Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2017
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Özlem Çoban
Danışman: ZELİHAGÜL DEĞİM
Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
Özet:Çalışmamızda, dünyada ölümlerin birinci nedeni olan kanser hastalığının bir alt türü fibrosarkomanın, hedeflendirilmiş ilaç taşıyıcı sistemlerin oral olarak uygulanması ile tedavi edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla birer tirozin kinaz inhibitörü olan İmatinib mesilat ve Erlotinib hidroklorür antikanser ilaç olarak belirlenmiş ve bu ilaçları içeren lipozom ve nanokohleat formülasyonları geliştirilmiştir. Ayrıca son zamanlarda kanser tedavisinde ağrı kesici ve tümör boyutunu küçültücü etkisinden dolayı kullanılmaya başlayan Deksketoprofen trometamol ise tirozin kinaz inhibitörleri ile kombine halde kullanılmıştır. Aktif hedeflendirme sağlamak için taşıyıcı sistemlere folik asit bağlı PEG kullanılmıştır. Formülasyonlar üzerinde miktar tayini, partikül büyüklüğü, zeta potansiyeli, diyaliz membranından salım, Caco-2 hücrelerinden geçiş ve geçirimli elektron mikroskobu görüntülemeleri yapılmıştır. Deney hayvanı olarak 14-16 haftalık Balb-C erkek fareleri kullanılmış ve metilkolantren kimyasal maddesi ile farelerde fibrosarkoma modeli geliştirilmiştir. İki hafta süren tedaviler ile her iki maddenin ve her iki taşıyıcı sistemin tedavi edici etkisi incelenmiştir. Tedavi etkinliğini değerlendirmek için tümör boyutları tedavi süreci boyunca ölçülmüş, tedavi bitiminde hayvanlar sakrifiye edilerek histopatolojik incelemeleri yapılmış ve tümör dokusu üzerinde tirozin kinaz ve folik asit reseptörleri ile siklooksijenaz enzim miktarları analiz edilmiştir. Ayrıca bu formülasyonlar sağlıklı farelere uygulanarak farmakokinetik çalışmalar yapılmıştır. Tedavi protokolünde kullanılan tüm formülasyonlar ile uzun dönem ve hızlandırılmış stabilite çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda suda çözünürlüğü Erlotinib hidroklorüre göre daha fazla olan İmatinib mesilat içeren PEGilenmiş nanokohleat formülasyonlarının %50'ye varan oranda tümör boyutunu küçülttüğü gözlenmiş, bu durum reseptör miktar tayini ve ilaç doku dağılım çalışmalarıyla desteklenmiştir.