Serebellar enfarktı olan hastalarda etyoloji, başvuru esnasındaki nörolojik muayene ve enfarkt paternlerinin prognoz ve sağ kalıma etkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, NÖROLOJİ ANABİLİM DALI, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: TAYLAN ALTIPARMAK

Danışman: Bijen Nazlıel

Özet:

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en önemli morbidite ve ikinici sıradaki mortalite nedeni olan serebrovasküler hastalıklar tüm dünyada önemli bir halk sağlığı problemi ve ciddi ekonomik kayıplara yol açabilecek bir hastalıktır. Serebellar etkilenim SVO’ ların %2- 5 kadarını oluşturmakta olup klinikte çoğu zaman iyi prognoz ve düşük ölüm oranlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Buna rağmen sıklıkla da tanı atlanan bir SVO alt tipidir. Bunun nedeni ise hastaların çoğunlukla periferik vertigo şeklinde tanı almalarıdır. Çalışmadaki ana amacımız iskemik SVO hastalarından serebellumu tek başına veya diğer santral sinir sistemi bölgeleri ile birlikte etkilenen hastaların acildeki ilk değerlendirmemizden itibaren olan klinik, etyolojik, radyolojik özelliklerinin hastaların prognozuna, sakatlık ve 6 aylık sağ kalımlarına etkilerini değerlendirmektir. Serebellar enfarktların MRG veya BT görüntülemelerinde parankimal tutulum paternlerinin prognoz ve sağ kalıma olan etkilerini incelemek diğer bir amacımızdı. Bu amaçla retrospektif olarak 200 serebellar enfarkt hastası taranmıştır. Tek ve çok değişkenli analizlerle prognoz ve sağ kalımı etkileyen faktörler değerlendirildi. Olgularda sağ kalımı belirleyen en belirleyici olan faktörler sırasıyla; ileri yaş, kadın cinsiyet, dengesizlik semptomu, multipl enfarkt, enfarkt boyutu 1.5 cm üzerinde olması , posterior sirkülasyon infratentoriyal bölgelerde ek iskemik lezyon bulunması ve geliş mRS idi. Prognoz açısından ise yine ileri yaş, kadın cinsiyet, dengesizlik semptomu, multipl enfarkt ve PICA, AICA, SCA toplu etkilenimi olmuştur. Serebellar inmelerin tanınabilirliğinin, mevcut akut inme yaklaşımlarıyla değerlendirilme oranlarının düşük olması bu hastaların tanı takip ve tedavileri açısından ek başka faktörleri belirlemeyi gerektirmektedir