Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2011
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Sibel Bilgin
Danışman: REMZİ AYGÜN
Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
Özet:Çok boyutlu bir kalkınma göstergesi olarak anne ölüm düzeyi, üreme sağlığı hizmetlerinin yürütülmesi ve kalite seviyesi ile yakından ilişkilidir. Birçok çalışma gebelik süresince, doğum sırasında ve sonrasında meydana gelen ölümlerin büyük bir bölümünün önlenebilir olduğunu göstermektedir. Çalışmamızın amacı; üç yıllık süreçte tespit edilen anne ölümlerinin önlenebilirlik durumlarını değerlendirmek ve bunu etkileyen risk faktörlerini incelemektir. Anne ölümlerinin önlenebilirliğini etkileyen faktörleri incelediğimiz, 2007-2008-2009 yıllarında Sağlık Bakanlığı na bildirimi yapılan 780 anne ölümünün analizini kapsayan çalışmamız kesitsel tiptedir. Çalışma sonucunda görülmüştür ki; anne ölümleri %30.5 yüzde ile en çok 35 yaş ve üstü yaş grubunda gerçekleşmektedir. 15-19 yaş adolesan grupta anne ölüm oranı, yıllar içinde adolesan doğurganlık hızının azalması ile bağlantılı olarak azalmıştır. Buna rağmen halen ülkemizde adolesan doğurganlık hızı yüksektir. 35 ve üzeri yaş grubuna ait gebelikler ile 19 yaş altı gebelikleri önleme çalışmalarımızı güçlendirmemiz gerekmektedir. Kaybettiğimiz dört anneden birinin ilk gebeliği, üç anneden birinin ilk doğumudur. Bu durumda gebelik sayısı dört ve üzeri olan, hiç doğum yapmamış ama kötü gebelik öyküleri olan riskli gebeler ile doğum yapmış ancak yaşayan çocuğu olmayan riskli gebeler bizim için doğum öncesi bakım hizmetlerinde en ayrıcalıklı grubu oluşturmalıdır. Çalışmamızda doğumu gerçekleşenler içinde sezaryen ile doğum yapanların oranı %61.7 dir. Çalışmamızda, normal vajinal doğum ile doğumu gerçekleşmiş annelerin ölümleri daha önlenebilir çıkmıştır. Bu durum, doğru zamanda doğru endikasyonla sezaryen yapılmasının detaylı gözden geçirilmesini gerektirir. Ölen annelerin %71 i bir veya birin üzerinde risk taşımaktadır. Üç yıllık süreçte meydana gelen ölümlerin %46 sında gecikme yaşanmıştır ve bu ölümler önlenebilirdir. Ölümün doğrudan anne ölümü olması nerede ise 2 kat, evde ve sevk sırasında ölümün gerçekleşmesi 3.1 kat, annenin doğum öncesi bakım almamış olması 2.2 kat, bir ve üzeri sayıda risk taşıması 1.9 kat önlenebilirliği arttırmaktadır. Ülkemizde son otuz yıldır artan aile planlaması çalışmaları, yürütülen Güvenli Annelik Programlar ı, 2002 yılından bu yana kararlılıkla gerçekleştirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamındaki ana-çocuk sağlığı çalışmaları ana-çocuk sağlığı göstergelerinde son onbeş yılda ciddi iyileşmeye neden olmuştur. Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında tüm ülkede uygulanmaya başlayan birinci basamakta aile hekimliği uygulamasının aile planlaması ve ana-çocuk sağlığı hizmetlerinde fırsat olduğu düşünülerek, malzeme lojistiği ve hizmet planlamasının çok iyi yapılması gerekmektedir. Anne ölümünün meydana geldiği süreçte, tüm gecikme modellerinin yaşanmasını engellemek için yapılacaklar, diğer ülke modellerinde de görüldüğü gibi aslında çok nettir. Kadınların hem temel okul eğitimleri hem de üreme çağı süresince verilen sağlık eğitimlerinin özellikle riskli gruplar için güçlendirilmesi, riskli gebeliklerin engellenmesi, evde doğumun tamamen engellenmesi gerekmektedir. Sağlık personelinin mesleki lisans eğitimleri, uzmanlık eğitimleri ve göreve başladıktan sonraki hizmet içi eğitimleri sırasındaki müfredatlarının hem acil obstetrik hastaya yaklaşım açısından hem de pratik uygulamalar açısından güçlendirilmelidir. Yine şu anda planlama çalışmaları devam eden perinatal merkezlerin, riskli ve gereksiz sevklerin önlenmesi için son derece dikkatli bir şekilde düzenlenmesi, anne ölümlerinin önlenebilirliğinde gündemdeki en kritik noktayı oluşturmalıdır.