Düşük dereceli glial tümörlerde tedavi sonuçları ve prognostik faktörler


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2013

Öğrenci: HATİCE ÖNDER

Danışman: ERAY KARAHACIOĞLU

Özet:

Düşük dereceli gliomlar genellikle yavaş büyüyen primer beyin tümörleridir, fakat klinik davranış açısından heterojenite göstermektedirler. Sıklıkla genç yaşta görülmesi ve uzun sağ kalım beklentisi nedeniyle tedavi seçimi önem arzetmektedir. Primer tedavi seçeneği maksimum cerrahi rezeksiyondur. Cerrahi sonrası tedaviler tartışmalıdır. Bu nedenle prognostik faktörlerin ve riskli grupların bilinmesi tedavi kararı açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı? na başvurmuş düşük dereceli glial tümör tanılı 88 hastanın tedavi sonuçları ve prognoza etki eden faktörler retrospektif olarak incelenmiştir. Hastaların ortama takip süresi 97,5 ay, 2 yıl, 5 ve 10 yıllık genel sağ kalımlar sırası ile %90,%68 ve %60, ortalama progresyonsuz sağ kalım 56,4 ay, 2 ve 5 yıllık progresyonsuz sağ kalımlar sırası ile %73 ve %44 bulunmuştur. Prognostik faktörlerin incelenmesi sonucu gros total rezeksiyon yapılması, başlangıçta nörolojik kayıp olmaması ve postoperatif rezidü olmaması tek değişkenli analizlerde istatiksel anlamlı olarak sağ kalım avantajı sağlarken, çok değişkenli analizlerde yalnızca başlangıçta nörolojik kayıp olması bağımsız prognostik faktör olarak saptanmıştır. Hastalar radyoterapi aldıkları zamana göre gruplandırıldığında postoperatif RT alan hastaların, progresyonda RT alan hastalara göre progresyonsuz sağ kalımlarının istatiksel anlamlı olarak daha iyi olduğu, ancak genel sağ kalımda fark bulunmadığı saptanmıştır. Malign transformasyona neden olan faktörler değerlendirildiğinde gros total rezeksiyon yapılan hastalarda, malign transformasyonun istatiksel anlamlı olarak daha az görüldüğü gösterilmiştir. Sonuç olarak düşük dereceli glial tümörlü hastaların prognostik faktörlerinin iyi bilinmesi, tedavi yaklaşımın belirlemede önemlidir. Bunun içinse çok merkezli, prosfpektif, randomize çalışmalara ihtitaç duyulmaktadır. Bu çalışmada başlangıçta nörolojik kayıp varlığının prognostik öneme sahip olduğu vurgulanmıştır.