Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2008
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: HAVVA ÖZGE KESEROĞLU
Danışman: NİLSEL İLTER
Özet:Yassı hücreli kanser ve BHK’den oluşan MDDK tüm dünya çapında beyaz ırkta en sık görülen kanserlerdir. Epidemiyolojik ve moleküler çalışmalar UVR’nin bu kanserlerin gelişiminde anahtar rol oynadığını göstermektedir. Yapılan çeşitli çalışmalarda, HPV tiplerinin tek başına veya UVR ile birlikte bu kanserlerin patogenezinde rol oynuyor olabileceği öne sürülmüştür. Polimeraz zincir reaksiyonuna dayanan HPV saptama teknikleri, özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış hastalardaki ve daha az sıklıkla bağışıklık sistemi normal bireylerdeki deri kanserlerinde HPV DNA’nın yüksek prevalansta bulunduğunu göstermişlerdir. Bu çalışmalarda, MDDK’lerde saptanan HPV tiplerinin sıklığı ve spektrumu kullanılan PZR primerlerinin spesifisite ve sensitivitelerindeki farklılıklara bağlı olarak büyük çeşitlilik göstermektedir. Bağışıklık sistemi normal bireylerdeki MDDK’lerde, HPV tiplerinin mevcudiyetinin araştırılması amacıyla, 32 hastanın MDDK’lerinden ve kontrol grubu olarak aynı hastaların gluteal bölgelerinden biyopsiler alındıktan sonra tüm örnekler geniş spektrumda HPV DNA saptayabilen dejenere primerlerin kullanıldığı PZR metodu ile incelendi. Lezyonlardan alınan biyopsiler ve kontrol deri örneklerinin hiçbirinde HPV DNA saptanmadı. Bu durumun, Türk toplumuna ait özelliklerin yanında, lezyonların hiçbirinin HPV DNA içermiyor olmasına veya dokularda HPV DNA mevcut olmasına rağmen, viral yükün düşük olması nedeniyle, kullanılan yöntemle saptanamamış olmasına bağlı olabileceği düşünüldü. Ultraviyole radyasyonu bölgesel bağışıklık sistemi baskılanmasına veya HPV’nin uyarılmasına yol açarak HPV’nin daha kolay çoğalmasını sağlayabilmektedir. Çalışmamızda hastaların gluteal bölgelerinden alınan kontrol deri biyopsilerinde HPV DNA saptanmamış olmasının, bu bölgenin güneşe maruz kalmaması veya HPV’ye daha az maruz kalmasıyla da ilişkili olabileceği sonucuna varıldı. Sonuç olarak; biz çalışmamızda dejenere PZR yöntemi ile MDDK’de HPV mevcudiyetini gösteremedik. Bu kanserlerin gelişiminde HPV’nin rolünü aydınlatabilmek ve aralarında bulunan belirgin ilişkiyi kanıtlayabilmek için daha çok sayıda hasta ile ve geliştirilecek daha duyarlı saptama metodları kullanılarak yapılacak çalışmalara ihtiyaç bulunduğunu düşünmekteyiz.