Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2020
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: HİLAL BAŞER
Danışman: Zehranur Yüksekdağ
Özet:Bu çalışmada, Gazi Üniversitesi, Biyoteknoloji Laboratuvarı Kültür Koleksiyonu’nda bulunan halofilik bakterilerden Halomonas aquamarina NB2 ve Halobacillus trueperi NB7, NB8, NB9, NB10, NB11 suşları kullanılarak, kültür ortamlarındaki ekzopolisakkarit (EPS) üretimleri belirlenmiştir. Suşların EPS üretim miktarlarının 15-55 mg/L arasında değiştiği tespit edilmiştir. Kültür ortamında en iyi gelişim gösteren ve yüksek EPS üretim kapasitesine sahip olan halofilik bakteri suşu seçilerek (NB7-47 mg/L), farklı tuz konsantrasyonları (%5, %10, %15, %17,5, %20, %25 ve %30) ve farklı karbon kaynaklarının (sükroz, glikoz, galaktoz, mannoz) EPS üretimine etkisi tespit edilmiştir. NB7 suşunda, tuz konsantrasyonlarının farklılığına bağlı olarak EPS üretiminin azaldığı (14-40 mg/L) ve farklı karbon kaynaklarından sükrozlu ortamda en yüksek (488 mg/L), galaktozlu ortamda ise en düşük (144 mg/L) EPS üretimi gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca çalışmada, bakterilerin kültür ortamındaki biyofilm aktivitesi araştırılmıştır. NB2, NB7, NB8, NB9 ve NB10 suşlarının güçlü biyofilm üreticisi, NB11 suşunun orta düzey biyofilm üreticisi olduğu bulunmuştur. Son olarak, bakterilerden izole edilen EPS’ler liyofilize edilerek, l-EPS’lerin emülsifikasyon aktivitesi, toplam karbohidrat ve protein miktarları belirlenmiştir. l-EPS’lerin kullanılan hidrokarbonları %3-26 arasında değişen oranlarda emülsifiye ettiği gözlenmiştir. l-EPS’lerin toplam karbohidrat miktarının, kültür ortamındaki EPS üretim miktarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (448-841 mg/L). l-EPS’lerin en düşük protein miktarı l-EPSNB8 ve l-EPSNB9 (0,022 mg/mL), en yüksek protein miktarı l-EPSNB7, l-EPSNB10 ve l-EPSNB11 (0,028 mg/mL)’lerde bulunmuştur. Sonuç olarak, kullanılan halofilik bakterilerin kontaminasyon önleyici olarak çevre uygulama alanlarında, elde edilen l-EPS’lerin ise yüksek verime sahip olması ve protein miktarının düşük olması nedeniyle biyoteknolojik uygulamalarda kullanılabilme potansiyeline sahip oldukları sonucuna varılmıştır