Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2020
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: YUSUF BOZKURT ŞAHİN
Danışman: ADNAN ABACI
Özet:Akut miyokart infarktüsü (MI) ile ilişkili morbidite ve mortalite, infarktüs sırasında nekroze olan doku miktarı ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Akut MI hastalarında miyokard nekrozunun yaygınlığını belirleyen çeşitli faktörler mevcuttur. İnfarktüsten sorumlu koroner arter tarafından beslenen miyokard miktarı, infarktüs büyüklüğünün temel belirleyicilerindendir. Sağ koroner dominant olan hastalarda sol ventrikül miyokardının çoğunu sol koroner arter beslerken sol dominant dolaşımı olan hastalarda sol ventrikül miyokardının tamamı sol koroner arter tarafından beslenir. Sol koroner arter sistemi dominant olan hastalarda MI sonrası daha büyük alanda nekroz görülebilir. Çalışmamızın amacı; akut MI sonrası koroner arter dağılım paterni ile sol ventrikül sistolik disfonksiyonu ve uzun dönem mortalite arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Çalışmaya Kasım 2004 – Şubat 2006 tarihleri arasında ilk kez ST segment yükselmeli MI ile başvuran ve koroner anjiyografi yapılan 471 hasta alındı. Koroner dominant dolaşım şekline göre hastalar iki gruba ayrıldı. Hastaların 430’unda (%91.3) sağ dominant dolaşım, 41’inde (%8.7) sol dominant dolaşım saptandı. Çalışmaya alınan 471 hastanın 308’inin 15 yıllık ölüm verilerine ulaşıldı. Çalışmayan alınan 471 hastanın bazal klinik özellikleri, laboratuvar değerleri, anjiyografi yapılma zamanı ve ekokardiyografi yapılma zamanı sağ ve sol dominant gruplar arasında benzerdi. 68 Duvar hareket skor indeksi (WMSI) sol dominant grupta sağ dominant gruba göre anlamlı derecede yüksekti (p<0,05). Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, sol dominant grupta, sağ dominant gruptan anlamlı derecede düşüktü (p<0,05). Sol dominant dolaşımı olan hastalarda, pik serum CK (p<0,05) ve CK-MB (p<0,001) değerleri sağ dominant dolaşımı olan hastalara göre anlamlı derecede yüksekti. On beş yılın sonunda ölüm verilerine ulaşılan ve ulaşılamayan iki grup arasında laboratuvar değerleri, semptomların başlangıcından hastaneye başvurana kadar geçen süre ile reperfüzyon tedavisi uygulanana kadar geçen süre benzerdi. Ölüm verisi olmayan grupta diyabet anlamlı derecede daha yüksek saptandı (p=0,003). Ölüm verisine ulaşılan hastalar sağ ve sol dominant olarak incelendiğinde grupların bazal klinik özellikleri, ağrının başlangıcından acile gelene kadar geçen süre ve ağrının başlangıcından reperfüzyon zamanına kadar geçen süre açısından anlamlı fark saptanmadı. Ölüm verisi bilinen ve bilinmeyen grupların anjiyografik bulguları benzerdi. Hasta olan damar sayısı, infarkt ilişkili arter, infarkta neden olan lezyonun damarda yerleşim yeri, infark arterine kollateral damar varlığı, reperfüzyon sonrası TIMI 2/3 akım varlığı ve koroner dominansi açısından gruplar arasında fark yoktu. Ölüm bilgilerine ulaşabildiğimiz 308 hastanın, ölüm bilgileri bilinmeyen 163 hasta ile karşılaştırılan ekokardiyografik bulguları iki grup arasında benzerdi. Ölüm verisi bilinen hastaların dominant koroner dolaşım tipleri arasında hasta olan damar sayısı, kollateral damar varlığı, infarkta neden olan lezyonun damarda yerleşim yeri, işlem sonrası TIMI 2/3 akım varlığı açısından anlamlı fark yoktu. On beş yıllık takipte tüm nedenlere bağlı ölüm verisini bildiğimiz 308 hastanın sağ ve sol dominant koroner dolaşım tiplerine göre ekokardiyografik 69 bulguları ve uzun dönem mortalite sonuçları incelendiğinde sol dominant olan grupta, sağ dominant olan gruba göre WMSI (p=0,041) daha yüksekti ve LVEF<%40 (p=0,008) olan hasta sayısı daha fazlaydı. Yine sol dominant olan grupta pik CK-MB (p=0,032) seviyeleri anlamlı olarak daha yüksekti. Sol dominant grubun LVEF’si daha düşük olmakla birlikte istatistiksel anlamlılığa ulaşmıyordu. Uzun dönem mortalite sol dominant grupta daha yüksek olmakla birlikte aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (%41.9’a karşı %30.7, p=0.202). Çalışmamız sonucunda, sol dominant dolaşımı olan akut MI hastalarında erken dönemde LVEF daha düşük, WMSI daha yüksek bulundu. Uzun dönem mortalite sol dominant dolaşımı olanlarda yaklaşık %10 daha yüksek olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı değildi.