Oral kavite ve orofarinks skuamöz hücreli kanserlerde P16 ve HPV DNA varlığının araştırılması, PD-L1 ekspresyon düzeylerinin belirlenmesi, bu biyobelirteçlerin birbirleri arasındaki ilişkinin ve sağkalım üzerine etkilerinin araştırılması


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: AĞAH YENİÇERİ

Danışman: MEHMET DÜZLÜ

Özet:

Başta orofarinks kanserleri olmak üzere Human Papilloma Virüs (HPV) ilişkili baş boyun skuamöz hücreli karsinomları (HNSCC) özellikle batılı ülkelerde giderek artış göstermektedir. HPV pozitif HNSCC'li hastalar farklı klinik özelliklere sahiptir ve genellikle HPV negatif HNSCC'den daha iyi bir sağkalım gösterir. HNSCC immünosupresif bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Tümör hücrelerinin, immün sistemden kaçışı için PD1:PD-L1 immün kontrol noktası yolağı gibi çeşitli mekanizmalar önerilmiştir. Bizim çalışmamızda, oral kavite ve orofarinks skuamöz hücreli karsinom hastalarında p16, HPV DNA ve PD-L1 ekspresyon düzeylerini, bu biyobelirteçlerin birbirleri arasındaki korelasyonunu ve sağkalım üzerindeki prognostik değerlerini araştırdık. Oral kavite ve orofarinks skuamöz hücreli karsinom tanılı 73 hasta çalışmaya dahil edildi. İmmünhistokimya (IHC) ile p16 ve PD-L1 ekspresyonu, kromojen in situ hibridizasyon (CISH) ile HPV 16 DNA ekspresyonları değerlendirildi. Formaldehit içerisinde fikse edilmiş parafine gömülmüş tümör dokularında, Mouse monoclonal antikor (clone E6H4) ile p16, Rabbit monoclonal antikor (clone SP142) ile PD-L1 ve INFORM HPV III Family 16 Probe ile HPV DNA boyaması yapıldı. P16 pozitifliği skuamöz hücrelerin ≥%10 sitoplazmik veya nükleer boyanma olması, HPV DNA pozitifliği skuamöz hücrelerin ≥%1 nükleer boyanma olması ve PD-L1 pozitifliği tümöral hücre (TH) ≥%5 membranöz boyama olması şeklinde tanımlandı. Karşılaştırma yapabilmek için PD-L1 tümöral hücre membranöz boyanması ≥%1 ve PD-L1 immün hücre (IH) ≥%5 membranöz boyanma pozitif kabul edilerek ayrıca not edildi. Ortalama takip süremiz 37,2 aydı. Hastaların 45'inde (%61,6) p16 pozitif, 12 hastada (%16,4) HPV DNA pozitif ve 21 hastada (%28,7) PD-L1 pozitifti. p16 pozitifliğini en iyi öngören değişken cinsiyetti (p=0.026). HPV DNA ve p16 ekspresyonları arasında anlamlı bir korelasyon yoktu (R:0.3, P=0.8). Eşik değer %1 ve %5 olduğunda sırasıyla %46,5 ve %28,7 oranında TH PD-L1 pozitifliği vardı. 45 hastada (%61,6) IH PD-L1 pozitifliği vardı. P16 (-) ve p16 (+) tümörler arasında PD-L1 ekspresyonunda anlamlı bir fark gözlenmedi (%32'e karşı %26 p = 0.62). İleri evre, genel sağkalım için kötü prognozla ilişkili tek bağımsız faktördü (HR, 0.198; %95 Confidence İnterval (CI), 0.057-0.687: p=0.011). Genel sağkalım (OS) ve hastalıksız sağkalım (DFS), p16 pozitif olanlarda daha iyiydi (p=0.039). HPV DNA negatif hastalarda genel sağkalım anlamlı derecede daha iyiydi (p=0.019). Tümör ve immün hücre PD-L1 oranları ile genel ve hastalıksız sağkalım arasında anlamlı bir ilişki yoktu (Tümör hücre OS p=0.921, DFS p=0.624 ve Immün hücre OS p=0.430, DFS p=0.398). Oral kavite ve orofarinks skuamöz hücreli karsinom hastalarında, p16 ekspresyonu, sağkalım için güçlü bir prognostik biyobelirteçtir. HPV DNA'nın prognostik değerini belirlemek için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. HPV DNA, p16 ve PD-L1 ekspresyonları arasında korelasyon bulunmamaktadır. Hastaların çoğunda PD-L1 ekspresyonu gözlenmesine rağmen, PD-L1'in sağkalım için prognostik bir değeri yoktur. Literatür ve çalışmamızdaki veriler incelendiğinde PD-L1 ekspresyonunun prognostik veya prediktif bir biyobelirteç olarak rolünü belirlemek için daha geniş kapsamlı ve ileriye dönük prospektif çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.