Romatizmal kalp kapak hastaliklari ile serum HLA-B27 ve TNF-alfa düzeyleri arasindaki ilişkinin değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2013

Öğrenci: MUSTAFA AZMİ EYİOL

Danışman: MUSTAFA CEMRİ

Özet:

Akut romatizmal ateş, grup A streptokokların etken olduğu üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası görülen otoimmün bir hastalıktır. ARAnın kronik sekeli olan RKH, özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Otoimmünite ile ilişkili hastalıklardaki rolü nedeni ile HLA altgrupları ile ARA ve RKH ilişkisini inceleyen pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmamızda amacımız; HLA-B27 başta olmak üzere bağışıklık sistemi ile ilgili olduğu düşünülen diğer HLA tipleri ve TNF-nın romatizmal kalp kapak hastalığı arasında bir ilişki olup olmadığını irdelemektir. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim dalında RKH tanısı almış olan 50 hasta grubu ve 50 sağlıklı kontrol grubunu çalışmamıza dahil ettik. Tüm vakalar ve kontrol grupları ekokardiyografi ile değerlendirildi, HLA tiplendirmesi yapıldı ve TNF- düzeylerine bakıldı. HLA-B35 ekspresyonu romatizmal mitral kapak hastalığına duyarlılığı artırdığını; HLA-B44 ekspresyonu romatizmal mitral kapak hastalığından koruyucu olduğunu; romatizmal aort kapak hastalığında sadece HLA-B51 ekspresyonun koruyucu olduğunu saptadık. Romatizmal mitral kapak hastalığı olanlarda hs-CRP düzeyinin yüksek olduğunu saptamamız dikkat çekiciydi. Daha da önemlisi hs-CRP düzeyi yüksek olan hastalarda mitral kapak alanının da daha dar olmasıdır. Trombosit sayılarının romatizmal kapak tutulumu olan hastalarda normal sayıda olsa da kontrol grubundan daha az olduğu saptanırken lökosit sayılarının romatizmal kapak tutulumu olan hastalarda daha fazla olduğunu gördük. Lökosit fazlalığını da hs-CRP yüksekliğini dikkate alarak kronik inflamasyonla ilişkilendirilebileceğini düşünmekteyiz. ARA geçiren hastalarda HLA tiplendirmesinin, hs-CRP ve lökosit takibinin anatomopatolojik ve klinik gidişte ve tedavide dikkate alınması gerektiği kanaatindeyiz.