Probiyotik kaynaklı paraprobiyotik ve postbiyotiğin yara iyileşmesi ve moleküler inflamasyon mekanizmasındaki rolü


Creative Commons License

Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2023

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: MERVE İÇİN

Danışman: Belma Aslım

Özet:

Yaralar, normal anatomik yapıda bir dizi işlev kaybıyla birlikte oluşan doku bozulmalarıdır. Mevcutta bulunan tedavi yöntemleri, yara iyileşme sürecinde yardımcı olsa da çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında, özellikle kronik yaraları hedef alacak yeni ajanlara ve tedaviye yönelik yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Dolayısı ile son dönemde, kronik yaraları hedefleyen terapötik doğal biyoaktif bileşiklere yönelik çalışmalara ilgi artmıştır. Bu yüksek lisans tez çalışmasında, probiyotik Lactiplantibacillus plantarum GD2 suşundan elde edilen paraprobiyotik ve postbiyotiklerin deri yaralarının iyileşmesindeki potansiyel rollerinin birçok mekanizma üzerinden ortaya konulması amaçlanmaktadır. Paraprobiyotik ve postbiyotik uygulamalarının fibroblast migrasyonu üzerine etkisi L929 fare fibroblast hücreleri ile oluşturulan in vitro yara modelinde incelenmiştir. Paraprobiyotik ve postbiyotiklerin yarada yaygın olarak bulunan patojenler üzerindeki antimikrobiyal etkinlikleri broth mikrodilüsyon yöntemi ile belirlenmiştir. Yapılan uygulamaların, L929 hücrelerinde TGF-β1/Smad sinyal yolağı ile ilişkili genler (TGF-β1 ve Smad-2/3/4) ile ekstrasellüler matriks (ECM) proteinlerinden kollajen tip 1 alfa 1 (COL1A1), fibronektin (FN); Raw264.7 hücrelerinde anti-inflamatuar sitokinler ve lipopolisakkarit (LPS) ile indüklenerek oluşturulan inflamasyon modeli ile pro-inflamatuar sitokinlerin mRNA ekspresyon düzeyleri q-RT PCR yöntemi ile belirlenmiştir. In vitro yara modelinde, paraprobiyotiklerin yara iyileşmesinde postbiyotiklerden daha etkin olduğu, yarayı 12. saat itibari ile kapatarak iyileşme sürecini olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir (p<0,05). Her iki probiyotik kaynaklı ürünün de antimikrobiyal özelliğe sahip olduğu, patojen gelişimini durdurduğu ve inhibe ettiği belirlenmiştir. Postbiyotiklerin düşük dozlarda dahi paraprobiyotiklerden daha etkili antimikrobiyal özellik gösterdiği tespit edilmiştir. Postbiyotiklerin inhibisyonunun ağırlıkla asitliğe bağlı düşen pH ile ilişkili olduğu düşünülmüştür. Buna bağlı olarak, paraprobiyotik ve postbiyotikler patojenlerin gelişimini inhibe ederek yaranın kronikleşmesini önleyebilmektedirler. Postbiyotiklere kıyasla paraprobiyotik uygulamaları TGF-β1/Smad sinyal yolağında TGF-β1, Smad-2/3/4 genlerinin ekspresyon seviyelerini arttırarak yara iyileşmesinde oldukça etkilidir (p<0,05). Paraprobiyotik ve postbiyotiklerin COL1A1 ve FN gen ekspresyonu seviyelerini arttırarak ECM oluşumunda etkili olabilecekleri gösterilmiştir (p<0,05). Paraprobiyotik ve postbiyotiklerin pro-inflamatuar sitokinlerin aşırı üretimlerini baskılayarak yaranın kronikleşmesini önledikleri tespit edilmiş olup, anti-inflamatuar sitokinlerin ekspresyon seviyelerini arttırarak da pro-inflamatuar sitokin üretimini baskılayabildikleri belirlenmiştir (p<0,05). Ek olarak, bu iki probiyotik kaynaklı ürün, kronik yara oluşumunu engellerken aynı zamanda iyileşme sürecinde etkili pro-inflamatuar sitokinlerin oluşumunda da etkilidirler (p<0,05). Sonuçta, probiyotik kaynaklı paraprobiyotik ve postbiyotiklerin yara iyileşmesinin farklı mekanizmalarında her ikisinin de etkili olduğu ancak paraprobiyotiğin daha iyi sonuç verdiği belirlenmiştir. Sonuçlarımıza göre, yara iyileşme sürecinin tüm fazlarında etkili TGFβ1/Smad moleküler sinyal yolağı üzerinde etkili olması, ECM oluşumu ve yara kapatmada da aynı ölçüde başarı göstermesi ile özellikle paraprobiyotikler yara iyileşmesinde kullanılacak alternatif yeni terapötik bir ajan olarak önerilebilir. Aynı zamanda, paraprobiyotik ve postbiyotiklerin inflamasyondaki regülatör etkisi, patojen bakterileri inhibe ederek kronik yaraları önleyici ve tedavi edici özellikleriyle iyileşme sürecinde etkili oldukları belirlenmiştir. Bu durum, probiyotik kaynaklı paraprobiyotik ve postbiyotiklerin yara iyileşmesinde kullanılacak alternatif yeni ajanlar olabileceklerini göstermektedir.