2015-2017 yılları arasındaki iki influenza sezonunda influenza benzeri hastalık bulguları ile yatışı olan ve influenza saptanan hastaların değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ÖZGE ÖZGEN TOP

Danışman: ÖZLEM GÜZEL TUNÇCAN

Özet:

Çalışmamıza 2015-2017 influenza sezonunda Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servis, Hematoloji Servis ve Yoğun Bakım, Dahiliye Yoğun Bakım ve Kemik İliği Servisi'ne başvurup en az 24 saat hastane yatışı olan 112 toplum kökenli ILI hastası alındı. Bu hastalardan nazofaringeal ve/veya faringeal sürüntü örneği alınarak PCR tekniğiyle 2015-2016 sezonunda influenza A,B,C; 2016-2017 sezonunda ise influenza A,B ve RSV araştırıldı. Çalışmamız aktif sürveyans yoluyla gerçekleştirildi. Çalışılan 112 örneğin 37'sinde influenza 1'inde ise RSV-A saptandı. Çalışmamızda 2015-2016 influenza sezonunda baskın olan influenza tipi, DSÖ ve Türkiye'deki verilerle uyumlu olarak influenza A(H1N1)'di. Bu sezon 73 hastadan solunum yolu örneği gönderilmiş olup bu hastaların %16,1(n:12)'inde influenza A(H1N1), %12,3(n:9)'ünde influenza A(H3N2), %2,7(n:2)'sinde alt tipi saptanmamış influenza A saptandı, hiçbir hastamızda influenza B ve C pozitifliği görülmedi. Bu sezon influenza pozitifliğimiz %31,5 olarak değerlendirildi. 2016- 2017 influenza sezonunda baskın olan influenza tipi ise DSÖ ve Türkiye'deki verilerle uyumlu olarak influenza A(H3N2)'ydi. Bu sezon 39 hastadan solunum yolu örneği gönderilmiş olup bu hastaların %33,3(n:13)'ünde influenza A(H3N2), %2,5(n:1)'inde influenza B/Yamagata, %2,5(n:1)'inde RSV-A saptandı. Bu sezon influenza pozitifliğimiz %35,8 olarak değerlendirildi. İnfluenzanın klinik semptomlarında farklılıklar görülebilmekte olup bizim çalışma sonucumuzda influenza saptanan hastalarda saptanmayanlara göre baş ağrısının daha az görülmesi dışındaki semptomlarda anlamlı bir farklılık 104 saptanmadı. Farklı influenza alt tipleri ile enfekte hastaların bulguları kıyaslandığında ise çalışmamızda influenza B çok az sayıda olması nedeniyle değerlendirmeye alınamadı fakat H1N1 grubunda H3N2’ye göre daha sık boğaz ağrısı semptomunun görülmesi dışında belirgin faklılık bulunmadı. İnfluenza olgularında AST, ALT ve CK yüksekliğinin diğer ILI etkenlerinden ayırt ettirmede önemli olduğu, CRP değerlerinin ise influenzayı öngörmede anlamlı olmadığı görüldü. DM’u olanlarda olmayanlara göre influenza saptanma riskinin 10,2 kat arttığı ve ILI bulgularına sahip tüm hastalarda DM, KVH ve KOAH eşlik ediyor olmasının ve ileri yaşın yoğun bakım yatış riskini artırdığı saptandı. Çalışmamızda ILI kriterlerine sahip hastaların en büyük oranını normal kilodaki hastalar oluşturmuştu ve BMI ile yoğun bakım yatış riski, influenza pozitiflik riski ve influenza pozitif saptanan hastalarda pnömoni gelişim riskinde anlamlı bir farklılık bulunmadı. Bu sezon influenza aşısı yapılmış olmasının hastalarda pnömoni gelişim riskini belirgin azalttığı fakat önceki sezon yapılan aşının pnömoni açısından koruyucu etkinliğinin olmadığı saptandı. Tüm hastaların sadece %25’inin bu sezon, %28,5’inin ise bir önceki sezon grip aşısı yaptırdığı görüldü ve toplumdakine benzer şekilde aşılanma oranlarımız düşüktü. ILI pozitif hastaların %93,7’sine ve influenza pozitif hastaların ise tamamına antibiyotik başlanmış ve influenza pozitif hastaların %40,5’ine antiviral tedavi verilmişti. Sonuç olarak influenza pozitifliğini öngörmede tek başına klinik semptomların değerlendirilmesinin yeterli olmayacağı, influenza teşhisi konmasına laboratuvar bulgularının yardımcı olabileceği, bulguların hiçbirinin influenza alt tipininin tahmininde kesin sonuçlara yol açmadığı, DM gibi 105 komorbid hastalığı olanların olmayanlara göre influenza saptanma riskini artırdığı, ileri yaş ve komorbid hastalıklara sahip hastaların yoğun bakım yatış riskinin artması nedeniyle yakın takip edilmesinin daha uygun olacağı, obezitenin influenza riskini artırmadığı, influenzanın ciddi komplikasyonlarından biri olan pnömoniden korunmak için her sezon aşılanmanın önemi, aşılanma oranlarımızın düşük olduğu, influenza hastalarında antibiyotik kullanım oranlarımızın yüksek ve antiviral tedavi oranlarımızın düşük olması nedeniyle gereksiz antibiyotik kullanımına engel olmak ve uygun antiviral tedaviyi erken dönemde başlayabilmek için bakteriyel ve viral solunum yolu enfeksiyonlarının klinik özelliklerinin iyi bilinmesi ve influenza tanı olanaklarının yaygınlaştırılması gerektiği düşünülmüştür.