Akut lenfoblastik lösemili çocuklarda kemoterapi ilişkili enzimlerdeki gen polimorfizm sıklığı ve prognoza etkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2014

Öğrenci: BURCU YAZICIOĞLU

Danışman: ZÜHRE KAYA

Özet:

Son yıllarda lösemi tedavi başarısını etkileyen faktörlerden biri olarak kemoterapi ilişkili enzimlerdeki gen polimorfizmleri ile ilgili araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada ALL BFM-95 kemoterapi protokolü alan 106 lösemili çocukta timidilat sentaz (TS), metionin sentaz redüktaz (MTRR), metilentetrahidrofolat redüktaz (MTHFR) ve glutatyon sentaz-transferaz (GST) enzimlerine ait gen polimofizm sıklığını, bu polimorfizmlerin ilaç metabolizması üzerindeki etki ve yan etkileri ayrıca prognoz ile bağlantısı incelendi. Sonuçlarımız TS, MTRR, MTHFR ve GST enzimlerine ait polimorfizm sıklığının sağlıklı Türk popülasyonundaki polimorfizm sıklığına benzer oranlarda olduğunu göstermiştir. Folat bazlı kemoterapötik ilaçların metabolizması üzerine etkili polimorfizmlerden TS, MTRR ve MTHFR enzimlerine ait polimorfik allellere sahip hastalarda yüksek doz metotreksat sonrası evre II-IV arası myelotoksik ve hepatotoksik yan etkilerin geliştiği tespit edilmiştir. Buna karşılık TS 3R/3R alleli taşıyan ve taşımayanlar arasında olaysız sağ kalım yönünden fark bulunmaması 3R/3R alleline bağlı artmış enzim aktivitesini bloke edecek dozda yüksek doz metotreksat uygulanmasının etkin olduğunu göstermektedir. Protokol 1 ve 2 tedavisinin 2. fazında uygulanan siklofosfamid önce ve sonrası toksisite değerlendirmesinde GSTT1 ve GSTM1 anlamsız genotipini taşıyan bireylerde taşımayanlara göre ileri evre myelotoksik ve hepatotoksik yan etkiler geliştiği görülmüştür. Yine GSTT1 ve GSTM1 polimorfik allelleri olan hastalarda olmayanlara göre aralarında olaysız sağ kalım yönünden istatistiksel anlamlı fark bulunmamıştır. ALL BFM-95 protokolü gereği hastalara uygulanan yüksek doz kombine kemoterapötiklerin tedavilere yanıtı enzim tipine göre değişkenlik göstermektedir. Varyant allel varlığında uygulanan yüksek doz kemoterapötikler ilaç direncini yenmek için istenen doz aralığında iken varyant alleli taşımayan bireyler için toksik düzeyde kalabilmektedir. Gelecekte gen polimorfizmlerinin önceden belirlenmesi bireyselleştirilmiş tedavi ile lösemili hastalarda olaysız sağ kalım başarısını arttıracaktır.