Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: AYŞE GÜNAY ARIKAN
Eş Danışman: RUKİYE FİLİZ KARADAĞ, İREM EKMEKCİ ERTEK
Özet:Bağlanma kuramı zihinsel temsillerin değerlendirilmesi, duygulanım düzenleme süreçleri ve psikopatolojilerin gelişiminin anlaşılmasında önemli bir model sunmaktadır. Bağlanma kuramına göre; erişilebilir ve duyarlı ebeveynin varlığı, çocuğun yaşam boyu işlevselliğini etkileyecek şemalar geliştirmesini sağlayan güvenli bağlanmanın anahtarı niteliğindedir. Çocukluk çağı ihmal ve istismarına maruziyet, olumsuz içsel modellerin gelişimine yol açmakta ve uyumsuz duygulanım düzenleme stratejilerine yönelimi arttırmaktadır. Bu nedenle güvensiz bağlanma, depresyon gibi duygudurum bozuklukları için önemli bir risk faktörü olarak tanımlanmıştır. Öte yandan bağlanma ilişkileri ile zihin kuramı (ZK) becerileri arasında da önemli bir ilişki bulunmaktadır. Güvenli bağlanma, tutarlı ve organize zihinsel temsillerin oluşumuna katkı sağlamaktadır. Çalışmamızın amacı, çocukluk çağı travmaları, güvensiz bağlanma ve duygulanım düzenleme güçlüklerinin ZK yetilerinde bozulma ve depresyonun progresyonu üzerindeki etkilerini incelemektir. Bu amaçla, 30 kronik rekürren depresyon, 30 tek depresif atak sonrası remisyonda olan ve 30 kontrol grubu olmak üzere toplam 90 katılımcı çalışmaya alınmıştır. Katılımcılara yazarlar tarafından oluşturulmuş sosyodemografik veri formu, HAMD, Çocukluk Çağı Ruhsal Travmaları Ölçeği (ÇRTÖ), Erişkin Bağlanma Biçimleri Ölçeği (EBBÖ), Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) ve Gözlerden Zihin Okuma Testi (GZOT) uygulanmıştır. Bulgularımızda rekürren depresyon hastalarının ÇRTÖ ve DDGÖ puanlarının remisyonda depresyon ve kontrol gruplarına göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca hem rekürren hem de remisyonda depresyon grubundaki hastaların sağlıklı kontrollere göre çocukluk çağında daha fazla fiziksel ve duygusal ihmale maruz kaldığı belirlenmiştir. Bağlanma özelliklerine bakıldığında, rekürren ve remisyonda depresyon gruplarında güvensiz bağlanma oranları (%80) aynı olmakla birlikte kontrol grubunun %23.3’ünün güvensiz bağlandığı tespit edilmiştir. Sonuçlarımız güvensiz bağlanmanın depresyon gelişiminde önemli bir öngördürücü olabileceği önermesini desteklemektedir. Ancak çalışmamızda rekürren ve remisyonda depresyon grupları arasında bağlanma stilleri açısından farklılık 102 olmadığı bulunmuştur. Bununla birlikte, çalışmamızda güvensiz bağlanan depresyon hastalarında duygusal ve fiziksel ihmal, duygusal ve fiziksel istismar puanlarının güvenli bağlanma stiline sahip hastalara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu ayrıca bu grupta aile içi şiddet açısından anlamlı bir yığılma olduğu bulunmuştur. Bulgularımız, literatürde çocukluk çağı döneminde maruz kalınan travmaların olumsuz psikososyal sonuçlara ve bağlanma bozukluklarına neden olabileceğini ortaya koyan çalışmalarla uyumludur. Rekürren depresyon hastalarının GZOT puanları remisyonda depresyon ve sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. Bağlanma stillerine göre ise ZK performansı açısından gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Bu durum, ZK performansındaki bozulmaların bağlanma stilinden ziyade depresif bozukluğun şiddeti ve kronisite ile ilişkilendirilebileceğini düşündürmektedir Ortak nörobiyolojik temelleri nedeniyle majör depresif bozukluğu değerlendirirken ve tedavi süreçlerini planlarken çocukluk çağı travmaları, güvensiz bağlanma ve ZK bozukluklarının ele alınmasının önemli katkılar yaratacağı düşünülmektedir. Bu araştırmanın bazı kısıtlılıkları mevcuttur. Çalışmamız kesitsel bir çalışmadır. Ayrıca çalışmamızın örneklem sayısının az olması sonuçların genellenebilirliğini sınırlandırmaktadır. Bu alanda örneklem sayısı arttırılarak yapılacak uzunlamasına izlem çalışmalarına ihtiyaç vardır