Süt molar dişlere üç farklı akışkan kompozit materyalinin uygulanması sonrası polisajlama ve yüzey koruyucu işlemlerinin etkinliğinin in vitro olarak değerlendirilmesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Öğrenci: SİMGE KİSBET

Danışman: AYŞEGÜL ÖLMEZ

Özet:

Bu çalışmanın amacı, yeni geliştirilen akışkan kompozitlerle süt dişlerinde yapılan restorasyonlarda, polisajlama ve yüzey koruyucu uygulamasının marjinal adaptasyon ve mikrosızıntı üzerine etkinliğinin ve mikrogerilim testi ile kompozitlerin süt dişi dentinine bağlanma kuvvetlerinin değerlendirilmesidir. Çalışma için 120 adet çürüksüz süt molar diş kullanılmıştır. Dişlerden 60 tanesinin bukkal ve lingual yüzlerinde sınıf V kaviteler hazırlanmış ve dişler üç gruba ayrılarak üç farklı akışkan kompozit uygulanmıştır (Vertise Flow, G-aenial Universal Flo, Tetric N-Flow). Gruplardaki restorasyonların yarısına polisaj yapılmıştır. Daha sonra alt gruplar yine ikiye ayrılarak yarısına yüzey koruyucu (G-Coat Plus) uygulanmıştır. Marjinal adaptasyon değerlendirmeleri dişlerden hazırlanan replikalar üzerinde; mikrosızıntı değerlendirmeleri dişler üzerinde yapılmıştır. Geriye kalan 60 adet diş, dentin yüzeyleri açığa çıkacak şekilde bukkalden aşındırılmıştır. Dişler üç gruba ayrılarak dentin yüzeylerine üç farklı akışkan kompozit uygulanmıştır. Mikrogerilim testi ile bağlanma kuvvetleri ölçülerek kopma tipleri SEM de incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, polisaj yapılması tüm gruplarda marjinal adaptasyonu azaltarak mikrosızıntıyı arttırmıştır. Yüzey koruyucu uygulandığında ise, marjinal adaptasyon ve mikrosızıntı ölçümleri anlamlı derecede daha başarılı bulunmuştur. Bağlanma kuvveti değerleri sırasıyla G-aenial için 15.5MPa, Tetric için 13MPa, Vertise için 2.3MPa olarak ölçülmüştür. Sonuç olarak, yüzey koruyucu uygulamasının restorasyonların başarılarını arttırdığı ve self-adeziv akışkan kompozit Vertise Flow un bağlanma kuvvetinin yetersiz olduğu görülmüştür. Yeni geliştirilen materyaller ile ilgili daha fazla laboratuvar ve klinik çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.