Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2011
Öğrenci: AHMET NAS
Danışman: KADRİYE ALTOK
Özet:SDBY yüksek oranda kardiyovasküler hastalık ve kanserle ilişkilidir, ayrıca immün yetmezliğe de neden olur. Bu hasarların açıklanmasında üremi başlı başına patojenik bir mekanizmadır, ayrıca mikroinflamasyon ve oksidatif stres de bunlar arasında sayılabilir. Bu etkenler proteinlere, membran lipidlerine, karbonhidratlara ve DNA ya etki ederler. Genetik sonuçları ; erken yaşlanma, nörodejeneratif hastalıklar, aterosklerozis, mutagenez ve karsinogeneze neden olması çalışmaların genellikle oksidatif DNA hasarına odaklanmasına neden olmuştur. Genotoksik ortam nedeniyle karsinogenez oluşumunda rol alan ajanların araştırılmasında periferik lenfositler yaygın bir biçimde kullanılmaktadır ve uzun süreli çalışmalar bu belirteçlerin geçerliliğini ve yüksek klinik anlamlılığını göstermektedir. Çalışmamızda PD tedavisi gören hastalarda ve sağlıklı kontrol grubunda, DNA hasarı araştırıldı. Comet test yöntemi ile periferik kandan izole edilen lenfositlerdeki DNA hasarı miktarı , kuyruk uzunluğu ve kuyruk yoğunluğu şeklinde ölçüldü. Çalışma, yaş ve cinsiyet açısından uyumlu 27 PD tedavisi gören hasta ile 25 sağlıklı kontrol grubu üzerinde yapıldı. PD tedavisi gören hastalarda , kontrol grubuna göre DNA hasarı anlamlı oranda yüksek bulundu. PD tedavi süresi uzadıkça DNA hasarında, istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir artış izlendi. Aneminin DNA hasarı üzerinde etkisi saptanmadı. Ancak hastalarda diyabetes mellitus olması ve ferritin değerinin 500 ün üzerinde olmasının DNA hasarında artışa yol açtığı izlenmiştir. Son altı ayda eritropoietin ve D vitamini alan ve almayan hasta grubunda DNA hasarı yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Sonuç olarak, PD yapan hastalarda, kontrol grubuna göre DNA hasarının anlamlı oranda yüksek saptanması, kronik böbrek yetmezliğine, hastalığın progresyonuna ve PD tedavi yöntemine bağlı olabilir . Serumda ferritin fazlalığının olması ve hastalarda diyabetes mellitus varlığı ile bu durum daha da artabilir.