Fetal anomalilerin saptanmasında dört boyutlu ultrasonografinin yeri ve iki boyutlu ultrasonografi ile karşılaştırılması


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2010

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Fatma Doğa Öcal

Danışman: TUNCAY NAS

Özet:

Ultrasonografi fetal anomalilerin saptanmasında yıllardır kullanılan güvenli bir yöntemdir ve her geçen gün yeni teknolojiler sayesinde gelişmektedir. Son zamanlarda prenatal tanı alanı 3D/4D ultraosonografi gibi yeni modalitelerden bahseden pek çok yayınla dolmuştur. 3D USG’nin geleneksel 2D USG ile fetal anomalileri saptamak açısından karşılaştırıldığı pek çok yayın olmasına rağmen tek başına 4D USG’nin bu amaç için kullanıldığı bir çalışma yoktur. Bizim çalışmamız fetal malformasyonların değerlendirilmesinde 2D USG ve 4D USG’yi karşılaştırmaktadır. Aralık 2007- Aralık 2009 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’na başvuran ve 16-28. haftalar arasında ayrıntılı ultrasonografi yapılıp kaydı tutulan, obstetrik özelliklerine bakılmaksızın rastgele seçilmiş 1379 gebenin kayıtları retrospektif olarak incelendi. Ayrıca gebelik haftasına bakılmaksızın fetal anomali saptanmış gebeler de çalışmaya dahil edildi. Saptanan anomaliler yüzeyel anomaliler ve yüzeyel olmayan anomaliler olarak iki gruba ayrıldı. Fetal anomaliler her iki yöntem için de "daha iyi", "daha kötü" ya da "birbirine benzer olarak görüntülendi" şeklinde kaydedildi. Buna göre taranan 1433 feutusun 176’sında 194 anomali saptandı. Bu anomalilerin 61 tanesi (%31.4) yüzeyel anomalilerden, 133 tanesi (%68.6) de yüzeyel olmayan anomalilerden oluşmaktadır. Tüm anomaliler düşünüldüğünde 139 (%71.6) anomali 2D USG ile 4D USG’den daha iyi, 30 anomali (%15.5) 4D USG ile 2D USG’den daha iyi ve 25 anomali (%12.9) her iki yöntemle de birbirine benzer olarak görüntülenebildi. 61 yüzeyel anomali ele alındığında ise bunların 30 tanesi ( %49.2) 4D USG ile 2D USG’den daha iyi, 12 tanesi (% 19.7) 2D USG ile 4D USG’den daha iyi ve 19 tanesi (%31.1) her iki yöntemle birbirine benzer olarak bulundu. Tüm olgular ve yüzeyel anomalisi olmayan olgular değerlendirildiğinde 2D USG’nin anomalileri değerlendirmede daha iyi olduğu (p<0.001) ancak yalnızca yüzeyel anomalisi olan olgular içerisinde 4D USG’nin 2D USG’ye göre görüntü kalitesi, netliği, rezolüsyonu, diğer yapılarla ilişkisi ve anlaşılabilirliği açısından daha iyi olduğu gözlenmiştir (p<0.005). 2D USG her biri postnatal ya da postmortem bulgularla ya da diğer görüntüleme yöntemleriyle antenatal dönemde teyid edilmiş 194 malformasyonu açıkça tanımlayabilmiştir . 4D USG 84 malformasyonda açıkça tanımlayıcı olmuştur (%43.3; p < 0.01) . 4D USG ile görüntülenebilen anomalilerin 54 tanesi (%88.5) yüzeyel anomalilerden oluşmaktaydı. Bu durumda 2D USG’nin tüm anomaliler düşünüldüğünde anomalileri saptamadaki başarısı 4D USG’den anlamlı olarak yüksektir. Yüzeyel anomalisi olmayan gruba göre yüzeyel anomalisi olan grupta hem 2D USG hem de 4D USG ile saptama yapma oranı artmıştır. Tam tersi de düşünülebilir: yüzeyel anomalisi olan gruba göre yüzeyel anomalisi olmayan grupta sadece 2D USG ile saptama yapma oranı artmıştır (p<0,001). Bizim bulgularımıza göre fetal yüz, ekstremiteler, iskelet gibi yüzeyel yapılar ele alındığında 4D USG’nin 2D USG’ye oranla üstün olduğu söylenebilir ancak intrafetal yapıların incelenmesinde 4D yardımcı değildir. Dört boyutlu görüntüleme öncesi rutin iki boyutlu görüntüleme yapmak zorunlu olduğundan dört boyutlu ultrasonografiyi "tek başına" anomali taramasında düşünmek mümkün görünmemektedir. Dört boyutlu ultrasonografinin fetal anomalileri değerlendirmedeki yeri iki boyutlu ultrasonografiyi tamamlayıcı niteliktedir. Ancak biz çalışmamızda 4D görüntüleme için yalnızca "yüzeyel görüntüleme" yöntemini kullandığımızdan bulgularımızı yeni ve gelişmiş tekniklerle pek çok farklı yapının görüntülenmesini sağlayan 4D USG’nin bütününe genellemek doğru olmaz. Değişik görüntüleme modaliteleri kullanılarak, farklı düzlemlerde dalgalar sağlayan ve dilimsel kesit alımının mümkün olduğu, hacim ölçümü yapabilen daha gelişmiş cihazlar kullanılarak 4D USG’nin anomali taramasındaki yerinin araştırıldığı geniş prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.