20.UluslararasıSınıfÖğretmenliğiEğitimiSempozyumu, Antalya, Türkiye, 14 - 17 Kasım 2022
Çocuk edebiyatı diye bir tür ve kavramın olup olmadığı tartışmaları süregelse de bu kavramın ifade
ettiği şeyin insanlar arasında ortak bir çalışma, konuşma, tartışma, inceleme ve paylaşma alanı
olduğunu söylemek mümkündür. Çocuk edebiyatına yönelik tanımlamalar incelendiğinde bu
kavramsallaştırma altında yer alan eserlerin yaşamın özel bir dönemini hedef aldığı söylenebilir. Bu
süreç doğumdan yetişkinlik dönemine kadar olan çocukluk dönemini kapsamaktadır. Bu durum çocuk
edebiyatı eserlerini değerlendirmede özellikle “çocuk gerçekliği” ve “çocuğa görelik” ilkelerini
gündeme getirmektedir. Çocuğun doğasını dikkate alarak onun bakış açısını kapsaması, hayal gücüne
seslenmesi, onun ilgi duyduğu konuları işlemesi, duygu ve düşünce yönünden beslerken, dil ve
anlatım yönüyle de onun anlam evrenine uygun olması çocuk gerçekliği ve çocuğa görelik ile ilgili
temel kavramlardır. “Edebiyatın okuruna doğrudan doğruya ulaşabilen tek sanat” olma özelliği dikkate
alındığında çocuk gerçekliği ve çocuğa görelik ilkeleri başta olmak üzere masal, efsane, destan, fabl,
fıkra, tekerleme, hikâye ve roman gibi pek çok türü bulunan çocuk edebiyatı eserlerinin, karakter, dış
ve içyapı özellikleri açısından incelendiği çok sayıda çalışmayla karşılaşılmaktadır. Bununla beraber
çocukların hikâyeye katılma isteği, karakterle özdeşim kurması, bir karakterin yanında ya da
karşısında yer alması gibi içsel durumlar karakterler üzerinde daha fazla çalışma yapılmasını zorunlu
kılmaktadır. Masal, efsane, destan ve fabl gibi kurgusal nitelikte çok sayıda türü bulunan çocuk
edebiyatı eserlerindeki karakterlerin iyi yönde gelişim gösteren değişken karakterler olması beklenir.
Diğer bir ifade ile kendini bir problemin içinde bulan ana karakter(ler) bu problemin çözümüyle
değişmeli ve gelişmelidir. Bu değişim sürecine paralel olarak okura verilmek istenen mesaj ise
didaktik olmaktan ziyade sezdirme yoluyla iletilmelidir. Basit bir kurguları olan çocuk edebiyatı
türlerinden fablların özellikle belli bir ahlak dersi vermek amacıyla oluşturulan didaktik temalara sahip
eserler ifade edilmektedir. Bu çerçevede mevcut çalışmada çocuk edebiyatı türlerinden dünyaca ünlü
Fransız yazar La Fontaine’in fabl türündeki eserlerinin karakter gelişimi açısından incelemelerinin
yapılması; bu eserlerdeki karakterlerin eylemleri ve taşıdığı nitelikler aracılığıyla okura sunduğu
mesajların çözümlenerek eserlerin çocuklara uygunluğu konusunda görüşler ortaya konulması
amaçlanmıştır. Bu tercihte La Fontaine’in eserlerinin çocuklara uygun olup olmadığı geçmişten
bugüne tartışma konusu olmasına rağmen halen ders kitaplarında ve çocuk kitaplarında çokça yer
veriliyor olmasıdır. Araştırmada fablların incelenmesi için nitel araştırma yöntemlerinden doküman
incelemesi yöntemi kullanılmıştır. İş Bankası Kültür Yayınları’nın yayımladığı Sabahattin
Eyuboğlu’nun çevirisini yaptığı Jean De La Fontaine’in “Masallar” kitabı taranmıştır. Kitap, 12 ciltlik
kitabın birleşiminden ve 665 sayfadan oluşmaktadır. Kitaptaki 39 fabl incelenmiş ve temalara
ayrılarak değerlendirilmiştir. Temalar incelendiğinde 15 fablın “kurnazlık”, 11 fablın “kendini
beğenmişlik”, dörder fablın ise “yardımseverlik” ve “düşmanına güvenme” temalarıyla öne çıktığı
görülmüştür. Karakter gelişiminin incelenmesinde Lukens’in (1995) ortaya koyduğu boyutlar dikkate
alınarak bir karakter gelişimi inceleme aracı oluşturulmuş daha sonra bu araca mesajlar ve mesajların
veriliş biçimi eklenerek araca son şekli verilmiştir. Yapılan incelemede; 11 karakterle “tilki”, dokuz
karakterle “kurt” ve yedi karakterle “kedi”nin fabllarda en fazla yer verilen karakterler; niteliklerinin
ise genellikle “kurnaz, sinsi ve güvenilmez” şeklinde olduğu görülmektedir. Sabit karaktere sahip 79
karakter bulunurken yalnızca beş karakterin değişken karaktere sahip olduğu tespit edilmiştir. Elde
edilen verilere dayalı olarak La Fontaine fabllarında yer alan karakterlerin olumsuz yönleriyle öne
çıktığı ayrıca karakterlerin nadiren değişim ve gelişim gösterdikleri; bütünüyle doğrudan ve didaktik
bir şekilde verilen mesajlarınsa büyük ölçüde olumsuz niteliğe sahip olduğu yönünde bulgulara
ulaşılmıştır.