Renal transplantasyon hastalarında transplantasyon öncesi ve sonrası kardiyovasküler sistemin değerlendirilmesi ve Beyin Natriüretik Peptit ile ilişkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2010

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Banu Turfan

Danışman: ENVER HASANOĞLU

Özet:

Renal Transplantasyon Hastalarında Transplantasyon Öncesi Ve Sonrası Kardiyovasküler Sistemin Değerlendirilmesi Ve Beyin Natriüretik Peptit İle İlişkisi AMAÇ: Bizim bu çalışmadaki amacımız renal transplantasyon hastalarının kardiyovasküler sistemini değerlendirmek ve sağlıklı kontrol grubu ile kıyaslayıp, aynı zamanda ekokardiyografik bulgularla serum BNP düzeyinin ilişkisini araştırmaktır. YÖNTEM: Çalışmaya KBY ile takip edilmiş ve 18 yaşından önce renal transplantasyon yapılmış, 32 hasta ile araştırma kriterlerine uygun 32 sağlıklı gönüllü alınmıştır. Hastaların KBY dönemindeki klinik ve laboratuvar bilgileri dosyalarından kaydedildikten sonra bu hastaların, doku Doppler ve geleneksel ekokardiyografileri yapılmış, tam kan sayımı, biyokimyasal tetkikleri, serum BNP düzeyi ve CİMT ölçümleri aynı gün yapılıp sağlıklı kontrollerle karşılaştırılmıştır. BULGULAR: Hastaların nakil öncesi ve nakil sonrası değerlerine bakıldığında; VKİ ortalamasının 17,46 ± 2,21’den 19,86±3,42 kg/m2’e çıktığı (p<0,001), CİMT ölçümünün 0,056±0,006’dan 0,043±0,006 mm’e (p<0,001) gerilediği görülmüştür. Ekokardiyografik ölçümlere bakıldığında LVMİ’nin 62,33±36,07’den 45,92±14,30 gr/m2.7’e gerilediği (p<0,001) görülmüştür. SVH prevalansı nakil öncesinde %78,12’den, nakil sonrasında %65,62’e gerilemiştir (p=0,667). Nakil sonrası dönemdeki hastaların değerleri sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında LVMİ, MPİ, ortalama CİMT ve BNP değerlerinin tamamının sağlıklı kontrollerden anlamlı derecede yüksek olduğu tespit edilmiştir. MPİ ile LVMİ değerleri, LVMİ ile ortalama CİMT değerleri, nakil öncesi Ca x P ile ortalama CİMT değeri birbiriyle korele bulunmuştur. BNP düzeyi ile nakil sonrası proteinüri, LVMİ arasında korelasyon saptanırken MPİ ve BNP arasında ilişki saptanmamıştır. BNP’nin VKİ ile belirgin ilişkili ve negatif korele olduğu bulunmuştur. SONUÇ: RT hastalarının sahip oldukları KV risk faktörleri son dönem böbrek yetmezliği döneminde en ağır düzeyde olup transplantasyon sonrasında bu risk faktörlerinden bazıları belirgin olarak azalmaktadır ancak bu azalma her zaman anlamlı düzeyde olmayıp (SVH gibi), bazen de risk faktörlerinde artış görülmektedir. Ekokardiyografik değerlendirmelerde MPİ ve LVMİ hesaplanması, hem hastaların o andaki durumunu hem de geleceğe yönelik KV risk durumunu öngörmede oldukça önemlidir. Serum BNP düzeyi ölçümü, bu hastalarda renal fonksiyonlardan bağımsız olarak özellikle LVMİ ile korelasyonu açısından önemli bir belirteç olarak ileride klinik kullanımdaki yerini alabilir ancak BNP kullanımında hastaların VKİ dikkate alınmalıdır.