Ratlarda deneysel çekal abrezyon modelinde postoperatif peritoneal yapışıklıkların önlenmesinde karbondioksit insüflasyonunun yeri


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Öğrenci: HARUN KARABACAK

Danışman: MURAT AKIN

Özet:

Amaç: Laparoskopi tekniği, cerrahi pratiğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Laparoskopik operasyonlar; peritona daha az travma, daha az intraoperatif kanama, intraabdominal organlara ve dokulara daha kibar manipulasyonlar, operasyon dışı bölgelerde daha az doku hasarı, eldiven pudrası, gazlı bez, kompres ve operasyon aletleri gibi yabancı maddelere daha az maruziyet ve postoperatif daha erken derlenme ile birliktedir. Bu özellikler laparoskopiyi adezyon formasyonu açısından konvansiyonel cerrahiye üstün kılmaktadır. Laparoskopinin postoperatif adezyonlarla olan ilişkisi literatürde hep açık cerrahiye oranla daha az doku travmasına neden olduğu görüşü temel alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Oysa ki CO2' nin bu inflamatuar yanıtı üzerinde çok az durulmuştur.Bu çalışmada, kapnoperitoneumun postoperatif adezyon formasyonunu önlemede rolü olup olmadığını laparoskopik girişim olmadan sadece CO2 kullanarak araştırmak istedik. Gereç ve Yöntem: 250±20 gr arasında değişen 30 adet dişi Wistar Albino tipi rat kullanıldı. Ratlar 5 gruba ayrıldı ve her grup 6 rattan oluşmaktaydı. Grup 1 Sham grubu; grup 2 kontrol grubunu; grup 3 laparotomi öncesi 15 dakika karbondioksit insüflasyonunu sonrası orta hattan laparotomi yapıldı. Daha sonra scraping model oluşturdu grup 4 Laparotomi öncesi 15 dakika karbondioksit insüflasyonunu sonrası orta hattan laparotomi yapıldı. Daha sonra scraping model oluşturdu. İşlem sonrası insizyon 3/0 vicril ile kapatıldı.Sonra 45 dakika karbondioksit insüflasyonu uygulandı; grup 5 Orta hattan laparotomi yapıldı, daha sonra scraping model oluşturulup 45 dakika karbondioksit insüflasyonu uygulandı. 10 gün sonra ratların karın ön duvarına ters-U şeklinde bir insizyon yapılarak karın ön duvarı kaldırıldı ve karın içerisindeki tüm adezyonlar incelenip kayıt edildi. Alınan doku örneklerinden histopatolojik inceleme yapıldı ve biyokimyasal olarak MDA ve PAI çalışıldı. Sonuçlar: Gruplara göre inflamasyon, fibrozis ve adezyon sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0,05). Grup 1'den grup 5'e doğru gittikçe inflamasyon, fibrozis ve adezyon bulguları hafiflemektedir. Gruplara göre PAİ 1 değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05). Gruplara göre MDA değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0,05). Fark grup 1 ve 5'ten kaynaklanmaktadır. Grup 1'in MDA değerleri, diğer gruplara göre daha yüksek iken, grup 5'in MDA değerleri diğer gruplara göre daha düşük olarak bulunmuştur. Fibrozis bulguları ve PAİ 1 değerleri arasında pozitif yönlü güçlü, doğrusal bir ilişki saptanmıştır. Adezyon bulguları şiddetlendikçe, PAİ 1 değerleri de artmaktadır. Yorum: Sonuçlarımız CO2 pnömoperitoneumun postoperatif intraperitoneal adezyon gelişiminde olumlu etkileri olduğunu düşündürmektedir. Çalışmamaızda scraping model oluşturduğumuz için adezyon oluşumunun mekanik etkiyle azalttığını söyleyemeyiz.Postoperatif adezyon formasyonunun patofizyolojik temeli iyi biçimde tanınmlanmıştır. Ancak kapnoperitoneumun postoperatif adezyon formasyonunu antiinflamatuar mekanizmayla azalttığını düşünmekteyiz. Bu mekanizmayı araştırmak için bu konu üzerinde daha fazla çalışmaya ihtiyacımız vardır.