Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Pataloji , Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2021
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Dr. Selin KESTEL KAYIK
Özet:
Melanom, pigment oluşturan hücreler ve baskın olarak deride bulunan
melanositlerin malignitesidir. Deri dışında, göz (iris), kulak (koklea),
gastrointestinal sistem, leptomeninksler, oral ve genital mukozal membranlarda da
görülür. Malign melanom, kadınlarda ve erkeklerde 5. en sık görülen malignitedir.
Amerika’da, tüm deri kanserlerinin %4’ünü oluşturmasına rağmen, deri
kanserlerine bağlı mortalitenin %75’inden sorumludur.
DSÖ 2018 Melanom sınıflaması, farklı histopatolojik, klinik ve genomik
veriler doğrultusunda melanom gelişiminin farklı yolaklar üzerinden
gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Çalışmamızda Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı’nda tanı almış, primer deri melanomu, mukozal
melanomu, konjonktival melanomu ve uveal melanomu olan toplam 304 hasta (166
erkek ve 138 kadın) Dünya Sağlık Örgütü sınıflamasına tabi tutulmuştur. Ortalama
tanı yaşı 58,09 ± 16,97 y (aralık 1- 95, ortanca 60,5) olarak saptanmıştır. On dokuz
(%6,25) hasta herhangi bir sınıfta yer almazken, 96 (%31,58) hasta düşük kümülatif
güneş hasarı ilişkili melanom, 45 (%14,80) hasta yüksek kümülatif güneş hasarı
ilişkili melanom, 6 (%1,97) hasta dezmoplastik melanom, 7 (%2,30) hasta Spitz
melanom, 48 (%15,79) hasta akral melanom, 40 (%13,16) hasta mukozal melanom,
17 (%5,59) hasta konjenital nevüsten gelişen melanom, 7 (%2,30) hasta mavi
nevüsten gelişen melanom ve 19 (%6,25) hasta uveal melanom olarak
sınıflandırılmıştır. Mukozal melanom vakalarında sağkalım süresi diğer tüm
sınıflardan daha kısa olarak saptanmıştır (p<0,001). Düşük kümülatif güneş hasarı
ilişkili melanomların sağkalım süresi ise, mavi nevüsten gelişen melanom
256
(p=0,021) ve uveal melanom (p=0,16) olgularına göre daha uzun olarak
hesaplanmıştır. Çalışma sonlandırıldığında 192 (%63,37) hasta halen hayatta iken,
111 (%36,63) hastanın takibi ölüm ile sonuçlanmıştır. Ayrıca, çalışmaya Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı’nda tanı almış ve/veya
moleküler çalışma için başvurmuş, metastatik melanomu olan 122 olgu (77 erkek
ve 45 kadın) dahil edilmiştir. Hastaların, çalışmadaki metastatik melanom örneği
ile tanı aldıkları yaş ortalaması 55,95 ± 1,35 y (aralık 19- 89) olarak saptanmıştır.
Çalışma sonlandırıldığında 29 (%23,77) hasta halen hayatta iken, 93 (%76,23)
hastanın takibi ölüm ile sonuçlanmıştır.
Çalışmamızda primer deri melanomlarında; erkek cinsiyet, cerrahi sınır
pozitifliği, 1 mm’den kalın ve pT1’den ileri evrede tanı alınması, VBF saptanması,
mikrosatellit varlığı, lenf nodu metastazı, patolojik uzak metastaz varlığı,
lenfovasküler invazyon görülmesi, ülserasyon varlığı, Clark seviyesinin II’den
fazla olması, mitoz sayısının 1 mm²’de 6’dan fazla olması, perinöral invazyon
saptanması genel sağkalımı istatistiksel olarak anlamlı şekilde olumsuz etkileyen
özellikler olarak saptanmıştır. TİL, öncül lezyon, solar hasar ve regresyon varlığı
ise primer deri melanomlarında genel sağkalım üzerinde istatistiksel olarak olumlu
faktörler olarak izlenmiştir. Mukozal melanom hastalarında, cerrahi sınır pozitifliği
sağkalım üzerinde olumsuz etkili bulunmuştur. Ayrıca gastrointestinal sistemde
izlenen mukozal melanomların genel sağkalımı, baş-boyun bölgesinde görülen
mukozal melanomlara göre daha kısa saptanmıştır. Konjonktival melanomu olan
olgularda TİL varlığı genel sağkalım üzerinde olumlu etkiliyken; lenfovasküler
invazyon varlığı, tümör kalınlığının 2 mm’den fazla olması ve milimetrekarede
257
mitoz sayısının 1’den fazla olması, patolojik tümör evresinin 3 olması genel
sağkalım üzerinde olumsuz etkili bulunmuştur. Uveal melanom olgularında,
konjonktiva ve lens tutulumu genel sağkalımı olumsuz etkilerken, en büyük tümör
çapı 9,1-15 mm arasında olan olguların genel sağkalımı, en büyük tümör çapı 15
mm’den fazla olan olgulardan daha kısa saptanmıştır. Metastatik melanom
olgularında; tanı yaşının 60’tan fazla olması 31-60 yaş arasında tanı almaya göre;
yerleşimin akciğer ve merkezi sinir sistemi olması lenf nodu, deri ve subkütan
yumuşak doku metastazlarına göre; karaciğer, kemik iliği, paranazal sinüs yerleşimi
lenf nodu metastazına göre; soluk eozinofilik ve eozinofilik-şeffaf sitoplazmalı
örneklerin, soluk eozinofilik-şeffaf sitoplazmalı örneklere göre; nöroendokrin
benzeri nükleer özellikler gösteren vakaların veziküler nükleuslu örneklere göre
genel sağkalımı daha kısa saptanmıştır. Perivasküler psödorozet oluşturan
metastatik melanom olgularında sağkalımın anlamlı şekilde kısa olduğu
saptanmıştır. Aynı görünüm daha önce olgu sunumu şeklinde primer melanom
vakasında bildirilmiştir. Anjiotropizmin metastatik melanomda, metastatik
olmayan melanoma göre daha sık görüldüğü ise farklı bir çalışmada incelenmiş ve
melanomda lenfovasküler invazyon dışı metastaz yolakları olabileceği ve
perivasküler psödorozet görünümü ile aynı olmamakla birlikte bu görünümü
kapsayan anjiotropizm ile karakterli, melanomda ekstravasküler migratuar metastaz
olasılığı yaklaşık 20 yıl önce ilk kez ortaya konmuş ve farklı çalışmalarla
desteklenmiştir.
Sonuç olarak, çalışmamızda histopatolojik ve klinik veriler doğrultusunda
yapılan DSÖ sınıflamasının genel sağkalım ile ilişkili olduğu saptanmıştır. DSÖ
258
sınıflamasında solar hasar ayrımda kullanılan başlıca kriterlerden biridir. Güneş
görmeyen ya da güneş hasarı ilişkisi belirlenememiş melanomların sağkalımının
daha kısa olduğu saptanmıştır. Primer deri melanomlarında öncül lezyon tespit
edilebilen olguların sağkalımının daha uzun olması melanom gelişim
basamaklarının aydınlatılması ve prognostik önemi açısından ileri incelemeye
değer bir bulgu olarak saptanmıştır. Regresyonun primer deri melanomlarında
sağkalım üzerine olumlu etkisi, literatürdeki görüş ayrılıklarının azaltılması adına
destekleyici bir bulgu olarak görülmüştür. TİL varlığı hem primer deri
melanomlarında hem de konjonktival melanomlarda sağkalım üzerine olumlu etkili
bir faktör olarak saptanmıştır. Melanom erken tanısının, genel sağkalım ve prognoz