Çocukluk çağı idrar yolu enfeksiyonlarının geriye dönük değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2013

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Fatma Canbeyli

Danışman: ENVER HASANOĞLU

Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu

Özet:

Çocukluk Çağı İdrar Yolu Enfeksiyonlarının Geriye Dönük Değerlendirilmesi Çocukluk çağında İYE?ler; sık görülmeleri, yeterli tedavi edilmedikleri ve sık tekrarladıkları durumlarda son dönem böbrek yetmezliğine kadar giden ciddi komplikasyonlara neden olabildikleri için, ayrıca erken tanı ve tedavi ile bu komplikasyonların önlenebilir olması nedeniyle oldukça büyük bir öneme sahiptirler. Çalışmamızda İYE nedeniyle izlenen 1 ay-18 yaş arasındaki 699 hastanın dosyaları geriye dönük olarak incelenmiştir. Hastaların %75.8?i kız %24.2?si erkekti. Erkeklerde İlk İYE yaşı ortanca 6 ay iken kızlarda 18 ay olarak bulundu. Erkeklerde ilk İYE en sık ilk 6 ayda izlenirken, kızlarda 2-5 yaş arasında saptandı. Ateş, iştahsızlık ve kusma ilk 2 yıl en sık görülen semptomlar olarak bulunurken 5 yaşında sonra idrar kaçırma ve sık idrara çıkma %42-46 oranlarıyla sık görülen semptomlar olarak saptandı. Hastaların %15,7?sinde (109 hastada) USG?de anomali saptanırken, en sık görülen anomali %49,6 oranıyla hidronefrozdu. Hastaların %21,2?sinde (148 hasta) reflü saptandı. DMSA yapılan 559 hastanın 110?unda (%15,7) skar saptandı. Ultrasonografide anomali saptanmasının, ateş varlığının CRP pozitifliğinin, VUR varlığı ve şiddetinin renal skar riskini arttırdığı görüldü. Skar gelişimi üzerine en fazla etkisi olan faktörün reflü derecesi olduğu görüldü. 442 hastada (%63,8) rekürrens saptandı. Rekürrenslerin en fazla ilk bir yılda olduğu görüldü.Rekürrens saptanan hastalarda skar oluşum riskinin daha fazla olduğu saptandı. Ultrasonografide anomali varlığının, VUR varlığının ve şiddetindeki artışın rekürrens sıklığını arttırdığı saptandı 109 hastada (%15.5) AÜS disfonksiyonu saptandı. AÜS disfonksiyonu olan hastalarda olmayanlara göre rekürrens ve hipertansiyon sıklığı daha fazla saptandı. E.coli %82,6 oranıyla en sık üreyen mikroorganizma olarak saptandı. 26 kültürde (%2,4) ESBL (+) mikroorganizma üremesi saptandı. ESBL (+)?lerde ESBL (-)?lere göre, %10-70 oranında değişmekle birlikte ciddi bir direnç artışı saptandı. En belirgin fark sefalosporinlerde bulunurken, en az direnç farkı piperasilin tazobaktamda saptandı. E.coli?nin trimetoprim/sulfametaksazol direncinin % 45.6 saptandı. Ancak yıllar içindeki direnç değişim paternine bakıldığında, beklenilenin aksine direncin istatistiksel olarak anlamlı şekilde azaldığı (%52.9-%37.9) saptandı Azalan direncin tedavide son yıllarda sefiksim gibi geniş spektrumlu antibiyotiklerin tercih edilmesi nedeniyle trimetoprim/sulfametaksazolun az kullanılması ile açıklanabileceği düşünüldü Sefalosporin grubu antibiyotiklere karşı %18-20 oranında direnç saptandı. Seftriakson ve sefepimin son dönemlerde sık kullanımına bağlı direnç gelişimi beklenirken yıllar içinde belirgin değişiklik saptanmadı. Sefiksim direncinde yıllar içinde anlamlı bir artış olmaması nedeniyle toplum kökenli İYE?lerde oral tedavide hala iyi bir seçenek olarak kabul edildi. Pseudomonas?ın ise antibiyotik dirençleri yüksek saptandı. TMP-SMZ?e karşı %70.0, sefepim, sefiksim ve seftriaksona karşı %50, karbapenemlere karşı %30 direnç saptandı. En az direnç piperasilin tazobaktama saptandı. (%10) Pseudomonas?ın amikasin, siprofloksasin direncinde artış saptanmazken seftazidim duyarlılığında %50 azalma saptandı. Son yıllarda dirençli mikroorganizmalardaki artış ile birlikte İYE tedavisinde zorluklar ile karşılaşılmaktadır. Bu nedenle tedaviler bölgesel antibiyotik dirençleri göz önüne alınarak yapılmalıdır. Ancak bunun için antibiyotik duyarlılığı ile ilgili çalışmaların arttırılması gerekmektedir.