Prolaktinomalı hastalarda otoimmün tiroidit ve diğer otoimmün hastalıkların sıklığı, serum BAFF/APRIL düzeyleri ve yaşam kalitesinin değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ÖZLEM KANBUROĞLU

Danışman: ALEV EROĞLU ALTINOVA

Özet:

Son yıllarda yapılan çalışmalarda prolaktinin otokrin-parakrin etki yoluyla immünmodülasyonda rol aldığı ve otoimmün hastalık gelişimiyle ilişkili olduğu öne sürülmektedir. Çalışmamızda prolaktinomalı hastalarda otoimmün tiroid hastalıkları (OİTH-Haşimoto Tiroiditi) başta olmak üzere otoimmün hastalık sıklığında meydana gelebilecek artışı, artmış otoimmüniteyi destekleyen BAFF (B cell activating factor) ve APRIL (a proliferation inducing ligand) düzeylerindeki değişiklikleri ve otoimmün hastalık belirteçleri olan anti-nükleer antikor (ANA), romatoid faktör IgM (RF-IgM), anti-double stranded DNA (anti-dsDNA), anti-Sjögren’s Sendrom A (anti-ssA), anti-transglutaminaz IgA (anti-TG IgA) ile olası ilişkisini ortaya koymayı amaçladık. Ayrıca, prolaktinomalı hastalarda ve eşlik edebilecek otoimmün hastalık varlığında yaşam kalitesinde olumsuz yönde etkilenme olup olmadığını kontrol grubu ile karşılaştırmalı olarak araştırdık. Çalışmaya 56 premenopozal prolaktinomalı kadın hasta ve 50 premenopozal sağlıklı kadın kontrol grubu olarak dahil edildi. Prolaktinomalı hastalarda otoimmün tiroidit (OİT) sıklığının kontrol grubuna göre belirgin artmış olduğu tespit edildi (% 32.1 ve % 8; p=0.002). Prolaktinomalı hasta ve kontrol grubu arasında anti-tiroid peroksidaz antikoru (anti-TPO) ve/veya anti-tiroglobulin antikoru (anti-Tg) pozitifliği açısından anlamlı fark yoktu (% 19.6 ve % 8; p=0.08). Tiroid volümü prolaktinomalı hasta ve kontrol grubunda benzerdi (p=0.76). OİT varlığını destekleyen tiroid ultrasonografi bulguları olan tiroid parankim ekojenitesinde ve vaskülaritesinde azalma prolaktinomalı hasta grubunda kontrol grubuna göre daha sıktı (sırasıyla % 28.3 ve % 12;0.04). 133 Hasta ve kontrol grubunda nodüler guatr sıklığı açısından anlamlı fark yoktu (% 18.9 ve % 10; p=0.20). Aktif tedavi almayan prolaktinomalı hastalarda PRL düzeyleri ile tiroid volümü arasında pozitif korelasyon mevcuttu (r=0.470, p=0.027). Prolaktinomalı hastalarda yaş, anti-TPO ve anti-Tg düzeylerinin tiroid volümü üzerinde belirleyici faktörler olduğu tespit edildi (p=0.012, p=0.004, p=0.010). Prolaktinomalı hastalarda kontrol grubuna göre vitamin B12 eksikliği daha sıktı (% 25.6 ve % 9.1; p=0.016). Herhangi bir otoantikor pozitifliği prolaktinomalı hasta grubunda ve kontrol grubunda benzerdi (% 35.7 ve % 28.1; p=0.25). Pozitiflik saptanan otoantikorların çoğunluğu nonspesifik antikorlar idi. Otoimmün hastalıkların patogenezinde rolü olduğu öne sürülen BAFF ve APRIL düzeyleri prolaktinomalı hasta ve kontrol grubunda benzerdi (p>0.05). Korelasyon analizlerinde BAFF’ın hastalık süresi, güncel tedavi süresi ve estradiol düzeyi ile (p<0.05); APRIL’in ise vücut kitle indeksi (VKİ) ile pozitif korele olduğu tespit edildi (p=0.008). Regresyon analizleri sonucunda hastalık süresinin BAFF için (p=0.032); VKİ’nin ise APRIL için belirleyici faktörler olduğu saptandı (p=0.014). Prolaktinomalı hastalarda kontrol grubuna göre beck anksiyete ve beck depresyon skorları anlamlı şekilde yüksekti (p<0.001). Prolaktinomalı hastalarda kontrol grubuna göre anksiyete ve depresyon daha ciddi düzeydeydi (p<0.001). SF-36 yaşam kalitesi ölçek parametrelerinden genel sağlık algısı skoru prolaktinomalı hasta grubunda kontrole göre anlamlı şekilde daha düşüktü (p<0.001). Prolaktinomalı hastalarda güncel tedavi süresi ile anksiyete ve depresyon skorlarında negatif yönlü, SF-36 skorlarında ise pozitif yönlü korelasyonlar mevcuttu (p<0.05). Özetle çalışmamızda prolaktinomalı hastalarda 134 OİT ve vitamin B12 eksikliğinin sağlıklı kontrol grubuna göre daha sık olduğunu; ancak diğer otoimmün hastalık belirteçlerinin sıklığında anlamlı artış olmadığını ve otoimmüniteyi destekleyen BAFF ve APRIL düzeylerinde değişiklik olmadığını saptadık. Ayrıca prolaktinomalı hastalarda anksiyete ve depresyon sıklığının daha fazla ve daha şiddetli düzeyde olduğunu ve genel sağlık algısının sağlıklı kontrol grubuna göre daha düşük olduğunu tespit ettik. Sonuç olarak araştırmamızda prolaktinomalı kadın hastalarda artmış OİT sıklığı, vitamin B12 eksikliği ve hayat kalitesinde bozulma saptarken, otoantikor pozitifliği hem de BAFF/APRIL düzeyleri açısından kontrol grubuyla benzer bulgular gözlemledik.