ışığında bütüncül biçimde değerlendirilmiştir. Kitabın birinci bölümünde, Afet ve lojistik yönetimini hem teorik hem de pratik boyutlarıyla bütünleştirerek, afet lojistiğinin temel prensiplerini ve uygulama alanlarını detaylıca irdelemektedir. Afet yönetimi ve lojistik yönetiminin entegrasyonunu kavramsal ve işlevsel yönleriyle ele alarak okuyucuya sağlam bir temel sunmaktadır. Afet yönetim süreçlerinin ve lojistik faaliyetlerin, afet öncesi hazırlık, afet anında müdahale ve afet sonrası iyileştirme aşamalarında nasıl bir araya geldiği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Afet yönetiminin kavramsal çerçevesini ve afet yönetimi döngüsünü ayrıntılı biçimde sunarak, farklı disiplinlerin bakış açılarını ve katkılarını öne çıkarmaktadır. Ayrıca lojistik yönetimi süreçlerinin, afet durumlarında etkinliğinin artırılması için gerekli stratejileri de içermektedir. Editoryal açıdan bu bölüm, tanımların tutarlılığı, kavram geçişlerinin dengesi ve şematik anlatımların içerikle uyumu başarıyla sağlanmıştır. Afetlere yönelik müdahale kapasitesini lojistik bakış açısıyla analiz eden bu çalışma, sadece kuramsal değil, uygulamaya dönük katkılar da sunmuştur. Kitabın ikinci bölümü, kriz anlarında yürütülen lojistik faaliyetlerin doğru ve zamanında planlanması çerçevesinde hazırlanmıştır. Deprem gibi öngörülemeyen doğal afetlerde lojistiğin stratejik rolünü detaylı biçimde ele almakta ve afet yönetimi süreçlerinin temel taşlarından biri olan deprem lojistiğini disiplinler arası bir yaklaşımla değerlendirmektedir. Deprem lojistiğine dair kavramsal çerçevenin çizildiği bu çalışma, teknolojik gelişmelerin, çevresel sürdürülebilirliğin ve toplumsal katılımın operasyonel süreçlerdeki etkisini inceleyerek alana katkı sunmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda teorik bilgilerle desteklenen örnek uygulamalar hem ulusal hem küresel ölçekte yürütülen iyi uygulamaları analiz ederek, geleceğe dönük çözüm önerileri ortaya koymaktadır. Editoryal açıdan bu bölüm, deprem lojistiği kavramını yalnızca operasyonel bir perspektifle değil; aynı zamanda teknolojik trendler, sürdürülebilirlik yaklaşımları ve toplumsal katılım ekseninde kapsamlı bir şekilde ele alarak dikkat çekici bir bütünlük sunmaktadır. Bölümün güçlü yönlerinden biri, afet anı kadar öncesi ve sonrası süreçlere de entegre bakış açısı kazandırmasıdır. Yazarın literatür bilgisi, vaka analizleriyle desteklenen içerik ve disiplinler arası yaklaşımı hem akademik araştırmalar hem de saha uygulamaları için önemli bir referans niteliğindedir. Özellikle son yıllarda artan afetlerin yönetimi açısından, bu tür derinlikli ve bütünsel yaklaşımlar, afet lojistiği alanında yol gösterici olacaktır. Kitabın üçüncü bölümü, Türkiye’nin tarihsel ve güncel afet yönetimi deneyimlerini, kurumsal dönüşümleri ve özellikle deprem lojistiği alanındaki yapısal sorunları derinlemesine ele almaktadır. Türkiye, jeopolitik ve jeolojik konumu itibarıyla afetlere yüksek düzeyde maruz kalan bir ülkedir. Bu gerçeklik, yalnızca müdahale süreçlerinin değil, afet öncesi planlamanın, yönetişimsel yapılanmanın ve lojistik hazırlığın da hayati önem taşıdığını göstermektedir. Bu bölüm, Türkiye’de afet yönetiminin tarihsel evrimini analiz ederken; mevzuat reformları, kurumsal dönüşümler ve stratejik planlar ekseninde afet politikalarının geçirdiği değişimi çok boyutlu biçimde ortaya koymaktadır. Bu bölümde yazar yalnızca geçmişi değerlendirmekle kalmayıp, afet lojistiği özelinde Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı yapısal zorluklara da ışık tutmaktadır. Lojistik altyapının yeterliliği, planlama mekanizmalarının etkinliği, yerel yönetimlerin kapasitesi ve koordinasyon süreçleri gibi kritik alanlar, teorik arka planla desteklenen güncel örnekler üzerinden incelenmektedir. Böylece bu bölüm hem akademik çevrelere hem de uygulayıcılara, afet yönetiminde süreklilik, hesap verebilirlik ve bütüncül planlama ilkeleri doğrultusunda yeniden düşünme imkânı sunmaktadır. Kahramanmaraş merkezli 2023 depremleri gibi büyük krizlerden çıkarılan derslerle, afet yönetiminde bütüncül bir yaklaşıma duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Editoryal açıdan bu bölüm, Türkiye’de afet yönetimi politikalarının tarihsel evrimini kapsamlı biçimde analiz ederken, özellikle 1999 ve 2023 depremleri sonrası ortaya çıkan sistemsel kırılmaları çarpıcı verilerle ortaya koyuyor. Afet lojistiği, bölümün güçlü odak noktalarından biri olarak hem kuramsal çerçevede hem de uygulama örnekleriyle detaylandırılmış. Bölüm, mevzuat değişimleri, stratejik planlar ve kurumsal yapılanmalara referans vererek bilgi derinliğini artırıyor. Akademik kaynaklara dayanan güçlü bibliyografya ve sistematik yapı, bu çalışmayı hem politika yapıcılar hem de akademisyenler için değerli bir kaynak haline getiriyor. Kitabın dördüncü bölümü, Afetlerin beklenmedik ve belirsiz doğası karşısında, bilimsel temelli ve sistematik yaklaşımların önemi giderek artmaktadır. Bu durum afet lojistiğinin karmaşık doğasını anlamak ve bu sürece yönelik sayısal çözümler geliştirmek isteyen tüm araştırmacılar, uygulayıcılar ve karar vericiler için kapsamlı bir başvuru kaynağı olmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede kitaba verilen katkı matematiksel modelleme, çok kriterli karar verme, kapasite analizi ve risk yönetimi gibi temel başlıklar altında afet lojistiğine yönelik sayısal teknikleri ayrıntılı ve uygulamalı şekilde sunmaktadır. Her alt başlık, teori ile pratiği buluşturarak okuyucuya hem analitik düşünme becerisi kazandırmakta hem de sahada karşılaşılan sorunlara çözüm perspektifi sunmaktadır. Editoryal açıdan bu bölüm, içerik derinliği ve yapısal bütünlüğü açısından akademik ve uygulamalı literatüre güçlü bir katkı sunmaktadır. Afet lojistiğinin temel sorunları; modelleme, analiz ve karar destek sistemleri çerçevesinde ele alınmış, her alt başlık sayısal örneklerle zenginleştirilmiştir. Özellikle karma tam sayılı programlama, stokastik modeller ve TOPSIS gibi yöntemlerin somut uygulamalarla sunulması, bölümün teorik bilgiyi pratiğe dökme gücünü artırmıştır. Yazarın afet lojistiğinin karmaşık doğasına analitik yaklaşımı, afetin her aşamasını (hazırlık, müdahale, iyileştirme) sayısal tekniklerle bütünleştirerek sistematik bir çözüm önerisi sunmaktadır. Kitabın son bölümünde ise, afet lojistiği disiplinini dijital çağın sunduğu teknolojik imkânlarla buluşturarak, kriz anlarında doğru bilgiye dayalı, hızlı ve etkili müdahaleyi merkeze alan yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Bilgisayar bilimlerinin sunduğu büyük veri analitiği, yapay zekâ, IoT, blockchain ve bulut bilişim gibi yenilikçi araçlar sayesinde afet süreçlerinin yönetimi artık daha öngörülebilir, optimize edilebilir ve insani etkileri azaltılabilir hale gelmektedir. Böylelikle teknolojinin yalnızca bir destek unsuru değil, afet lojistiğinde dönüşümün temel itici gücü olduğunu bilimsel temellerle ortaya koyarken; karar vericiler, araştırmacılar ve uygulayıcılar için kapsamlı bir başvuru kaynağı olma fırsatı sunmaktadır. Editoryal açıdan bu bölüm, akademik derinlik ile uygulama odaklılığı etkili şekilde birleştiren güçlü bir yapıya sahiptir. Konu kapsamı oldukça geniş tutulmuş; veri analitiği, optimizasyon algoritmaları, yapay zekâ destekli karar sistemleri, coğrafi bilgi sistemleri, IoT, bulut teknolojileri, blockchain ve otonom sistemler ayrı ayrı detaylandırılarak etkili bir kurgu içinde sunulmuştur. Literatür referansları güncel, disiplinler arası entegrasyon başarılıdır. Yazar kendi bölümünde, afet lojistiği alanında teknolojik dönüşümü tartışmakla kalmıyor, aynı zamanda bu dönüşümün gerekliliğini güçlü argümanlarla savunarak, alana yön verecek nitelikte bir içerik sunuyor. Bu kitap, afet lojistiği alanını yalnızca operasyonel süreçlerin yönetimiyle sınırlı görmeyip; afet öncesi hazırlık, anlık müdahale ve sonrası iyileştirme aşamalarında bilgi teknolojilerinden yapay zekâya, karar destek sistemlerinden insan kaynakları yönetimine kadar uzanan kapsamlı bir çerçevede ele almaktadır. Teorik modellemeler ile saha temelli uygulamaları buluşturan bu disiplinlerarası çalışma, afet lojistiğinin dinamik, çok aktörlü ve karar odaklı doğasına vurgu yaparken; lojistik kapasitenin sürdürülebilirlik, çevresel etki, toplumsal dayanıklılık ve dijital dönüşüm ekseninde yeniden tanımlanmasına katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, kitap yalnızca mevcut bilgi birikimini derinleştirmekle kalmamakta, aynı zamanda gelecek araştırmalar için yön gösterici bir akademik referans çerçevesi sunmaktadır. “Bilimle atacağımız her adım, bir afeti krize değil, yönetilebilir bir sürece dönüştürmenin anahtarı olacaktır.”Saygılarımızla… Doç. Dr. Kürşat YILDIZ1 Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği ABD.