Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2015
Öğrenci: YEŞİM YILDIZ
Danışman: ESİN ŞENOL
Özet:İnvaziv fungal infeksiyonlar (İFİ) hematolojik malignitesi olan hastalar ve kök hücre nakil alıcılarında infeksiyon ilişkili morbidite ve mortalitenin önemli nedenlerindendir. Yoğun sitotoksik kemoterapi maruziyeti, kök hücre nakil tedavisi , myeloablatif rayoterapi, yüksek doz kortikosteroid , siklosporin ve yeni immünsupresif ajanların kullanımı konak savunma mekanizmalarını bozarak İFİ riskini arttırmaktadır. İFİ' de ana patojenler aspergillus ve candida türleri olup son yıllarda daha yüksek mortalite ile ilişkili ve tedavisi daha zor patojenlerin sıklığı artmaktadır. İnvaziv fungal hastalık epidemiyolojisi farklı coğrafi bölgeler ve farklı sağlık merkezleri arasında değişkenlik göstermektedir. Bu anlamda her merkezin kendi İFİ hastalık spektrumunu, antifungal profilaksi ve sistemik antifungal tedavi yaklaşımlarını belirlemesi önem kazanmaktadır. Çalışmamız tek merkezli, gözlemsel kayıt çalışması olup çalışmamızda merkezimizde kemoterapi ve immünsupresif tedavi alan hematolojik malignite ve/veya kök hücre nakil alıcı hasta grubundan yatarak takip edilenlerde gelişen ve tedavi dozundan antifungal ilaç kullanmayı gerektiren epizodlarda İFİ spektrumu ve antifungal kullanım pratiklerini değerlendirmek hedeflendi. Hastanemizin hematoloji ve kök hücre nakil ünitesine Mayıs 2013 - Mart 2015 tarihleri arasında 793 hematolojik maligniteli hasta yatışı yapılmış olup 72 yatış epizodunda sistemik antifungal tedavi uygulandı. Tedavi dozundan herhangi bir antifungal başlanan hastaların verileri kayıt altına alındı. Kayıt altına alınan hastalar 21 gün süreyle izlendi. Aynı hastada gelişen her antifungal tedavi epizodu ayrı ayrı kaydedildi. Veriler Mayıs 2013- Haziran 2014 arasında hasta dosyalarından ve hastane bilgi yönetim sisteminden retrospektif olarak , Haziran 2014-Mart 2015 tarihleri arasında prospektif olarak kayıt altına alındı. Araştırıcılar içinde ilaca, tetkike ve tedaviye karar vericiler yoktu. Demografik özellikler ve klinik parametreler ile ilgili değişkenler tanımlayıcı ve karşılaştırmalı istatistikler kullanılarak analiz edildi. Kategorize veri tipindeki değişkenler (kalitatif) için sıklıklar ve sayısal veri tipindeki (kantitatif) değişkenler için normal dağılıma uygun ise ortalamalar ± standart sapma, normal dağılıma uygun değil ise ortanca (min-max) değerleri belirtildi. Kategorik değişkenler frekans ve yüzde olarak belirtildi. Değişkenlerin normal dağılıma uyup uymadığı Kolmogorov Smirnov testi ile değerlendirildi. Normal dağılıma uymayan değişkenler için non parametrik testler kullanıldı. Alt grup analizlerinin değerlendirilmesinde değişkenler kategorik ise ki-kare testi, numerik ise bonferroni düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanıldı. Değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman korelasyon analizi ile değerlendirilip P<0,05 değeri istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. Çalışmada yapılan istatistiksel analizlerin hazırlanmasında SPSS 20.0 paket programı kullanıldı. İFİ gelişen hastaların 37'si erkek 35'i kadın olup yaş ortalaması 43,4 (19-72) saptandı. 72 epizodun %48.6'sı AML ( 35 hasta) ve %20,8'i ALL (15 hasta) tanılı hastalarda meydana geldi. Fungal epizodların %45,8'i indüksiyon amacıyla, %34.7'si relaps nedeniyle kemoterapi almakta olan hastalarda gerçekleşti.Epizotların 28'i (%38.9) olası İFİ, 8'i (%11.1) yüksek olası İFİ, 14'ü (%19.4) kanıtlanmış İFİ, 22'si (%30.6) nedeni bilinmeyen ateş olarak tanımlandı. Kanıtlanmış infeksiyonlarda izole edilen ana patojenler candida türleri olup %71,4 oranında saptandı. Bir hastada skapulada osteomyelit etkeni olarak Rhizopus, bir hastada kan dolaşım infeksiyonu etkeni olarak Fusarium spp. izole edildi. Bir hastada BAL (bronkoalveoler lavaj) kültüründe, diğer bir hastada karın cilt altı apsesinde etken olarak Aspergillus spp. üredi. Primer antifungal tedavilerin 29/72 ampirik, 38/72 preemptif, 5/72 hedefe yönelik başlandı. En çok İFİ gelişen odak akciğer ( %59.7) olarak tespit edildi. Sağ kalım ile sonuçlanan 57 epizod olup bunların 45'inde (%78.9) antifungal tedavinin 21.gün sonuç değerlendirmesinde tam cevap saptandı. Tedaviye tam cevap alınan 45 hastayı olası fungal infeksiyon grubu (21; %46.7) ve nedeni bilinmeyen ateş grubu (18; %40) oluştururken tedavi başarısızlığı %40 oranla kanıtlanmış invaziv fungal infeksiyon grubunda görüldü. Primer antifungal tedavide en çok tercih edilen ajan kaspofungin (%55.6) olup 21 günlük izlemde tedavi başarısı %44.5 olarak bulundu. Çalışma sonucunda antifungal tedavi kullanılan 72 epizod %20.8 oranla mortalite ile sonuçlandı. Son dönemde AML indüksiyon, MDS ve AKHN alıcı hasta gruplarında kullanılan antifungal profilaksiler sayesinde yüksek olası ve kanıtlanmış invaziv fungal infeksiyon sayıca azalsa da kümülatif antifungal kullanımımızda bir azalma sağlanamamıştır. Uzamış febril nötropeni ataklarında antifungal kullanımı gereksiniminin ortaya çıkması bu durumun sebeplerinden biri olarak akla gelmektedir. Sonuç olarak; her merkezin kendi hastalarının İFİ sıklığını değerlendirip hastaları için hangi tedavi stratejisinin daha yararlı olduğuna karar vermesi uygun bir seçenek olacaktır. Yüksek riskli hastalarda ampirik tedavi başlansa bile erken dönemde tanı araçlarını kullanarak kanıt elde etmeye çalışmak ve gereksiz durumlarda tedaviyi erken sonlandırmak şeklinde bir "dinamik" yaklaşımın kendi merkezimiz için uygun olduğu düşünülmektedir.