Diğer, ss.64-67, 2012
HÜSEYİN ELMAS İLE KONYA’DA SANAT ÜZERİNE
Doç. Dr. Hüseyin Elmas yaklaşık 20 yıldır Konya’nın sanat çehresinin şekillenmesine katkıda bulunmuş, sanat ve Konyalıyı buluşturmak için uğraş vermiş değerli akademisyen ve sanatçılarımızdan. Kendisi ile Konya’da ki sanat ve sanatseverlik hakkında gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi siz okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.
Biz sizi 20 yıldır Konya sanat ortamında var olan bir kişi olarak yakından tanıyoruz, ancak söyleşimize geçmeden önce okurlarımıza kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
1967 yılında Anamur da doğdum. İlk orta ve lise öğrenimimi Anamur’da tamamladıktan sonra 1986 yılında girmiş olduğum Gazi Üniversitesi Gazi eğitim Fakültesi Resim- İş Eğitimi Bölümü’nden 1990 yılında mezun oldum. Mezun olduktan kısa bir süre sonra, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nün açmış olduğu asistanlık sınavını kazandım. Aynı yıl yüksek lisans eğitimine ardından da doktoraya başladım. 1998 yılında doktora eğitimimi “Çağdaş Türk Resminde Minyatür Etkileri” konulu tezle tamamladım.1999 yılında ise aynı bölüme öğretim üyesi olarak atandım.
2005 yılı sonlarında Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölüm Başkanlığına ardından da Fakülte dekan yardımcılığı görevine getirildim. Heykel Bölümü kuruluş çalışmalarını yürütürken dekanlığın Resim Bölümü’nü de aktif hale getirmem yönündeki istekleri doğrultusunda Resim Bölüm Başkanlığı’nı üstlendim.
2008 yılında Üniversitelerarası Kurul’un yapmış olduğu Doçentlik sınavını kazanarak Doçent unvanı aldım. Göreve başladığım 1991 yılından bu yana hem akademik hem de sanatsal çalışmalarımı bir arada yürütmeye çalışıyorum. Bugün geçmişe baktığım zaman, bir kitap yazmışım, 100’e yakın eleştiri, deneme, bildiri ve makalem çeşitli yayın organlarında yayınlanmış, Konya, Mersin, Nevşehir, Bursa, Çorum, İzmir, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere 14 kişisel resim sergisi gerçekleştirmiş, 150’den fazla ulusal ve uluslararası karma sergiye katılmış, 60’a yakın serginin Konya’da açılmasında birinci derecede rol alarak Konya’nın sanat hayatına katkıda bulunmuşum.
Konya’da dolu dolu geçen 20 yıl, ben sizin Konya’da sanat alt kültürü oluşturma yönünde oldukça katkınız olduğunu düşünüyorum siz ne dersiniz?
Ne kadar başarılı olduğumu bilemiyorum, bunu zaman gösterecek, ancak geçen 20 yıl içerisinde elimden geldiğince Konya sanat ortamına katkıda bulunmaya çalıştım. Uzunca bir süre özel bir galerinin sanat danışmanlığını, daha sonrada Üniversite Süleyman Demirel Kültür Merkezinin Sergi Salonu’nun programlarını düzenledim. Biraz öncede belirttiğim gibi bu salonlarda 60’a yakın serginin organizasyonunu gerçekleştirdim. Organizasyonlarla kalmayıp, sanat ortamına katkı sağlayabilmek için yerel gazetelerde ve dergilerde düzenli olarak sanata ilişkin yazılar yazdım, halen bu yazılarıma devam ediyorum. Bunların yanında, benim için en önemli olanları, fakültede resim bölümünün kuruluşunu sağlayıp eğitim ve öğretime başlatmam oldu. Bugün resim bölümünde okuyan yüzlerle ifade edilebilecek sayıda öğrenci var ve bu bölümden mezun olan öğrencilerimiz Ülkemizin değişik bölgelerinde sanat adına bir şeyler yapmaya kendi bölgelerinde sanat alt kültürü oluşmasına katkı sağlamaya çalışıyorlar.
Konya, İstanbul- Ankara gibi sanatsal aktivitelerin yoğun yaşandığı bir yer değil. İçerisinde yaşadığınız şehrin dezavantajları olduğunu düşünüyor musunuz?
Hem akademisyenlik, hem de sanatçılığı bir arada yürütmeye çalışıyorum. Günümün çoğu okulda geçiyor. Atölyemde öğrencilerle iç içe, hem ders verip hem kendi resminizi yapabilmeniz bu arada öğrencilerin sizi izleyerek sizden bir şeyler öğrenmesi yaptığım işin en güzel yanı.
Bununla birlikte Konya, sanatsal aktiviteler açısından ülkemizin en kısır şehirlerinden birisi. Henüz bir sanat ortamının oluştuğundan bahsetmek zor. Belki söylediklerimi okuyanlar bana kızabilir. Ancak sanat ortamı dediğimiz şey sadece sanat üretenlerle değerlendirilemez. Üretenlere ilaveten sanat galerileri, izleyicisi ve sanat alıcısının sanat ortamına eklenmesi gerekir. Genele baktığımız zaman bir kısım sergiler açılıyor hatta uluslararası düzeyde sanatçılar ve eserler Konya’ya geliyor. Ama izleyici oranı çok düşük. İzleyiciye baktığın zaman sürekli aynı simalar ve bunlarda üniversite içerisinde sanatla uğraşan birkaç kişi ve öğrenciler. Halkın katılımı ise o kadar az ki. Sanat eseri alıcısı dersen, öyle bir şeyden bahsetmek neredeyse mümkün değil. Galeri sayısı ne kadar? Bence bir milyona yaklaşan bir şehir olarak burada en az 15-20 tane özel galeri olması gerekir. Bir tane bile yok. Bütün bunlara karşın sanatla uğraşan bir kesimden bahsetmek mümkün. Üreten insanlar var. Ve bu insanların ürettiklerini sergileye bilecek mekânlara sponsorlara ihtiyaçları var. Sergi mekânları olmadığı için arkadaşlarımız eserlerini genellikle Konya dışında sergilemeyi tercih ediyorlar. Bütün bu anlattıklarım birleştiği zaman, bir sanatçının yaşaması için Konya ne kadar doğru bir tercih tartışılır.
Konya’da sanatsal aktivitelere sponsor bulunmadığından bahsettiniz, yüzlerce şirket var bu şirketler sizlere destek olmuyorlar mı?
Haklısın Konya’da yüzlerce şirket var. Ancak bu şirketlerin sanatsal aktivitelerde destek olduklarını ben 20 yıllık Konya yaşamımda neredeyse hiç görmedim. Oysa ki 2004 yılında çıkartılan bir kanunla kültürel sponsorluk ile ilgili önemli adımlar atıldı ve güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve teçhizatın tedariki ile film yapımına ilişkin harcamalar, yapılan harcamanın veya bu amaçla yapılan bağış ve yardımın tamamının vergiden (%100’ünün) indirilmesini mümkün kıldı. Bizler iş adamlarından gelin bizim çalışmalarımızı satın alın bizlere destek olun demiyoruz.
Bir sanatçı olarak iş adamlarından beklentiniz ne? Onu açıklayabilir misiniz?
Hepimizin bildiği gibi, İnsan yaşamının ayrılmaz parçalarından birisi de sosyal ve kültürel etkinliklerdir. Sosyal ve kültürel etkinlikler, insanların sosyal bir varlık olduğu bilincini hissettirmektedir. Ülkemizde daha çok kültürel ve sosyal etkinlik kavramlarının algılanması ise spor ve müzik olarak anlaşılmaktadır. Bunların dışında kalan konferans, panel, söyleşi, dinleti, plastik sanatlarla ilgili sergiler vb. etkinlikler ise, ikinci plandadır. Bunda en büyük etken toplumun bu tip etkinliklerle ilgili yeterli bilgiye ya da alt kültüre sahip olmamaları gösterilebilir. Ancak, bunun sorumluluğunu da sadece toplumda aramak doğru olmasa gerek. İçerisinde yaşadığımız çevrede bu tip etkinlikleri organize edecek, kurum, kişi ya da kuruluşların az olması, daha doğru bir ifadeyle hiç olmaması toplumda böyle bir kültürel eksikliğin oluşmasında en büyük etkendir. Bugün, bir milyona yaklaşan nüfusu ve dört üniversitesi ile ülkemizin kültür sanat merkezlerinden biri olması gereken Konya henüz geniş kapsamlı profesyonelce idare edilen kültür sanat merkezlerine sahip değil. Unutulmamalıdır ki, bir toplumdaki kültür ve sanat merkezlerinin sayısı ve bu mekânlardaki etkinliklere katılım oranı, biçimi ya da yoğunluğu o toplumun kültür düzeyinin bir ölçütüdür. Az öncede söyledim. Bizlerin beklentisi iş adamlarının gelip bizden sanat eseri almaları yönünde değil. Bence Konya için yapabilecekleri en güzel şey, kuruluşlarına bağlı kültür sanat merkezleri kurarak Konya’da daha fazla sanat aktivitelerinin olmasına katkı sağlamaları. Ya da yapılan sanatsal aktivitelere sponsor olmaları. Devlet bu gibi etkinliklere verilen desteği vergiden düşürme konusunda yardımcı olup kanun çıkartmışsa o zaman neyi bekliyoruz? Bizler iş adamlarının bu yöndeki çabalarına her zaman gönüllü olarak destek vermeye hazırız. Yeter ki sanatsal aktivitelerin içerisinde yer almak istesinler.
Son olarak bir soru daha sormak istiyorum. Konya’ ya ilişkin fazla olumlu sayılmayacak bir tablo çizdiniz. Sizce içinde bulunduğumuz ve henüz başlangıcında olduğumuz 21. yüzyılda Türk sanatının durumu nedir?
Ben günümüz Türk sanatının diğer ulusların sanatında daha farklı bir nokta da olduğunu düşünmüyorum. Hele hele elde ettiğimiz iletişim olanaklarından sonra ne sanatçılarımızın ne de toplumun diğer ülkelerden geri miyiz gibi bir handikap’a girmeleriniyse hiç doğru bulmuyorum. Çünkü yapılan çalışmalar ortada. Diğer ulusların sanatçılarının ki de ortada. Burada bir sorun varsa, bence bunu Türk sanatçısının ve sanatının yeteri kadar dışarıda ve içeride tanıtılmamasında aramak gerekli. Sanatsal etkinliklerin yoğunlaştığı yerler belli. İstanbul ve Ankara dışında diğer illerde düzenli bir etkinlikten söz etmek zor. Öncelikle gerek ulusal gerekse uluslararası etkinliklerin diğer şehirlerimize kaydırılması zorunludur. Bu tür etkinlikler ise, sanatçıların kendi başlarına organize edebilecekleri bir şey değildir. Ülkemizde kültür sanat alanına ayrılan kamu kaynakları ise çok sınırlı kalmakta, hizmetlerin yurdun tamamına eşit olarak dağılması mümkün olmamaktadır. Bienal, sanat fuarı, sergi vb. etkinliklere sponsor olmak gibi bir düşünce ise ne yazık ki hiç kimsenin aklına gelmemektedir.
Türk sanatının 21. yüzyılda dünyaya açılabilmesi için, büyük destekler gerekmektedir. Dünyanın her yerinde gerek sanatçılarımızın bireysel, gerekse toplu sergileri açılmalı, sanat yapıtlarımızı ve sanatçılarımızı yurt dışında tanıtmaya yönelik yayınlar hazırlanmalıdır. Türk sanatçısı, dünya ülkeleri ile sanat alış- verişinin ne denli önemli olduğunun ve ne ölçülerde olumlu sonuçlar yarattığının bilincindedir ve 21. yüzyılda üretecekleri diğer dünya ülkelerinkinden daha geride olmayacaktır. Bence en önemli sorun birçok alanda olduğu gibi, toplum olarak ürettiklerimizi yeterli düzeyde dışarıya tanıtamamamızdan kaynaklanmaktadır.
Hocam bu güzel söyleşi için, teşekkür ederiz.
Bende teşekkür ederim.