Son dönem böbrek yetmezliği tanısı ile sürekli ayaktan periton diyalizi ve aletli periton diyalizi tedavisi gören hastaların sol ventrikül hipertrofisi ve diurnal kan basıncı paterni açısından karşılaştırılması


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Öğrenci: NUH ATAŞ

Danışman: YASEMİN ERTEN

Özet:

Son dönem böbrek yetmezliği tanısı ile sürekli ayaktan periton diyalizi ve aletli periton diyalizi tedavisi gören hastaların sol ventrikül hipertrofisi ve diurnal kan basıncı paterni açısından karşılaştırılması Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi, Ankara, Haziran 2012 Kardiyovasküler hastalıklar diyaliz hastalarındaki morbidite ve mortalitenin en önemli nedenidir. Bu nedenle diyaliz hastalarında kan basıncı kontrolü ve kardiyak fonksiyonların değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Periton diyalizinin (PD), hemodiyalize (HD) göre teoriksel avantajlarının bulunmasına karşın, rezidüel renal fonksiyonun (RRF) kaybı ile birlikte PD hastalarında artmış kardiyovasküler riski gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Son dönem böbrek yetmezlikli (SDBY) non-dipper kan basıncı fenomeni olan hastalarda, sol ventrikül hipertrofisi (SVH) sıklığında artış görülmektedir. Aletli periton diyalizi (APD) son zamanlarda SDBY hastalarında sık tercih edilen bir tedavi şeklidir. Aletli periton diyalizi ve sürekli ayaktan periton diyalizini (SAPD), kan basıncı paterni, RRF ve SVH açısından karşılaştıran yeterli çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada, PD hastalarında farklı periton diyalizi tekniklerinin kan basıncı kontrolü, diürnal kan basıncı paterni ve SVH üzerindeki etkisini göstermeyi amaçladık. Çalışmamızda elde edilen sonuçlar; İki grup arasında cinsiyet, vücut kitle indeksi, eritropoetin ve vitamin D kullanımı, kalsiyum ve fosfor düzeyleri, diyaliz süresi, SVH sıklığı ve RRF değerleri açısından anlamlı fark bulunmadı Yaş ortalaması, APD grubunda daha düşüktü. Ambulatuar ortalama sistolik ve diyastolik kan basıncı ve ortalama kan basıncı (gündüz, gece ve 24 saatlik) değeri APD grubunda daha yüksek olmasına karşın bu fark anlamlı değildi. Non-dipper kan basıncı paterni açısından iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı. İki grup arasında sistolik ve diyastolik kan basıncı yükü ve sol ventrikül kitle indeksi açısından anlamlı fark bulunmadı. Sol ventrikül kitle indeksi ile ortalama sistolik ve diyastolik kan basıncı ve ortalama kan basıncı arasında (gündüz, gece ve 24 saatlik ortalama değerler) anlamlı korelasyon bulundu. Sol ventrikül kitle indeksi ile hem gündüz hem de gece sistolik ve diyastolik kan basıncı yükü arasında anlamlı korelasyon bulundu. Sol ventrikül kitle indeksi ile diyastolik non-dipper paterni arasında anlamlı ilişki bulundu. Sol ventrikül kitle indeksi ile rezidüel renal fonksiyon ve hemoglobin arasında negatif korelasyon saptandı. Rezidüel renal fonksiyon ile hemoglobin arasında pozitif korelasyon saptandı. Çok değişkenli doğrusal regresyon analizi modellerinde, her üç modelde de SVKİ ile RRF arasında anlamlı ilişki bulundu. Ayrıca SVKİ ile SKB, DKB ve ortalama KB arasında anlamlı ilişki gösterildi. Çalışmamızda, APD ve SAPD hastaları arasında kan basıncı kontrolü, diurnal kan basıncı paterni ve SVH açısından anlamlı fark bulunmadı. Çalışmamızdan elde edilen verilere göre SDBY hastalarında SVH gelişmesinin önlenmesinde kan basıncı kontrolü ve RRF nin korunması, PD tekniğinin tipinin seçiminden daha çok önem taşımaktadır.