48. Ulusal Hematoloji Kongresi, Antalya, Turkey, 1 - 05 November 2022, vol.52, no.455, pp.157-158
Giriş: Çocukluk çağı kanserlerinde güncel tanı ve tedavi yöntemleri ile
uzun süreli sağ kalım şansı artırmıştır. Buna karşılık uzun dönem izlemde
görülen komplikasyonlar tedavi önündeki önemli engellerdir. Biz bu
çalışmada solid Tümör, lösemi, lenfoma ve transplant hastalarında kan
transfüzyonlarına ikincil demir yüklenmesini araştırdık.
Materyal ve Metod: Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Bilim Dalında izlenen
0-18 yaş arası 105 hasta çalışmaya alındı. Hastalar 4 gruba ayrıldı. Grup 1
solid tümör ve lenfoma tanılı transfüzyon almamış hastalar (n=22), Grup
2 solid tümör ve lenfoma tanılı transfüzyon almış hastalar (n=33), Grup 3
lösemi hastaları (n=27), Grup 4 malign hastalık nedeniyle otolog periferik
kök hücre transplantasyonu (PKHT) veya allojenik kemik iliği transplantasyonu (KİT) uygulanmış hastalar (n=23) olarak belirlendi. Hastaların tedavi
boyunca aldıkları eritrosit süspansiyonu (ES) miktarları ile demir yükü
hesaplaması yapıldı, serum demir parametreleri kaydedildi.
Bulgular: Çalışmamızda 78 (%94) hastada hafif, 3 (%4) hastada orta ve 2
(%2) hastada ağır tipte demir yüklenmesi saptadık. Bu hastalardan orta
demir yüklenmesi olan 3 hastanın 1’i solid tümör (medulloblastom), diğer
2’si lösemi hastasıydı. Ağır demir yüküne sahip 2 hasta ise lösemi nedeniyle allojenik KİT yapılan hastalardı. Bu 2 hastada karaciğerde demir birikimi
gösterildi, 1 hastada kemik iliği demir birikimi de mevcuttu, ikisine de
şelasyon tedavisi başlandı. Tedavi sonrası 60. ayda demir eksikliği tespit
edilen 10 hasta (%10) vardı. Bu hastaların 4’ü transfüzyon almamış solid
tümör ve lenfoma hastası, 3’ü en az 1 kez transfüzyon almış solid tümör
ve lenfoma hastası, 1’i lösemi, 2’si allojenik KİT hastasıydı. Hastaların tedavi
sırasında aldığı toplam ES volümü lenfoma ve solid tümör hastalarında
lösemi hastalarına ve allojenik KİT hastalarına göre anlamlı düşük bulundu. (p<0.05) Allojenik KİT ve lösemi hastalarında solid tümör ve lenfoma
hastaları ile otolog PKHT hastalarına göre ES sayısı ve demir yükü düzeyi
anlamlı yüksek bulundu. (p<0.05) Lösemi ve allojenik KİT hastaları arasında ES volümü, ES transfüzyon sayısı, demir yükü, son ferritin düzeyi
parametreleri için istatistiksel anlamlı fark bulunmadı. (p>0.05) Lenfoma
ve solid tümör hastaları ile otolog PKHT hastaları arasında ES volümü,
ES transfüzyon sayısı, demir yükü, son ferritin düzeyi parametreleri için
istatistiksel anlamlı fark bulunmadı. (p>0.05) Tüm hastaların ortalama
ferritin değerlerini incelediğimizde hastaların en yüksek serum ferritin
seviyelerine tedavinin 1. ve 3. aylarında ulaştığı, 3. aydan sonra zamanla
azaldığı saptandı. Tedavi sonrası 12. ayda serum ferritin değerinin 500 ng/mL seviyesinin altına düştüğü belirlendi. Tüm hastaların ortalama Ferritin
düzeyi ile toplam ES volümü arasında yüksek düzeyde pozitif yönde
anlamlı ilişki bulundu. (r=0.76, p=0.0001) Ortalama Ferritin düzeyi ile toplam ES transfüzyon sayısı arasında yüksek düzeyde pozitif yönde anlamlı
ilişki bulundu. (r=0.71, p=0.0001)
Sonuçlar: Çalışmamızda en yüksek demir yükü ve ferritin düzeyleri allojenik KİT hastalarında saptanmış olup bunu lösemi, solid tümör ve lenfoma
hastaları ve otolog PKHT hastaları izlemekteydi. Bulgularımız ağır demir
birikimi nedeniyle şelasyon ihtiyacı olan allojenik KİT hastalarında nakil
sonrası demir monitorizasyonunun gerekli olduğuna işaret etmektedir.
Allojenik KİT dışındaki hastaların ise zaman içerisinde kendiliğinden
azalan ferritin düzeyleri olması nedeniyle şelasyona ihtiyaçları olmadığı
kanısına varılmaktadır. Ayrıca hiç transfüzyon almamış solid tümör ve
lenfoma hastalarında uzun dönem izlemde gelişebilen bir başka komplikasyon olan demir eksikliği yönünden bu hastaların izleminin yararlı
olacağı görülmektedir.